TİGRİS HABER - Görüşülmekte olan yargı paketini “hukuksuzluk manzumesi” olarak niteleyen Çandar, AKP sıralarına “Şu “8’inci yargı paketi” denilen ucubeyi geri çekin, hukuka ve adalete kastetmiş vicdansızlar olarak tarihe geçmeyin” diye seslendi.
Çandar’ın konuşmasından satırbaşları:
‘Bu pakette kayyum yolsuzlukları güvence altına alınıyor’
Bugüne kadar 7 yargı paketi çıktı, bunların hiçbir tanesi yargı sisteminin en önemli sorunlarını ele almadı, çözüm getirmedi. Şimdi bu 8’incisi ve bu 8’incisi ne yazık ki -7’sini de düşünürsek- hepsinin en kötüsü çünkü bu paket bir hukuksuzluk manzumesi. Bu pakette kayyum yolsuzluklarına yol veriliyor, daha da kötüsü kayyum yolsuzlukları güvence altına alınıyor. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun hükümlerini akla ziyan eklemelerle geri getiriyor; “Örgüt üyesi olmadığı hâlde” diye başlayan o ucube hükmü kastediyorum. “Örgüt üyeliğinden farklı olarak” diyerek aynı suçu 2 kez cezalandırır gibi daha da ağırlaştırır bir hüküm geri getiriliyor. Bu, şu demek: Türkiye'yi içine soktuğunuz “polis devleti” tabutuna bir çivi daha çakmak istiyorsunuz; bu, bu anlama geliyor çünkü hukuk devleti olmanın gereklerini bir yana bıraktınız.
‘Gültan Kışanak “Yedi yıllık tutukluluk süresi ne demek?” diye cezaevinden haykırıyor’
Yasama organı yani bu Meclis hukuka bağlı mı? Anayasa Mahkemesi kararına rağmen Can Atalay bu sıralardaki yerini alamadı yani Meclis, yasama organı hukuka aykırı bir Anayasa ihlaline imkân verdi. Peki, yürütme hukuka bağlı mı? Cumhurbaşkanımız Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bizi bağlamaz tavrında, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini ihlal etmiş oluyor. Böylece de Anayasa’nın, üstelik kendi iktidarınız döneminde bizzat sizin getirmiş olduğunuz 90'ıncı maddesini de ihlal etmiş oluyorsunuz. Dışişleri Bakanı, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala davalarını kastederek “Bu davalar siyasallaştırılmıştır, bizim de tavrımız siyasi oldu.” dedi. Açın, bakın tutanakları öyle dedi yani hukuk dışına çıkıldığını bir anlamda itiraf etmiş oldu. Yasama da Anayasa’ya bağlı değil. Anayasa’nın 153'üncü maddesi bizzat yasama da değil, yürütme de değil, yargı da değil. Anayasa’nın 153'üncü maddesi açıkça ve defalarca Yargıtay’ın 3. Dairesi çeşitli ağır ceza mahkemeleri tarafından ihlal edildi. Dahası, uzun tutukluluk süresi 25 Ekim 2023'te dolmasına rağmen hukuka uygun şekilde hâkim ve savcılar karar verip Gültan Kışanak’ın tahliyesine hükmedemiyorlar. Neden? Gültan Kışanak “Yedi yıllık tutukluluk süresi ne demek?” diye cezaevinden haykırıyor, görülmemiş bir şey. Yedi yıldır tutuklu, hakkında bir hüküm yok ve tutukluluğu devam ediyor, tahliye olmuyor.
‘Çiğdem Mater bir hukuk cinayeti sonucu cezaevinde’
Konuşmamı Çiğdem Mater’in bugün yayınlanmış sözleriyle tamamlayacağım. Çiğdem Mater şu anda Bakırköy Cezaevinde yatıyor, on sekiz yıl hüküm giydi. “Bağımsız ve tarafsız” diye üstüne basa basa telaffuz ettiğiniz yargı marifetiyle, çekilmemiş bir belgesel film nedeniyle -film yok ama ortada- on sekiz yıl hüküm yemiş vaziyette; bir hukuk cinayeti sonucu cezaevinde. Ona bugün bir medya kanalında soru soruluyor, deniyor ki: “AKP-MHP yargı krizi hatta Anayasa Mahkemesinin etkisiz kılınması pahasına Can Atalay karşı tutumu nasıl değerlendiriyorsun?” Cevap veriyor: “Bunlar ilk kez olmuyor, Leyla Zanalar Meclisten karga tulumba alındığında çok gençtim daha, zorla arabaya bindirilen Orhan Doğan’ın o dimdik duruşu, o bakışı hâlâ gözümüzün önünde, Mecliste Merve Kavakcı’ya reva görülen o feci muameleyi unutmadım. Zanalar on küsur yıl sonra hapisten çıktıklarına gazetecilik yapıyordum, Diyarbakır'dan başlayıp günlerce süren o muhteşem karşılamaya tanıklık ettim; Merve Kavakcı da şu anda yanlış bilmiyorsam büyükelçi, en azından yakın zamana kadar öyleydi. Türkiye böyle bir yer, Can Atalay yarın yeniden vekil olur, yemin de eder. Türkiye böyle bir yer, mesele bu değil.”
‘8. Yargı Paketi denilen ucubeyi geri çekin, hukuka ve adalete kastetmiş vicdansızlar olarak tarihe geçmeyin’
Şimdi, bu sözleri doğrudan sol tarafıma doğru, siz, AKPgrubunu ilzam eder şekilde, diyor ki: “Ben, bütün bu olan bitende başörtüsü mücadelesini son derece haklı olarak AİHM’e götürüp, hukuk mücadelesinden geri adım atmayan Leyla Şahin’in AKP Grup Başkan Vekili olarak bütün bu hukuksuzluğun arkasında durabilmesine şaşırıyorum, ‘411 el kaosa kalktı.’ manşetleriyle ve dönemin kararlarıyla haklı olarak mücadele eden AKP'li hukukçuların ses çıkarmamasına şaşırıyorum.” Herhâlde, sizler de bu sözler karşısında vicdanınızla baş başa kalırsınız.
Benim de söyleyeceğim son cümle şudur: Şu “8. Yargı Paketi” denilen ucubeyi geri çekin, hukuka ve adalete kastetmiş vicdansızlar olarak tarihe geçmeyin. (Haber merkezi)