TİGRİS HABER - Harp Okulu'ndan mezun olan teğmenlerin kılıçlı yemininin ardından başlatılan disiplin sürecine ilişkin İYİ Parti'nin grup önerisi üzerine söz alan Çandar, 28 Şubat 1997'de askerin "Demokrasiye balans ayarı" olarak değerlendirdiği sürece 'Postmodern Darbe' adını koyanın kendisi olduğunu hatırlatarak “28 Şubatçı zihniyet ve o dönemin Genel Kurmay’ı tarafından ‘Andıç’ diye bilinen komplonun hedefi oldum. Demem odur ki askeri vesayet nedir gayet iyi bilirim ve onun mağduruyum” diye konuştu.
"Ahlaki zemini yok"
Esenyurt, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine kayyım atanmasına atıfta bulunan Çandar, bu uygulamaların sivil darbecilik örnekleri olduğuna dikkat çekerek “Sivil darbeden medet umanların, askeri vesayet ve askeri darbe ihtimalinden söz etmesinin ahlaki zemini pek yoktur” dedi.
DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Cengiz Çandar'ın Genel Kurul'da yaptığı konuşma şöyle:
“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir özelliğimi sizinle paylaşmak istiyorum. 1997 yılındaki 28 Şubat Darbesi’ne ‘Postmodern Darbe’ adını koyan benim. Patent hakkı bana ait. O ismi ben bir köşe yazısının başına koydum ve Postmodern Darbe adı herkesin hafızasına yerleşti. 28 Şubatçı zihniyet ve o dönemin Genel Kurmay’ı tarafından ‘Andıç’ diye bilinen komplonun hedefi oldum. Demem odur ki askeri vesayet nedir gayet iyi bilirim ve onun mağduruyum. O nedenle askeri vesayet ve darbeci anlayış ve girişimlere haliyle bir bağışıklık kazandım. Gel gelelim hayat tecrübesi, darbeciliğin sadece askeri darbe anlamına gelmediğini bir de otoriter, otokratik rejimlerde sivil darbenin de yapıldığını öğretti. Örneğin, 15 Temmuz sonrası yürürlüğe sokulan olağanüstü hâl rejimi ve o dönemde çıkartılan kararnameler sivil darbeciliğin sayısız örnekleriyle doludur seçme, seçilme hakkının ihlali açıkça ve kabaca ihlali olan Anayasa’nın 127. maddesine aykırılığı söz konusu olan yerel yönetimlere ilişkin kayyım uygulaması bunun çarpıcı, somut bir örneğidir. Sivil darbeden medet umanların, askeri vesayet ve askeri darbe ihtimalinden söz etmesinin ahlaki zemini pek yoktur. Toplumumuzun yüz yüze bulunduğu en temel sorunlardan biri de kutuplaşmadır. Kara Harp Okulu’ndaki mezuniyet töreninde teğmenlerin davranışı hakkında yürüyen tartışma tam da bu sayısız kutuplaşma alanlarından biri haline dönüşmüştür.
Arkadaşımız Sevilay Çelenk, dünkü konuşmasında isabetle bu konuda şunları söyledi, tekrarında yarar görüyorum: “Biz meseleleri etraflıca konuşma imkanının önüne geçen “ya o ya bu” diye dayatan bütün söylemlere mesafeli bir partiyiz. Meseleleri bu şekilde ele almayı doğru bulmuyoruz. Her şeyden evvel partimizin üçüncü yol yaklaşımı, felsefesi bunu gerektiriyor. Sözüm ona, askerî vesayet karşıtı bir iktidar fakat kayyım politikaları kararında bütün dünyanın gördüğü gibi bir darbeci anlayışı ve bu yöndeki müdahaleleri toplum hayatında sürekleştirmek için ne gerekirse yapıp bu ülkeyi mahvetmiş olan darbeci anlayışı yerleşik hâle getiriyor dolayısıyla demokratikleşme, yalnızca belli hakların verilmesi ya da belli yapıların tasfiye edilmesiyle sağlanan bir süreç değildir.” Bu bakış açısıyla söz konusu önerge hakkındaki görüşlerimizi özetlemiş oldum.”