Bir coğrafya, bir kent, hem çan hem de ezan sesini içselleştirmiş ise kadimdir, insanlık tarihine de rehberdir. Amida, Amed, Dikranagerd, Diyarbekir, Diyarbakır, bütün tanımlarda coğrafyanın bu anlamda kadim bir kentidir.
Surp Gıragos Ermeni kilisenin bahçesindeyiz, çocukluğumuzda olduğu gibi. Dostlarla sohbetin en demli faslında gâvur mahallesinin geçmişini konuşuyoruz. Kurşunlu camiyi, paşa hamamını, Süleyman Nazif ilkokulunu, kiliseyi, xançepek’i, dahası da var.
Ancak o çan sesi var ya o çan sesi, o ana nokta koyuyor, beni zaman tüneline koyup çocukluğuma yolculuğa çıkarıyor. Çan sesi ile birlikte sohbet sona eriyor, ben çocukluk yıllarıma dalıyorum, filim kareleri geriye sarıyor.
Kilise bahçesindeyiz Ermeni dostlarımızla. Bazıları bizim mahallenin bazıları ise başka mahallenin Ermenisi dostlar, göz göze geliyoruz, sanki aynı şeyleri düşünüyoruz; evet çocukluğumuzda olduğu gibi, çan ve ezan seslerinin birbirine karıştığı zamanlara gönül yolculuğu başlatıyoruz.
Surp Gıragostan yükselen çan sesiyle birlikte çocukluğuma uzanan yolculuğu, o zamanlarda da, yani çocukluğumuzda da çan ve ezan seslerini dinlemek ortak duygumuzdu, bugün de öyle. İki sesin verdiği huzuru içimizde yaşadık hep, hala da yaşıyoruz. Birileri o iki sesin uyumunu bozmaya çalışsa da, bozulmadığının, bozulmayacağının tanıkları ve aktörleriyiz.
Renkleri ayrıştırarak değil, karıştırarak, barıştırarak yaşatacağız. Diyarbakır’ın temeli bu nedenlerden dolayı demokrattır, bu nedenle Diyarbakır demokrasi şehridir. Kadim olmasının özelliği farklı kimlikleri, dinleri, dilleri, renkleri bağrında barındırmayı başarmış olmasındandır.
Çok şey oldu, çok şey yaşandı bu kadim topraklarda.
Ölümler, kayıplar, kaçışlar, zindanlar…
Kimse diz çökmedi, yaşayanlar sabretti.
Beyinler hala taze, kalpler hala tertemiz, bu nedenle buluşmalar ‘kutsanmış ruhların’ tanıklığında gerçekleşiyor sanki…
*
Böyle bir buluşma oldu. Surp Gıragos’un eski ayin odasının halini merak ediyorum, inceleyip çıkarken, ‘Sen Naci Sapan değil misin’ diyen ses çocukluğumun yolculuğuna katkı sunuyor.
Gâvur mahallesinde 42 yıl sonra bir kadim buluşma daha gerçekleşiyor.
Tarık Çiçek 1980’de Hollanda’ya gitmiş.
O tanıdı beni. Muhabbet hiç eskimemiş, kafamız, bakış açımız aynı, sadece fiziklerimizde değişiklik var.
Aynı mahallenin, aynı siyasi atmosferin fertleriydik.
Çan ve ezan sesi hala ve yine ortak duygumuz.