Diyarbakır’da 8 yıl önce açılan Pir Sultan Abdal Kültür Derneği ve Cemevi, 13 aydır karanlıkta. Kesinti nedeniyle Cemevi'nde ibadet yapılamıyor. Dernek yönetimi, Cemevi'ne elektrik sağlanmamasını yargıya taşıdı. PSAKD Başkanı Cafer Koluman, “Devlet kentteki 2 bin caminin elektrik faturasını öderken bir Cemevinin faturasını ödemiyor.”dedi.
Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD), Diyarbakır Şubesi Başkanı Cafer Koluman, 13 aydır elektrikleri kesik olan Diyarbakır Cemevi'ne elektrik sağlanmamasını yargıya taşıdı. Koluman, Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye Diyarbakır Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, “İhtiyati Tedbir Talepli” dava açtı.
Diyanet İşleri Başkanlığı istatistiklerine göre Türkiye genelindeki 84 bin 684 camiden bin 968'i Diyarbakır'da bulunuyor. Bu sayıya yapımı süren yeni camiler de eklendiğinde yaklaşık 2 bin caminin bulunduğu Diyarbakır'da, Cemevi ise sadece bir tane.
25 Aralık 2011 tarihinde açılan Diyarbakır Cemevi 13 aydan fazla bir süredir karanlıkta bırakılıyor. Diyarbakır Cemevi'nin elektrikleri 170 bin TL'lik borcundan dolayı Dicle Elektrik A.Ş. tarafından 13 ay kesildi. PSAKD Diyarbakır Şubesi Başkanı Cafer Koluman, bir yılı aşkın bir zaman Cemevi'nin kesik olan elektrik sorununu çözebilmek için Valilik ve Bağlar Belediyesi ile görüşmeler sürdürdü. 13 atlık sürede soruna pratik bir çözüm bulunmaması üzerine Koluman, sorunu yargıya taşıdı.
Koluman, Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş.’ye Diyarbakır Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’nde, “İhtiyati Tedbir Talepli” dava açtı. 3 gün içinde mahkemenin olumlu ya da olumsuz bir karar vermesini beklediklerini belirten Koluman, tüm hukuki süreçleri tüketeceklerini ve davanın takipçisi olacaklarını kaydetti.
PSAKD Diyarbakır Şubesi Başkanı Cafer Koluman, Diyarbakır Cemevi'nin kuruluşundan itibaren bugüne kadar gelişen süreci Tigris Haber'e değerlendirdi.
"Cemevleri Alevilerin ibadethanesi, ibadeti de Cem'dir"
Diyarbakır'da Alevilerin yüzyıllardır yaşadığını belirten Koluman, şöyle konuştu: "Bugüne kadar Alevilerin ibadetlerini yerine getirecekleri bir Cemevi yoktu. Diyarbakır Cemevi, Büyükşehir Belediyesi'nin girişimi sonucu, arsasından tutun da şuan içinde bulunduğumuz binaya kadar her şeyi hazır edilerek derneğimize tahsis edildi. Cemevleri yasal anlamda anayasal bir statüye kavuşmadığı için Cemevi tahsis edildikten sonra, yaklaşık 3 yıl elektrik faturasını ödedik. 2014 yılının Haziran ayında ise abone değişikliği gerekiyordu, çünkü özel hattımızın patlaması sonucu normal hatta aktarıldık. Dolayısıyla bir abone değişikliğine gittik. Akabinde gerek Türkiye'deki gerekse de Avrupa'daki Alevi hareketinin Cemevleri'nin elektrik faturalarının ödenmemesi konusunda bir ortaklaşamaya gidildi. Faturaları ödemeyelim, fiili bir durum yaratalım dedik. Bunu neden yaptık; nasıl ki camilerden, kiliselerden, Sinagoglardan elektrik parası alınmıyorsa, Cemevleri de Alevilerin ibadethanesi, ibadeti de Cem'dir. Bu düşünceden hareketle bizler de elektrik faturalarını ödememeye karar verdik. Bu süreç yaklaşık bir 4 buçuk yıl devam etti. 2014 Haziran'ından 2018 Ekim'ine kadar bu süreç devam etti. 2018 Ekim ayında herhangi bir ihtarda bulunmadan, herhangi bir fatura düzenlemeden, 'usulsüz elektrik kullanıyorsunuz' diye bizi elektrik enerjisinden mahrum bıraktılar. Sonrasında geçici bir süreliğine açtırdık ve yeniden kestiler. Devam eden süreçte yapmış olduğumuz görüşmeler sonucu önümüze 4 buçuk yıllık tüketim bedeli olarak bir borç tutarı çıkardılar. 4 buçuk yıllık enerji tüketimi karşılığında bize 170 bin TL tutarında bir fatura çıkardılar.Bu faturayı ödememiz halinde elektrik enerjisinin sağlanacağını belirttiler."
"DEDAŞ bizi Diyanetle muhatap etmeye çalışıyor"
Alevi hareketine öncülük eden konfederasyonların Cemevleri'ne yasal statü verilmesi için başlattıkları mücadele kapsamında Cemevleri'nin elektrik faturalarını ödememe yoluna gittiklerini belirten Koluman, sözlerine şöyle devam etti: "Tabii biz ilkesel olarak bu faturayı ödememe konusunda ısrarcı davrandık. DEDAŞ'a yazılı başvuruda bulunduk, elimizde AİHM Sözleşmesi karaları vardı, Yargıtay'ın kararları vardı. Bu kararlardan hareketle Cemevleri'nin de elektrik faturalarından muaf tutulması ve faturaların kamu bütçesinden ödenmesi hususunda bir talebimiz oldu. DEDAŞ, maalesef bu yazılı başvurumuza 2 ay sonra gecikmeli bir cevap verdi. Ve ne hazindir ki, vermiş olduğu cevapta şu ibare yer alıyordu: Siz oranın ibadethane olduğunu söylüyorsunuz; cenaze yıkama yeri, morg olduğunu söylüyorsunuz . O zaman sizin muhatabınız biz değiliz, sizin muhatabınız Müftülüktür. Gidin Müftülüğe başvurun ve müftülük bize başvursun ve biz bu sorunu onlarla çözelim. Şimdi biz bir taraftan asimilasyon politikasının bir aracı olan Diyanet İşleri Başkanlığı'na karşı iken diğer taraftan bizleri müftü ile muhatap etme çabalarını aslında bir devlet politikası olarak gördük. Ve müftülüğe de hiç bir zaman başvurmadık. Kendi içimizde çözümler üretmeye çalıştık. Genel bütçeden ödenmesi hususunda Valiliğe başvurduk. Valilik dilekçemizi kabul etti. Fatura ekini sunduk. Bu işi çözeceğiz diye bizi umutlandırdılar. Bu süreç de 2 ay devam etti ama akabinde kayyum atanmasından sonra ilişkilerimiz tümden koptu ve fatura ödenmedi. Bulunduğumuz mahalle itibariyle Cemevi Bağlar Belediyesi'ne bağlı olduğu için belediyeden bir çözüm bekledik. Onlar da 'bu işi çözeceğiz' diyerek bizi umutlandırdılar. Bu süreç Eylül ayında başladı ve 3 ay kadar sürdü. Hatta bizim başvurumuza istinaden 2 gün sonra Bağlar Belediye Başkanlığı'ndan bize randevu verildi. Biz tam belediyenin kapsındayken, görüşmeye 5 dakika kalası randevumuz iptal edildi. Başkan'ın acil bir toplantısının olduğu ve görüşmenin daha sonra gerçekleşeceği belirtildi. Ama söz konusu bu görüşme bir türlü gerçekleşmedi. Biz sadece Belediye Başkan Yardımcısı üzerinden görüşmeleri devam ettirdik. Son yaptığımız görüşmede sorunu çözmeye çalıştıklarını, 192 bin TL olan borcu 70 bin TL'ye düşürdüklerini ifade ettiler. Söz konusu 70 bin TL'lik borcun da bir kısmını karşılayabileceklerini , borcun geri kalan bölümünü de başka bir şekilde çözdüğünüzde elektrik enerjimizin sağlanacağını belirttiler. Somut olarak 70 bin TL'nin ne kadarının Bağlar Belediyesi tarafından karşılanacağını istişare görüşmeleri ise bir türlü geçekleşmedi. Dolayısıyla son çare olarak 19/12/2019 tarihi itibariyle aboneliğin verilmesi ve elektrik enerjisinin sağlanması hususunda Diyarbakır Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açtık."
"Anayasa'nın eşitlik ilkesinin Alevilere de uygulanmasını talep ediyoruz"
Koluman, dava sürecine ilişkin olarak ise şunları söyledi: "Dosyamız 'tedbir talepli' 5. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne düştü. Tedbirden kastımız şudur; biran evvel tedbiren elektrik enerjisinin sağlanarak abonelik verilmesi, sözleşme imzalanmasıdır. Amacımız, elektrik enerjisinin sağlanmasıyla Cemevi'ndeki ibadetlerin sürdürülmesidir. Burada yerel mahkemeye düşecek olan şudur; 3 gün içerisinde bu talebimizi değerlendirir ve olumlu ya da olumsuz yönde bir karar verir. Teminat da isteyebilir. Biz artık bu hususu hakimlerin takdirine ve vicdanına bırakıyoruz. Gerçekten de beklentimiz şudur; dava dilekçemizde de belirttiğimiz gibi, biz bu ülkede yaşayan, vergisini ödeyen milyonlarca Aleviyiz. Dolayısıyla Anayasa'nın 10'uncu maddesinde geçen eşitlik ilkesinin tüm kesimlere uygulandığı gibi Alevilere de uygulanmasını talep ediyoruz."
"Devletin inançlar konusunda bağımsız, tarafsız olmasını istiyoruz"
Uluslararası hukuka, Anayasa'nın eşitlik ilkesine, Yargıtay'ın içtihatlarına ve İdare Mahkemelerinin Cemevleri'nin ibadethane sayılması yönünde verdiği kararlara rağmen pratikte Alevilerin ötekileştirildiğini ifade eden Koluman, şöyle konuştu: "Aleviler hep dışlanmıştır, ötekileştirilmiştir, yok sayılmıştır. Yetmedi, Cemevleri ibadethane olarak tanınmadığı gibi Cemevleri'nin de amaçlarına uygun bir şekilde faaliyet yürütmeleri sürekli engellenmiştir. İstenilse bu para bir şekilde ödenir ama mesele burada devletin Alevilere yaklaşımını sorgulamak, asimilasyon politikasına bir dur diyebilmektir. Biz devletin inançlar konusunda bağımsız, tarafsız olmasını ve herkesin kendi inancına saygı göstermesini ve inancına göre ibadetinin hukuki teminat altına alınmasını bekliyoruz. Keza yakın zamanda bir Alevi köyündeki Cemevi'nin elektrik giderlerinin Kaymakamlık tarafından karşılanması hususunda bir başvuru var ve bu başvuru Kaymakamlık tarafından reddedilmiş. Kaymakamlık işleminin iptali için Erzincan İdare Mahkemesi'ne dava açılmış ve mahkemenin verdiği karar Aleviler açısından sevindiricidir. Cemevi'in elektrik giderlerinin Genel Bütçe'den karşılanması hususunda bir mahkeme kararı bulunmaktadır. Yine Yargıtay'ın bu yönlü birçok kararı bulunmaktadır. Yargıtay hem Cemevleri'ni ibadethane olarak gördüğü gibi aynı zamanda elektrik enerjisinde de nasıl ki, kiliseler, camiler, sinagoglar muafsa Cemevleri'nin de bu anlamda muaf olması yönünde karar vermiştir. Biz davamızı açtık ve bunun takipçisiyiz. Pazartesi itibariyle olumlu bir karar bekliyoruz. Ancak açmış olduğumuz bu davada olumlu bir netice çıkmaması halinde AİHM dahil olmak üzere bütün hukuki süreci tüketme noktasında mücadelemizi sürdüreceğiz."
Diyarbakır Cemevi 13 aydır karanlıkta
13 aydır elektrik kesintisi yaşayan Diyarbakır Cemevi’nde davaya ilişkin bir basın açıklaması yapan Koluman, açıklamada vergisini ödeyen milyonlarca Alevi’nin ibadethanesi olan Cemevlerinin elektrik giderlerinin genel bütçeden karşılanması gerektiğini ifade etti.
13 aydır Cemevi'nin karanlıkta bırakıldığını, ibadet ve etkinliklerini yapamadıklarını belirten Koluman, şunları ifade etti: “Tam 13 aydır içinde bulunduğumuz Cemevi'nin elektrikleri kesik durumda. Bugüne kadar yapmış olduğumuz tüm girişimler maalesef sonuçsuz kalmış bulunmaktadır. Son çare olarak bugün itibariyle dava açmış bulunmaktayız. Davayı Diyarbakır Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtık. Davanın konusu ise şuan abonesi olmayan sözleşmenin tekrardan sözleşmenin yenilenerek abonelik verilmesi ve aynı zamanda abonelikle birlikte Cemevimize elektrik enerjisinin sağlanmasıdır.”
Alevilerin ibadethanesi Cemevi'dir ve Camilere tanınan haklar Cemevleri'ne de tanınmalıdır
Alevilerin ibadethanesi olan Cemevleri'ne elektrik sağlanmasının bir kamu görevi olduğunu hatırlatan Koluman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu ülkede yaşayan milyonlarca Alevi vergisini ödemesine rağmen, vatandaş olarak üzerine düşeni yapmasına rağmen maalesef ki en temel hakkımız olan söz konusu elektrik sağlanma hakkımızın kısıtlandığını burada görmüş bulunmaktayız. Dava dosyasındaki gerekçelerimizi kısaca ifade etmek gerekirse; biz özellikle din ve vicdan özgürlüğüne dayanarak bu davayı açtık. Çünkü elimizde birçok emsal karar var. Her ne kadar Cemevleri yasal, anayasal anlamda ibadethane statüsüne kavuşturulmasa bile evrensel hukuk bağlamında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Cemevleri'nin Alevilerin ibadethanesi olduğuna dair içtihatları vardır. Keza yine, İdare Mahkemelerinin bu anlamda kararları mevcuttur. Yine, Yargıtay’ın Cemevleri'nin Alevilerin ibadethanesi olduğunu, Alevilerin ibadetinin de Cem olduğunu, dolayısıyla yüzyıllardır Alevilerin ibadetlerini Cemevleri'nde yerine getirdiklerine dair içtihatları vardır. Tüm bunlara rağmen maalesef ki hala pratikte Cemevleri ibadethane statüsüne kavuşturulmayarak, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde geçen eşitlik ilkesine aykırı bir tutum ile karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isteriz. Keza yine, AİHM Sözleşmesinin 9’uncu maddesinde, din ve vicdan özgürlüğü diye geçer. AİHM Sözleşmesinin 9’uncu madde, düşünce, vicdan ve din özgürlüğünü içermektedir. Herkes düşünce, vicdan, din özgürlüğüne sahiptir. Bu hak din ve inanç değiştirme özgürlüğü ile tek başına ve topluca açıkça ve özel tarzda ibadet, öğreti, uygulama ve ayin yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü içerir. Din ve inancını açıklama özgürlüğü ancak kamu güvenliğinin, kamu düzeninin genel sağlığı, ahlakı ya da başkalarının hak ve özgürlüğünün korunması için demokratik bir toplumda, zorunlu tedbirlerle, yasayla sınırlanabilir. Yaşadığımız ülke Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereği, evrensel hukuku 2004’ten beri üst hukuk olarak kabul etmiştir. Kanunlar hiyerarşisi gereği bu üst hukukun uygulanması gerekirken maalesef bugüne kadar Alevilerin ibadethanesi olan Cemevleri hala ibadethane statüsünde görülmemekte ve pratikte birçok sıkıntı ile karşı karşıya kaldıklarını burada belirtmek isteriz.”
“Davamızın takipçisi olacağız”
13 aydır Diyarbakır’daki Aleviler olarak ibadetlerini yerine getiremediklerini kaydeden Koluman, şöyle konuştu: "Bu ülkede yaşayan bir birey, bir vatandaş olarak bizler de eşit muamele görmek istiyoruz. Nasıl ki Kiliselerden, Camilerden, Sinagoglardan elektrik faturası alınmıyorsa, elektrik borçlarından muaf tutuluyorlarsa; biz de bu ülkede yaşayan milyonlarca Alevi olarak bu hakka sahip olduğumuzu düşünmekteyiz. Hiçbir zamanda biz Aleviler kamu düzenini bozacak bir eylem ve etkinlikte de bulunmadık. Tam tersine aslında Cemevleri'nin ibadethane sayılması bu ülkede yaşayan milyonlarca insanın hem vicdanını rahatlatacaktır hem de kamu barışının sağlanması adına güzel bir uygulama olacaktır. Buradan çağrımız şudur ki, vicdanlı hakimlerin bu taleplerimizi dikkate alarak ellerini vicdanlarına götürmesi lazım. Siyasetten bağımsız bir şekilde hukuku ve hakkaniyeti uygulamalarını bekliyoruz. Tedbir talepli bir dava açtık. Usul gereği 3 gün içerisinde bu tedbirimizin dikkate alınması lazım. Biz davamızın takipçisi olacağız. Buradan olumlu bir karar bulmamamız halinde bunu en üst yargıya taşımayı düşündüğümüzü belirtmek istiyoruz.”
Baro Başkanı Aydın: Devletin dini ve inancı olmaz
Sorunun din ve inanç özgürlüğü ile alakalı olduğunu belirten Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, Danıştay ve AİHM’in vermiş olduğu kararları anımsattı. Aydın şunları söyledi, “Devlet bütün inançlara eşit mesafede durmak zorunda. Devletlerin hiçbir zaman resmi bir dini olmaz. Yurttaşların kendine göre bir dini olur ama devletin bir dini ve inancı olmaz. Bu çarpık anlayış nedeniyle maalesef işler birbirine karışmış durumda. Devlet vatandaşların inançlarını yerine getirme konusunda her türlü kolaylığı sağlamak durumda ve bütün inançlara da eşit mesafede durmak zorunda. Ancak Türkiye’de bu anlayış yerleşmediği için devletin bir dini ve inancı var, onun dışındaki bütün inançlar, bütün dinler öteki olarak görülüyor. Bu nedenle pozitif olması gereken devlet bunları yerine getirme noktasında üzerine düşeni yapmıyor. Dileriz ki bu iş Anayasa’daki bir değişiklikle olsun ama bunun zor olduğunun farkındayız. Daha farklı yollarla da sorun çözülebilinir. DEDAŞ sonuçta yarı resmi bir kurum, DEDAŞ cemevine ücretsiz enerjiyi sağlarsa ‘kimse niye bunu yerine getiriyorsun’ diyemez. Sonuç olarak uzun vadeli olarak yasalarda değişiklikler gerektiren bir durum ama kısa vadede çözümlerde mümkün, yeter ki bu konuda iyi niyet göstergesi olsun.”
Devlet vermiyorsa kendileri vermeliydi
Medine’deki İslam hukukunun bütün ibadethanelere saygı duyduğunu kaydeden kapatılan Din Adamları Yardımlaşma Derneği DİAY-DER başkanı Zait Çiftkuran ise, “Geçmişte herkes kendi ibadethanesinin bakımı ve temizliğini yapıyordu. İbadet her dine göre ayrıdır. Kimileri kendini İslam dininden saymıyor, kimileri de kendilerini mezhep olarak farklı görüyor. Bu yönlü tartışmalar Alevilerin içinde de var. İster kendini İslam’dan kabul etsin, ister etmesin herkesin ibadet özgürlüğü olmalıdır. Bugün nasıl ki bir camiye, kiliseye bakılıyorsa cemevine de bakılmalı. Söz konusu bu derneğin yöneticileri ihmal ettiler, devlet vermiyorsa bile sen ibadethane sahip çıkacaksın. İbadethaneyi ayakta tutmak için mücadele vermeleri geriyordu. Diyarbakır’da binlerce alevi vatandaş yaşıyor, bu vatandaşlardan para toplansaydı bu duruma gelinmezdi.”
Ali Abbas Yılmaz / Özel Haber