Günümüzde; orta direğin bittiği, fakirin daha fakir ve zengini daha zengin olduğu bir devirde yaşıyoruz.
Aç komşusunu doyuran değil, ağzındaki lokmaya göz diken bencil bir toplum oluşmuş.
İşsizlik had safhada, yokluk yüzünden (Dinen çok yanlış olmasın rağmen) intiharların yaşandığı bir devirdeyiz.
Tarih içinde İslam ahlakının en az yaşandığı bir zamandayız.
Böyle bir devirde ihtiyaca göre değil de ihtişama göre yapılan camiler doğru değildir. Yani yanlış olan Camilerin inşası değil ihtişamlı olmasıdır.
Hz. Muaz(ra) rivayetle,
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: "Bir zaman gelir ki Kuran'ın merasimi ve Müslümanlığın da ismi kalır. Müslüman denilen kimseler Müslümanlıktan çok uzak olur. Camiler süslü, hidayet bakımından ise viran olur...(Deylemi Ramuz el e-hadis.301 )
Namaz kılınacak bir mekanda; kişinin aklını çelecek, kişi ile namaz arasına girecek her türlü objelerin konulması (ayet, hadis, Allah ismi...) yanlış olduğudur.
Yüksek kubbeleri, tonlarla ifade edilen avizeleri ve israfı ayrı bir sıkıntıdır.
Hz. Abbas(ra) rivayetle Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem : "Ben mescitlerin yükseltilmesiyle emrolunmadım!"
Camiler; sağlam, sade ve huşu içinde ibadet yapılmasına uygun olmalıdır.
Estetiği ve sanatsal yönü aklımızı karıştırılmamalı, ibadette kişi ile Allah arasına girmemelidir.
Kıble tarafındaki süslemelerin vâkıf parası veya halkın bağışları ile (belirtmemiş ise) yapılması haram olma ihtimali yüksektir.
Asri saadet döneminden ta Selçuklu dönemine kadar camiler sade idi.
Batıda resim ve heykele verilen önem ile propagandalarına karşılık Selçuklu döneminin sonlarına doğru Mimari ve özellikle cami mimarisi ile karşılık verilmeye çalışılmıştır.
Doğru mu olmuştur?
Mimarı alanda doğru, ancak cami içi ve özellikle kıble tarafının süslenmesi, abartıya gidilmesi ise yanlış olmuştur.
Adama adın ne? diye sorulmuş adam;
"Muuuusaa" demiş.
Soran "Benim adım da Musa ancak seninki gibi acayip değil"
Bir çok camide süslemeler var ve yanlış. Ancak Bursa Ulu caminin ki ise acayip bir yanlış.
Namaz kılmak, huşu yakalamak, aklını tam namaza vermek imkansızdır. Mübarek açık müze gibi.
Duvardaki biri diğerinden değerli şaheser yazılar, süslemeler, Mihrabın altın rengi süslemesi, Kabe örtüsü, minberi... say saya bildiğin kadar.
Namazda aklını bunlardan almak, Allah huzurunda olduğunu idrak etmek imkansız gibi.
Zaten şeytanın insanla en fazla uğraştığı ve terk ettirmeye çalıştığı ibadet namazdır.
Tüm çabalarını boşa çıkarıp namaza durduğumuzda, şeytanın kalbe vesveselerle namazı iptal etme çabasına süslemelerde devreye girdi mi işimiz zor hem de çok zor olur.
Ibn Abidin göre; bu tür süslemeler tahrimen (harama yakın) mekruhtur.
Selam ve dua ile.