Gitmişti makama arz-ı hâl için,
'Bey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Bir azar yedi ki oldu o biçim...
'Şey' dedi, yutkundu, eğdi başını.
Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı,
Gözler çakmak çakmak, benzi sapsarı...
Bir baktı konağa alttan yukarı,
'Vay' dedi, yutkundu, eğdi başını.
…
Üstat Abdurrahim Karakoç’un (ışıklar içinde uyusun) yıllar öncesinde yazmış olduğu bu şiiri günümüzün aynası gibi halkın içinde bulunduğu sorunu ve muhataplarını anlatıyor.
Gün geçtikçe insanların alım gücü mum misali erimektedir.
Gıdadan tutunda, akaryakıta. Doğal gazdan tutunda, elektriğe kadar… zam üstüne zam yapılmakta ve bu da yetmezmiş gibi özelleştirilen şirketler de keyfi davranabilmektedir. Halkın ihtiyaçları doğrultusunda sosyal devlet anlayışından uzak bir tutum takınmaktadırlar.
Geçen aylarda DEDAŞDiyarbakır’ın Silvan ilçesinde bir ailenin elektriklerini kestiği için hasta olan çocukları vefat etti. Hani derler ya özrü kabahatinden büyük.Kurum yetkilileri taziyeye gideceklerine, babayı ayaklarına çay içmeye davet ettiler. İnsanlığın, insandan utandığı tablo bu olsa gerek.
Türkiye’nin dört bir tarafında insanlar yüksek gelen elektrik ve doğal gaz faturalarından bıktıkları için Anayasanın 34. Maddesi ile koruma altına alınan “Toplantı ve gösteri hakkı; ifade özgürlüğünün toplu kullanımı” temel hak ve özgürlükler arasındaki bu haklarını kullanmaya başladılar. Ülkenin dört bir köşesinde gösteri ve yürüyüşler ile faturalar protesto ediliyor.
Peki bu durumda kim suçlu;
- Elektrik ve doğal gaz şirketleri mi?
- Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı mı?
- Hükümet mi?
Her kim ki vatandaşı zor duruma koyup, faiş faturalar kesiyorsa o suçlu, her kim ki anayasayı ihlal edip sosyal devletten uzak bir tutum takınıyorsa o suçlu, her kim ki bu kışta kıyamette insanları tehdit edercesine “Ya ödersin, ya keserim” diyorsa o suçlu, her kim ki hasta yatağına makinaya bağlı olarak yaşıyorsa ve ölümü pahasına da olsa elektriğini kesip, ölümün soğuk kucağına terk ediyorsa işte o suçlu…
Hiçbir sistem, hiçbir düzen insanların yaşam haklarından daha kutsal değildir. Eğer ülkenin bir köşesinde yurttaş/yurttaşlar elektrik faturasını maddi gücü olmadığı için ödeyemiyorsa ve bundan dolayı elektriği kesilip ölümün kucağına terk ediliyorsa ve yetililer oldukları yerde durmaya devam ediyorsa orda tamiri imkansız ciddi sorunlar var demektir. Ve bu sistemin, bu düzenin insan kutsallığından uzak olduğunun göstergesidir.
Binlerce insan sokaklara çıkıp faturaların yüksek gelmesinden şikayet ediyorsa, 21. Yüzyılda insanlar Marsa ve diğer gezegenlere gidiyor, bilimle, teknolojiyle uğraşıyorsa ve bizim ülkemizde insanlar hayat pahalılığından, faturaların yüksek gelmesinden şikayet ediyorsa, bilim yerine cebinin derdine düşmüşse, teknoloji yerine fatura ödemenin sıkıntısını yaşıyorsa biz de halk olarak, yurttaş olarak deriz ki; “BU ZULÜME DUR DİYECEK BİR BABAYİĞİT YOK MU?”