Çark etmene lüzum yok, diyeceğini dedin, edeceğin hakareti fazlasıyla ettin. Üstelik yoğun eleştirilere rağmen bir özür dileme zahmetine bile katlanmadın. Demokratlık, herkesin hukukuna, yaşam biçimine, düşüncesine, fikrine, hayaline saygı göstermek olduğunu en az herkes kadar bilen birisin. Bu memlekette binlerce köy yakıldı, failli meçhul cinayet işlendi, kayıplar yaşandı. Senin aklına, mantığına göre bunca insan milletvekili, belediye başkanı olmak için, çatışmanın rantını yemek için ölümü göze aldı, her türlü vahşeti göğüsledi. Bundan daha büyük bir manipülasyon, bundan daha büyük bir hakaret olur mu Kürde, canları pahasına onurunu koruyan Kürtlere. Hangi milletvekili, belediye başkanı rahat yüzü gördü, ağır şiddete maruz kalmadı, cezaevine tıkılmadı. Kendini aklama, paklama çabasına, hakikati ters yüz etme çabasına girmene hiç gerek yok. Kürt bir babaya sahip olman Kürtlere, Kürtlüğe olan kinini gizlemene, yarım ağızla Kürtlüğünü ifade etmene hiç gerek yok, buna ihtiyaç da yok. Samsun’da, Trabzon’da bilmem daha nerede Kürtleri anlatmış olmanın hiçbir karşılığının, kıymeti harbiyesinin olmadığını bilen birisin, her Kürt de en az senin kadar bunun farkındadır. Böyle devam edersen dağıtmak istediğin mahalleli seni soytarı yapar, bilesin Levent Gültekin Bey…
*
Kadim bir halka, Kürtlere olmadık hakaretler yaptıktan sonra kibarlık olsun diye de konuşmanın içine “kusura bakmasınlar” lafını yedirmişsin ve demişsin ki, “Büyük Kürdistan kurulacak hayali var bazılarında, onların ki hayal... Kürtler sadece büyük Kürdistan hayali kurarak Amerika’nın ve İsrail’in soytarısı olacaklar Orta Doğu’da…” sıkılmadan. Bu aklınla kime yaranmanın peşindesin. Diri diri mezara gömülmek istenmiş, tarihte eşi benzeri olmayan bir inkar ve imha siyasetine muhatap edilmiş mazlum Kürt halkına bu kadar pervasızca hakaret ederek nereye varmak istiyorsun, kime secde etme çabasındasın. Bu kadim halka hayal kurmayı bile çok görmendeki amacın nedir senin, onu söyle...
*
Ancak hayatı yemekten, yedirmekten ibaret olduğunu sanan biri bu kadar zıvanadan çıkabilir, bu kadar pervasızca hakaret edebilir mazlum Kürt halkına. Gazze’deki kırımı ve katliamı yapan siyonistlere bir çakıl taşı bile kaptırmayı zul sayan sen, nasıl olur da canını dişine takarak kimliğini korumanın, dilini konuşmanın, onurunu yaşamanın dışında hiçbir amacı olmayan bu halka bu kadar ağır hakaretleri reva görüp, “Çünkü Amerika ve İsrail o toprakları onlara yedirmez öyle zannediyorlar. Senin hayatın cehenneme dönecek eğer bu plan devam ederse, seni Orta Doğu mezarlığına gömecekler seni İsrail’in Amerika’nın soytarısı yapacaklar…”diyebildin be gafil. Mezarı bile olmayan Kürtler ne zaman, tarihin hangi kesitinde işgalcilere soytarılık yaptı da kayda geçilmedi, ilerici insanlığın hafızasına kaydedilmedi, söyle de biz de bilelim…
*
Dört bir yanı dağdır Kürtlerin ülkesi, ki herkesin söylediği gibi tek dostu dağ olan bu halkın tarihinde bir yerden getirilme, bir yere götürülme yoktur, olmayacak da. Kürtler hep buradaydı, hep burada yaşayacak, buna emin olabilirsin. Her ne kadar yenilmiş olsalar da hiçbir güç onları yerinden yurdundan koparma kudretine sahip olamamıştır, olamayacaktır. Bu hakikate rağmen, nasıl olur da Kürtlere bu kadar kolay İsrail, Amerikan soslu iftiralar atabiliyorsun, görülmemiş, duyulmamış yalanlara sarılıp saldırabiliyorsun. Kim, kimin toprağını kime vaat ediyor. Ne diye kendisine bir laf söyleme hakkı bile tanınmamış, hayal kurma hakkına bile tahammül gösterilmemiş bir halka bu kadar rahat hakaret etme hakkını kendinde görebiliyorsun. Her şey herkese hak da bir Kürtlere mi nahaktır, bir Kürtler mi her türlü yokluğa, yoksulluğa müstahaktır. Nasıl olur da zere kadar utanmadan, sıkılmadan “Sana toprak veriyoruz vaadiyle götürüp TIR kamyonun arkasına yükleyip sizi Kürdistan’a götürüyoruz deyip sizi İsrail’in soytarısı yapacaklar o bölgede. Siz zannediyorsunuz ki yüz yılın sonunda bize burada devlet verecekler…” zırvasına devam edebiliyorsun…
*
Doğrudur, Kürtler defalarca kandırıldı, defalarca yenildi, defalarca talana uğradı, defalarca katledildi, hayal edemeyeceğin kadar zulüm yaşadı, olmadık tuzaklara düştüler, ihanetlere uğradılar ama tarihin hiçbir döneminde teslim olmadılar, hiç kimseye el pençe durmadılar, yaşadığı sınırsız şiddete rağmen bir teki bile sığıntı olmayı kendine reva görmedi. Bunca ağır bedele, yenilgilere rağmen hayal kurmaktan vazgeçmemiş, vazgeçmeyecek olan Kürtler, senin iftiralarını ciddiye alacak hali olmadığını en iyi sen biliyorsun. O nedenle, “Yahu adamın bir planı var, bir plan yapıyor burada o plan çerçevesinde seni de teslim alıyor. Eğer bu ülkenin Kürt vatandaşları durumun vahametinin farkına varıyor olsaydı bir an önce kendi ülkesine dört elle sarılır buradan koparılmasına oyunlarla tezgahlarla fırsat vermezdi…” diye diye öfkeden deliriyorsun. En az benim kadar biliyorsun ki oyunlara, tezgahlara gelecek birileri varsa o da Kürtler değildir…