BOŞANMALAR DRAMATİK VE TRAVMATİK HALE DÖNÜŞÜYOR.

Yahya ÖGER

Türkiye'de her geçen gün kadın cinayetlerinin artışını, kadına ve çocuğa karşı şiddet eylemlerinin yükselişte olduğunu takip edebiliyoruz.

Birkaç yazımda da bu konuya değinmiş özellikle boşanma sürecinde ve boşanma sonrasında şiddet vakalarının arttığına dikkat çekmiştim. Elbette insanın evlenmesinde birçok amaç vardır ki bunların başında beraber hayatı paylaşmak, nesli devam ettirmek, acı ve mutluluğu birlikte göğüslemek gelmektedir. Zaman ve mekan paylaşımında ortak paydası kalmayan eşlerin önünde iki seçenek kalır. Çatışmalı bir ortamda hayatı birbirine zindana çevirerek evliliği devam etmek veya ayrılmaktır.

Yürümeyen evlilikler kâbus hâline dönüşmektedir. Huzursuzluğun hakim olduğu ortamda dinî inanç, örf,adet,gelenek, görenek bir yerden sonra devre dışı bırakılmaktadır.

Boşanma davaları meşakkatli, uzun bir zamana yayılınca

boşanmalar travma hâline dönüşerek beraberinde, dedikodu, ahlaksızlık, şiddet gibi pek çok olumsuzluğu getirebilmektedir.

Boşanma sürecinde intikam almanın peşine düşen çiftler (ki yasalar kadından taraftır) bir birine iftira atmaktan geri kalmıyor. Canımlı cicimli olan eşler, birbirinin boğazını sıkan düşman rolüne bürünüyorlar. Çoğunlukla/ varsa geçmişin güzel anıları unutulur/ ne kadar olumsuzluk varsa söylem ve eylem onun üzerine kurgulanır.

Bu muharebede maalesef sağlık kuruluşları ve adlî merciler beyanı esas olarak mağduriyetlerin oluşmasına zemin oluşturur. İsmen tedavülden kalksa bile hala geçerliliğini koruyan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun, erkeklerin başında, erillik ve babalık olgusunu yerle bir etmek için inmeye hazır sopa olarak durmaktadır.

Narsist kişilik bozukluğu ve şizofren bireylerin karşı tarafa verebileceği zararın sınırı yoktur. Karşı tarafı minderin dışına itmek,her türlü maddi ve manevi zararı vermek için sahnelenen oyunlara benim kadar şahit olmuş ve duymuşsunuzdur.

'Benim kocam bana tecavüz etti' diyenden tutun da, zaman aşımı mefhumu olmadığı için yıllar önce darp edildiğini iddia etmeye kadar onlarca şikâyete konu dosya yüzünüze tebessüm getirse de açtığı yaraların kapanması bir hayli zordur. Sevginin rafa kalktığı, çirkefliğin diz boyu olduğu bu hallerde bazen o kadar sınırları aşıyor ki aileler, çocukları olaylara müdahil etmede geri kalmıyor. Birbirine iftira atma noktasında çocukları rahatlıkla kullanabilmektedir. Evliliği yürütmenin zorluğu yanında boşanamama, dramatik ve travmatik bir hal alıyor.

Aileye toplumsal bakış açısı negatif olup, güvensizlik almış başını gidiyor. Başımıza gelmesinden korktuğumuz onlarca durumdan biri de kadınla asansöre binme ve iftiraya uğrama korkusudur. Dinî referans olarak elbette bir kadınla aynı asansöre binmenin günah olduğunu bilirim. Konumuz bu değil. Türkiye'de iftiraya uğramak kadar basit bir şey yok.Şöyle ki, birinden hoşlanmadığınız zaman, üstünüzü başınızı paralayıp, kolluk küvetini arayıp şikayetçi olmanız yetiyor. Ya da bana tacizde bulundu demeniz .Bu konudaki hassasiyet, birimlere intikal edilen diğer konularda da gösterilmiş olsa memlekette adlî/adi vaka kalmayacak inanın.

Götürüldüğünüz sağlık kuruluşunda beyanınız esas alınarak darp raporu hazırlanır. Mesela iki, üç gün öncesinde düşme sonucu ayağınızı burkmuşsanız lakin beni darp etti şeklinde ifadeniz, raporlama için yeterli olacaktır. Şimdi olay mahkemeye intikal etti. Buyurun buradan yakın. Hele dişli bir avukat bulunursa mekanizmanın yağlanmış dişlileri hızlanır.Boşanma davası psikolojik olarak negatif bir şekilde işleniyor ki cinayetten yargılama dosyası gibi kafa kafaya gidiyor adeta .

Şiddeti meşrulaştırma gibi bir kastım asla olamaz. Şiddetin elbette hiç bir haklılık payı yoktur. Sebep sonuç ilişkisi içinde ele alınmazsa, şiddet şiddeti doğurur.

Taraflar arasında şiddet oluşmuşsa, psikolojik testlere tabii tutulması, gerekli psikolojik desteğin verilmesi konunun vahşi bir boyuta evrilmesini önler düşüncesindeyim.

Bazı ülkelerde olduğu gibi boşanmak için müracaat eden çiftlere üç ay dört ay düşünme zamanı verilmeli bu zaman diliminde boşanmaya kararlı olan çiftlerin ivedi boşanmaları gerçekleşmelidir.Kim haklı kim haksız sonraki aşamalarda ele alınmalıdır.

Yalancı şahitlik ifşa edilmeli,yalancı şahitlikte bulunduğu tesbit edilenler ömürlerinin her aşamasında yaptıkları ile yüzleşmelidir.

Bir çoğumuzun hesabına gelmezse referans almadığımız Kur'an'da Nisa suresi 135' te

"Ey iman edenler! Kendinizin,ana-babanızın ve yakın akrabanızın aleyhinde bile olsa, Allah için doğru dürüst şâhidlik yaparak, adâleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun! Hakkında şâhidlik yaptığınız kimse zengin de olsa fakir de olsa böyle davranın. Çünkü Allah, ikisine de sizden daha yakındır, hâllerini daha iyi bilir. Şu hâlde, sakın âdil davranmaktan yüz çevirip nefsin arzularına uymayın. Eğer dilinizi eğip büker, gerçeği olduğu gibi söylemekten çekinir veya büsbütün ondan yüz çevirirseniz, başınıza geleceği siz düşünün! Zira Allah, yaptığınız her şeyden hakkıyla haberdârdır."

Mal paylaşımı rejimi tekrar gözden geçirilmeli ,"merak etme biz davayı kazanırız ve donuna kadar alırız" algısı yıkılmadır.

Boşanma sürecinde olan ailelerin çocuklarına psikososyal destek, talep edilmeden sunulmalı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı birimleri fiziksel şiddet olmadan da çocukların sağlıksız ortamda yaşadığını tesbit ettiği anda korumaya almalıdır. Her boşanma davası esnasında ve sonrasında bakanlık devrede olmalıdır.

Darp raporu veren hekimlerin daha dikkatli olmaları sağlanmalı, rapor öncesi veya sonrası psikolog hatta gerekirse psikiyatriden görüş talep edilmelidir.

Geleneksel olarak bölgemizde düğünlerde kız tarafı ve erkek tarafı takıyı takınca 'damat bey bu senin, gelin hanım bu senin' şeklinde değil düğüne katkı olsun diyerek takılarını takmaktadırlar. Bir kaç zengin aile dışında da takılan takılar düğün masrafı olarak harcanmaktadır.Çoğu zaman takılan takılar salon kirasına ve diğer masraflara yetmiyor bile.. Siz erkek tarafının damada bilezik taktığına hiç şahit oldunuz mu? Ortak bir hayat süren,var olan takılarla mobilya, ev, araba alınıp beraberce kullanıldığı hâlde yıllar sonrasında gerçekleşen boşanma davalarında takıların özellikle kadına verilmesine hükmedilmesi haksızlıklar oluşturur. Şunu not olarak eklemekte fayda var. Kadının hakkı olan mehir verilmemiş ise kesinlikle verilmelidir.

Boşanma sonrası nafaka,çocuk varsa verilmeli çocuk yoksa kısa bir zaman diliminden sonra nafaka kesilmelidir.Nafaka haksız zenginleşme aracı olmaktan çıkarılmalıdır.

Bölgesel bazda nafakalar belirlenmeli, mağduriyet oluşturan nafakaların önüne geçilmelidir.Nafaka tesbiti 'Mehr-i Misil' kriterleri şeklinde olmalı desem birçok kesim tepki gösterecektir.

Mehr-i misl/misil: "Benzer mehir" demektir. Dinî nikâh esnasında mehir miktarının belirlenmemesi veya geçersiz sayılması hâlinde müstakbel gelinin baba soyundan bir kadına, böyle biri yoksa emsâlleri arasında dengi olan bir kadına verilmiş mehirden örnek alınarak tayin edilen mehirdir.

Çiftler arasında şiddet ve tahrik göz önünde bulundurulmalıdır.

Bir zamanlar kolluk kuvvetleri eşleri barıştırma cihetine giderken yapılan yanlışlar şimdilerde boşanma davası müracaatları için tekrara düşmektedir.Arka Sokaklar'dan rol çalan kimi memurlar,müracaat eden eşlerin boşanmalarını âdete teşvik ederek yol göstermektedir. Kolluk kuvvetlerinin her biriminde psikolojik danışmanlık zorunlu hâle getirilmelidir.

Boşanma davalarında avukatların para kazanma hırsı önlenmeli, Aile kurumunun devamlılığını sağlamak, maddi kazanç elde etmekten daha üstün tutulmalıdır.Avukatların zaman ve maddi kayıplarını önlemek için uzlaştırmaya gidilirse maddi destek sunmanın yolu açılmalıdır.

Evlilik davalarında üst limit belirlenmeli, denetlenmeli,mal paylaşımı davalarında değer biçildikten sonra avukat ücreti resmi yollarla belirlenmeli ve tahsili gerçekleşmelidir.

Boşanma sonrası SED Sosyal Ekonomik Destek iki tarafa da sunulmalı, mağdur taraf kimse verilmeli,kadına pozitif ayrımcılık tanınmamalıdır.

Bu yazımızı da bir fıkra ile sonlandıralım.

Padişah ferman çıkarmış.Bütün binek hayvanlarını orduya alacak, ormandan kaçışlar başlamış. atlar, zebralar, filler, merkepler ormandan kaçışırken tilki de kaçmaya başlamış.Yolda arslan durumu sorunca; -Duymadın mı? Padişah ferman çıkardı.Binek hayvanlarını orduya alacaklar.

-İyi de sen binek hayvanı değilsin ki

-Binek hayvanı olmadığımı ispatlayıncaya kadar derimi yüzerler demiş.

Söz konusu adalet haktan değil de kadından yana olunca siz masumiyetinizi ispatlayıncaya kadar Hanya’yı Konya’yı gösterirler

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.