Biz uyuşturucudan, torbacıdan, barondan, uyuşturucu yaşının 13-14’lere düştüğünden söz ediyoruz, sürekli gündemde tutuyoruz, tutmaya çalışıyoruz.
Neden?
Toplumu dejenere eden, benliğinden uzaklaştıran, soyundan, sopundan eden, hiçleştiren bu illetten uzaklaştırmak, illeti yayanlara karşı toplumsal muhalefet gelişsin diye.
Kentin bilinen, kendinden razı, bütün alanlarda boy gösterme gayreti içinde olan, yıllardır bu alanlar üzerinden kendilerine sosyal, siyasal, ekonomik bir konum yaratmaya çalışan birey ve kurumlara bakıyorum; adamlarda ‘TIK’ yok.
Uzayda, bilmediğimiz varlıklarla ilgili bir sorunu gündeme getirmiyorum, bu dünyada, bizim dünyamızda yaşayan, benim/senin/onun/bizim çocuklarımızdan, gençlerimizden söz ediyoruz, ses bekliyoruz.
Biz uyuşturucudan, kayyumdan, hırsızlıktan, arsızlıktan, soygundan, talandan, ihale yolsuzluğundan söz ediyoruz, onlar; bunların hiç biri yokmuş, uyduruyormuşuz gibi davranıyorlar.
Evden, apartmandan, konuttan, krediden, devlet desteğinden söz ediyorlar.
Biz ne diyoruz, onlar ne diyor?
Özellikle STK’lara, kent kurumlarına musallat olanlaradır sözüm.
Toplumsal iddialarınız var ise, uyuşturucu, kamu kaynaklarının heba olması, eğitim, sağlık, açlık, işsizlik, insan hak ve hürriyetleri gibi kamuyu ilgilendiren bütün alanlardan sorumlusunuz/sorumluyuz. Sorumluluk konuları belli zamanlara ya da sizin zamanlarınıza ayarlı değil, bütün zamanlara aittir, İnsanidir, toplumsaldır, kişisel ve toplumsal geleceğimizi ilgilendirir.
‘Yok, bunlar benim işim değil diyen de olabilir’, söyleyecek sözümüz yok, kendi dünyasında sonsuza azattır. Ama ayağım her yerde olsun, her yerde parmağım olsun, bütün kovanlara parmak atayım’ deniliyorsa…
Ah, o parmaklar, o ayaklar!
Yemezler o ayakları!
Belki de çok fazla kurcalamamam gerekiyor bu işleri, ama kızıyorum işte…
Tanıdıklarımdan ve tanıklıklarımdan dolayı kızıyorum.
Menfaatleri için kedi-köpek kavgasının da ötesinde birbirlerini paralayanların, sonradan aynı paydada buluştuklarında hiçbir şey olmamış gibi davranış sergilemelerinin ortak faydasının toplumsal değil de bireysel olmasına kızıyor ve yazıyorum.
Aslında bireysel ihanetlere takan biri değilim.
Normaldir, olur, kişiseldir diye düşünürüm.
Yaşam kulvarında herkes kendine yakışanı yapar.
Asıl üzen toplumsal manadaki ihanetlerdir.
Bu uzman şahsiyetler onu da çaktırmadan iyi yapıyor.
O nedenle aynı dili konuşmuyoruz onlarla.
Biz, başka şeylerle onlar daha başka şeylerle ilgileniyorlar.