Tigris Haber- Yavuz, “Biz 5-6 aydan beridir birilerinin bu ülkede darbenin koşullarını hazırladıklarını ifade ediyoruz. Birileri darbeye giden taşları döşüyor. İster çıkar amaçlı, ister politik kazanım amaçlı olsun bundan vazgeçilmeli. Emine Şahin meselesinde tutuklanmayı gerektirecek bir durum olmamasına rağmen, bu tutuklamayı yapan en alttan en üste herkes sorumludur. FETÖ’den boşalan kadrolara yerleşen insanların zihin kodlarına bakınca ciddi bir tehlikenin kapıda olduğunu söylemek durumundayız. Hükümet ve Sayın Cumhurbaşkanı tedbir almak mecburiyetindedir. Aksi halde hukuk alanında nisbi olarak kazanılmış olan bütün kazanımlar kaybedilme tehlikesi ile karşı karşıyadır." İfadelerini kullandı.
HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mehmet Yavuz, Kürtçülük, Türkçülük, Atatürkçülük, laik, dindar, şeriatçı gibi tartışmaların odağında küresel güçlerin ve bu farklılıkları çatışmaya sürüklemek isteyen odakların olduğunu söyledi.
Provokasyona zemin hazırlayanların Emine Şahin’i tutuklayan süreci başlatanlar olduğunu söyleyen Yavuz, M. Kemal’in askeri şahsiyetinin yanında bir partinin genel başkanı olduğunu dolayısıyla eleştirilebilir olduğunu vurguladı.
Ekonomideki gelişmelere de değinen Yavuz, ekonominin iyi yönetilmediğini, günü kurtarma adına palyatif çözümler üretildiğini söyleyerek, israf ekonomisinden uzaklaşılıp üretime dayalı ekonomi modelinin benimsenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Yavuz’un değerlendirmelerinden satırbaşları şöyle:
"Mevcut sistem halka benzemediği için 100 yıldır meşruiyet bunalımıyla karşı karşıya"
İslam Coğrafyası üzerine yapılan küresel hesaplara dikkat çeken Yavuz, "Küresel güçlerin İslam coğrafyasında hedeflerine ulaşmak için bir takım projelerin peşinde olduklarını söylemiştik. Bizim bölgemizin gen haritasını çıkardıklarını, çatışma zeminine çektiklerini ifade etmiştik. Suriye meselesinde yüreğimizi burkan olayların arkasındaki temel neden budur. Sonu belirsiz intikam savaşlarına dönüştürmek, aynı diyarın çocuklarını çatıştırmak üzerine bir siyaset inşa etmişler, bir kumpas, bir tezgâh kurmuşlar. Yüz yıl önce 1916’da Sykes-Picot anlaşması yapılırken mezhepsel ve etnik temelde bu oyun, bu tezgâh kuruldu. Her türlü farklılığı kaşımak istiyorlar. Küresel anlamdaki bu projelerin yereldeki sistemlerle de dirsek teması boyutu var. Mevcut sistem halka benzemiyor. Şu an mevcut sistem halka benzemediği için 100 yıldır meşruiyet bunalımıyla karşı karşıya. Halkın değişik kesimlerinin bir gün bu sistemi sorgulayacağını öngörüyor. Bunu önlemek için 1980 öncesinde yaşandığı gibi özel harp dairesi marifeti ile sabah solcuların, öğleden sonra da aynı bombalarla sağcıların kahvehanelerini bombalıyordu. Böylelikle suni gündemler oluşturmaya çalışıyorlardı. Kürtçülük, Türkçülük, laik, dindar, şeriatçı gibi tartışmaların odağında küresel güçlerin bu farklılıkları çatışmaya sürüklemek istemeleri var. Şu anda kendi fikrini, ideolojisini ve çatışmaya sebebiyet veren argümanları dayatan herkes bu projenin bir parçasıdır. İşin en acı yanı da AK Parti iktidarda ve 16 yıllık tecrübesi var. Ülkenin şu an bu eski ve eskimiş olması gereken tartışmalara yeniden dönmesinde hükümetin siyasi konjonktürü bu hale getirmesinin etkisi büyüktür." dedi.
"Yüzeysel istihbarı metotlarla herkesi FETÖ torbasına koyuyorlar"
Hükümetin FETÖ konusundaki yanlış tutumlarını değerlendiren Yavuz, "Kamuoyuna bir şey izah etmiştik. Yeni atanan Sayın Milli Eğitim Bakanının ‘Atatürkçülüğü zümre öğretmenler kurullarına yeniden getirme talimatı vermesini yanlış bulmuş, 'öğrenci andı'nın tekrar gündeme gelebileceğini söylemiştik. İkinci husus hükümetin bu konudaki en büyük yanlışı FETÖ ile mücadelede işi çığırından çıkarmasıdır. Sapla saman birbirine karıştırmak suretiyle dindar isimleri, sistemle sorunlu kesimleri, sistemin makul ve makbul görmediği herkesi FETÖ torbasına koyduklarını görüyoruz. 20’li yaşlarda, en verimli yaşlardaki Anadolu evlatlarını yüzeysel istihbarı metotlarla, herkesi FETÖ torbasına koyuyorlar." ifadelerini kullandı.
"5-6 aydan beridir birileri bu ülkede darbenin koşullarını hazırlıyor"
Karanlık odakların kirli emellerle darbenin yapı taşlarını döşediği uyarısında bulunan Yavuz, "15 Temmuz’dan sonra FETÖ’den boşalan kadrolara ulusalcı, etnisite üzerinden ayrıştırmayı huy edinen insanların bu boşlukları doldurduklarını görüyoruz. Hükümet bunlarla iş tutmuştur. Çıkar ilişkisi mi başka bir ilişki mi bilmiyoruz. Biz 5-6 aydan beridir birilerinin bu ülkede darbenin koşullarını hazırladıklarını ifade ediyoruz. Birileri darbeye giden taşları döşüyor. İster çıkar amaçlı, ister politik kazanım amaçlı olsun bundan vazgeçilmeli. Emine Şahin meselesinde tutuklanmayı gerektirecek bir durum olmamasına rağmen, bu tutuklamayı yapan en alttan en üste herkes sorumludur. FETÖ’den boşalan kadrolara yerleşen insanların zihin kodlarına bakınca ciddi bir tehlikenin kapıda olduğunu söylemek durumundayız. Hükümet ve Sayın Cumhurbaşkanı tedbir almak mecburiyetindedir. Aksi halde hukuk alanında nisbi olarak kazanılmış olan bütün kazanımlar kaybedilme tehlikesi ile karşı karşıyadır." dedi.
"Provokasyona zemin hazırlayanlar Emine Şahin’i tutuklayan süreci başlatanlardır"
M. Kemal’in askeri şahsiyetinin yanında bir partinin genel başkanı olduğunu dolayısıyla eleştirilebilir olduğunu söyleyen Yavuz, "Şunu net olarak ifade edeyim HÜDA PAR’ın göstermesi gereken bir hassasiyet var. Bizler başkasının kutsallarına sövmeyiz. İlahına, kutsalına sövünce onların da bizim kutsalımıza küfretme ihtimali doğar. İnsanlar fikirlerini şiddete bulaşmadan ifade edebilmelidirler. Bu insanlar baskı altına alınıp Emine Şahin örneğindeki gibi tutuklanmamalıdırlar. İstanbul İl Başkanımızdan oluşan heyetimizle görüşme imkânımız oldu. Heyet Emine hanımla görüşmüştü. Biz Emine hanımın ne söylediğini birkaç yerden teyit ettik. Hanımefendi, bir bankamatiğin önünde tahrik edercesine değil; ‘ancak namazda kıyamda böyle durulur.’ diyor. Bir polis bunu duyuyor ve hanımefendinin kolundan tutarak bu süreci başlatıyor. İnsanları tahrik etme, kutsallara sövme yok. Provokasyona zemin hazırlayanlar hanımefendiyi tutuklayan süreci başlatanlardır. Şunun altını çizmek isterim, M. Kemal üzerinden tartışmaların yapılmasını doğru bulmuyoruz. Askeri yönünü uzmanlar tartışmalıdır. Ancak M. Kemal CHP’nin genel başkanıdır. Siyasi partinin genel başkanı elbette eleştirilebilir." şeklinde konuştu.
"Şiddet içermeyen bir eleştirinin tutuklanmaya kadar götürülmesinin sebeplerinden biri de hükümettir"
Hükümetin tercih ettiği siyasi tavırların ve ittifakların buna zemin hazırladığını söyleyen Yavuz, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunun suçu hükümetin üzerindedir. 5-6 ay, 1 yıl önce bu tür soruşturmalar yapılamazdı. Hükümetin tercih ettiği siyasi tavırlar, ittifaklar buna zemin hazırladı. Hükümetin haberinin olmadığı hiçbir şey yok. Hükümet son dönemlerde ortaya koyduğu icraatlarla ülkeyi 2002 öncesine taşımak istiyor. Biz bu çelişkiyi anlamlandırmaya çalışıyoruz. İster siyasi menfaat için olsun ister çıkar için olsun. Kadın ve aileden sorumlu bakan nikâhsız birliktelikler ile ilgili olarak buna meşruiyet kazandıracak bir şekilde telefon açtı. Nikâhsız birlikteliğin olmaması gerektiğine inanan bir halkın oylarıyla getirdiği bir bakan bunu yapmamalıdır. Aynı Sayın Bakan Emine hanımı aramıyorsa, geçmiş olsun demiyorsa burada durup düşünmemiz gereken noktadır. Şu ana kadar hükümet yetkililerinden tek bir cümlenin sarf edilmemiş olması bu tablonun sonucu."
"Onlar barış görüşmesi yaparken bizim payımıza kan ve gözyaşı düşmemeli"
1. Dünya Savaşının sona ermesinin 100. yıldönümüne dair de konuşan Yavuz, "1. Dünya Savaşı, Osmanlı Devletinin yıkılmasıyla sonuçlandı. Sayın Cumhurbaşkanının Osmanlı hassasiyetini biliyoruz. Osmanlı parçalandı ama orada bir kutlama var. Bu ciddi bir çelişkidir. Bizim topraklarımızda savaş, Batı’nın topraklarında barış var. İslam coğrafyası olarak ciddi anlamda bunun üzerine kafa yormamız lazım. Onlar barış görüşmesi yaparken bizim payımıza kan, kin, gözyaşı düşmemeli. Hangi mezhep, dine, aidiyete, milliyete mensup olursak olalım bu fotoğraf karesini iyi düşünmemiz lazım. 60 yıl önce birbirinin kanına doymayan Fransız, İngilizler birliktelik kurmuşlar. Avrupa’da ülke sınırları yok. Bize sınırlar dayatmaya çalışanlar kendi sınırlarını kaldırmışlar. Aynı diyarın çocukları olarak savaşa istekli olmayalım. Birileri bu güçlerle anlaşmış, onların tetikçiliğini yapıyorsa bunları deşifre edelim. Dini, milliyeti ve aidiyeti ne olursa olsun bir arada yaşamanın şartlarını zorlayalım." dedi.
"Küresel sistemle dirsek temasında bulunan kimi yerel unsurlar bizim topraklarımız için savaşı uygun görüyorlar"
Adına Üçüncü Dünya Savaşı denilen savaşın, Birinci Dünya Savaşının devamı olduğunu sözlerine ekleyen Yavuz, "Küresel sistemle yerelde onlarla dirsek temasında bulunanlar ülkeyi çatışmaya sürüklemek istiyorlar. Bölmek ve yutmak istiyor. O halde bizim bu hayâsızca projeleri deşifre etmemiz gerekiyor. Bu mesele ideolojiler, cemaatler üzeri bir meseledir. O açıdan herkes dikkat etmelidir. Birinci Dünya Savaşını İslam dünyasını parçalanması için uzun tuttular. İkinci Dünya Savaşı ise çabuk bitirildi. Zira Birinci Dünya Savaşı Batı’nın İslam’la, İkinci Dünya Savaşı Batının Batıyla savaşıydı. Şu adına Üçüncü Dünya Savaşı diyebileceğimiz savaş, Birinci Dünya Savaşının devamıdır. Bunlar bizim topraklarımız için savaşı uygun görüyorlar. Bu topraklara ateşle, kanla, kinle, nefret diliyle yaklaşılmaz. Buraya adalet, merhamet, emniyet, selametle yaklaşılır. Bunu temin edecek düşünce sahiplerinin, cemaat, meslek ve meşrep sahiplerinin öne çıkması, inisiyatif alması lazımdır." ifadelerini kullandı.
"Ekonomi iyi yönetilmiyor"
Son olarak ekonomideki gelişmelere değinen Yavuz, "Bu süreç ağustos ayıyla başlamadı. Parti olarak yaptığımız açıklamalarda belirtmiştik. Bu süreç aslında 3 temel nedene dayanıyor. Cari açık oldukça artmıştı. Dış borç artmıştı. Cari açık ve dış borç için pansuman tedbirler alınmıştı. Ülke faiz ve borcun batağında siz pansuman tedbirler alıyorsunuz. Şu anda nisbi bir rahatlama var. Türk Lirası değer kazanma trendine girmiş. Bu aldatıcı olmamalı. Kamuoyundan kaçırılan bir husus var. Kasım ayı itibariyle Türkiye son bir sene içerisinde 100 milyar doları aşkın bir dış borç ödedi. Konut sektöründeki dalgalanmalar, TL’nin değer kaybetmesi, yabancı sermayenin çekilmesi dövize olan talebi artırdı. Hükümet 100 milyar dış borç ödedi. İnsanlar dövizlerini bozdurdular. O dövizler satın alındı ve dış borca verildi. Yazık günah. Ekonomi iyi yönetilmiyor. Günü kurtarma adına palyatif çözümler üretiliyor. Bu tür akıbetlerle hep karşılaşacağız. Mutfakta, sokakta yangın var. Dolar düştü neden elektrik, doğalgaz fiyatında düşüş olmuyor. Mutfakta yangına sebebiyet veren fiyatlar neden düşmüyor. Enflasyonla mücadele sadece vatandaşın görevi mi? İsraf kültüründen ne zaman kurtulacağız. Döviz ve faiz kıskacından ne zaman kurtulacağız. İçte hastalık devam ediyor. Hastalıkla yüzleşilmedikçe yarın öbür gün başka komplikasyonlar meydana gelecektir. Reel anlamda tedbir alınması gerekiyor. İsraf ekonomisinden uzaklaşılıp üretime dayalı ekonomi modeli benimsenmelidir." şeklinde konuştu.
Haber Merkezi