Benden tam 33 yaş büyüktü. 1933 doğumluydu.
Biyografilerde nedense hep unvanı olan, bir titri olan, etiketi olan veya zengin olan , büyük bir buluş yapan , mensup olduğu sanatı veya zanaatı çok iyi yapan insanlar konu alınır , onların özyaşam öyküleri anlatılır .
Ben ise, aramızdan birinin, bir işçinin biyografisini yazmaya çalışacağım.
Yazının başında dediğim gibi, 1933 doğumluydu, uzunca bir boyu vardı . 1.90 cm. civarındaydı. Askerliği sırasında işlediği bir suçtan yargılanmış, askeri savcının kafasına kül tablası vurup kırdığı için tutuklanmış, Askeri Cezaevine konulmuş olduğu söylenirdi. O sıralar, yani
50 'li yıllarda Türkiye Komünist Partisi (TKP) davasından yargılanan Kemal Tahir, Aziz Nesin gibi ünlü yazarlarla birlikte yattığını, onlarla "Kürt Meselesi yüzünden sert tartışmalara girdiklerini söylerdi . Sadece içlerinden birisinin bir Karadeniz'linin kendisine hak verdiğini, diğerlerinin karşı çıktığını anlatırdı.
Yaşdaşları ve biraz küçük olanlar ; ismini zikrederek "...…abe" bizler de ya sadece "dayı" veya ismini zikrederek " .......Dayı " derdik.
Zayıftı, fakat kemikleri iriydi, bakışları kartal gibiydi . Burnu hafif kemerli, şakaklarında ve el bileklerinde Kürtler'in ulusal dövmesi olan ve dâq olarak adlandırılan dövmeler vardı. Bunlardan dolayı çok heybetli görünürdü. Saçları uzadığında ensesinde kıvrılır ve bukle gibi dururdu. Bazen 6 Köşe Diyarbakır şapkasını takar, üzerinde haki renkte bir pardösüyle kahveye gelir, pardösüsünü çıkarır ceketinin cebinde ya en aşağı 3 çeşit gazete veya bir kitap görünürdü ve çayını içerek gazetelerini okurdu.
Yanına sohbete, tartışmaya gittiğimizde 10 kişi de olsak çay parası verdirtmezdi. Yanına oturan her kişinin açlık durumunu sorar, gerekirse yiyecek de ısmarlardı.
Karayolları 9.Bölge Müdürlüğü'nde işçi olarak çalışırdı. Sosyalist idi. Ama sosyalizmi tam olarak benimsemiş, sosyalist ahlaka tamamıyla uyan davranışlar sergilerdi. Biz hepimiz fazla mesai alırdık, o " ben fazla çalışmadım ki " der ve almazdı. Biz ve hatta herkes, avukatlar, paşalar, öğretmenler, dindarlar; Turgut Özal'ın çıkardığı " vergi iadesi " uygulaması için, gerçek olmayan, şişirme, hatta sahte fatura ve fişler toplayıp vergi iadesi alırdık, o hiç vergi iadesi almadı, istemedi.
Yurdunu ve ulus'unu çok severdi. Kürt Ulus'unun uğradığı haksızlıklara çok üzülür, bu haksızlıkları herkesin anlayabileceği bir dille anlatırdı. Hatta bu konuda İngiltere Kraliçesi'ne mektup dahi yazmıştı.
Düşünebiliyor musunuz ?. 70 'lı yıllarda İngiltere Kraliçesi'ne mektup yazan bir işçi.
Bizler ondan bahsederken " ateşin oğlu " diye bahsederdik.
Hiç evlenmedi.
"Ben göremem belki, ama yurdum özgürleşirse, mezarımın üzerinde esecek yelden bile anlayacağım " derdi .
2007 yılında hastalandı. O aralar Diyarbakır’daydım. Arkadaşlarla ziyaretine gittik. Hasta halinde bile bize umut aşılamaya çalışıyordu.
2007 Şubat 'ında öte dünyaya göçtü.
Allah rahmet etsin Dayı.
Işıklarda uyu ateşin oğlu.
Seni unutmadık Saleh Dayı.
Ateşin oğlu Salih Ateşoğulları .