Birinci yüzyılın başlarında, ortalarında ‘Bir millet uyanıyor’ diyorlardı, ikinci yüzyılın başlarındayız, ‘Bir Millet çöküyor’ pozisyonuna geldik.
Hani, derler ya; ‘Nereden nereye’…
Herkesten her kesimden aynı sitemi duyuyoruz, sesler de ortak çıkıyor sanki.
Ana başlıkları da şöyle;
‘Ciddi ahlaki bir çöküş var’
‘Toplum, insanlık çok ciddi bir ahlaki çöküş içerisinde’
‘Siyaset bitti, ahlaki değerler yok oldu’
‘Etik değerler artık yok’
‘Hırsızlık almış başını gidiyor’
‘Liyakatsizlik prim yapıyor’
‘Din istismarcılığı had safhada’
Etik, ahlaki, insani ve dini değerler…
Bir toplumun değerleri arasında bunlar yoksa ne kalır ki geriye?
Bir Milletin çöküşünün ciddi sinyalleri bunlar değilse, nedir?
Sadece bir değil aslında topyekûn yurttaşlar topluluğunu değerlendirdiğimizde çöküş yolundaki kayıp çok büyük. O zaman topyekûn uyanış lazım ki, değerler yeniden toparlanabilsin. 1920’lerdeki gibi, ‘Bir Millet Uyanıyor’ a denk gelen etik, ahlaki ve dini değerlere saygıyı ön planda tutmak gerekiyor. İpin ucu kaçmış gibi bir durum olarak görünse de, toplumlar kendi gelecekleri adına ipin ucunu boşluğa bırakmaz, bırakmamalı.
1920’ler öncesi çöküşten, büyümeye, uyanışa nasıl geçildi, aslında çok ciddi incelenmesi gereken bir dönem.
Demek ki oluyor.
O koşullarda olduysa, bugün sonsuz çağdaş imkânların olduğu bir dönemde, çok daha sağlıklı, çok daha hızlı bir şekilde toplumsal çöküşün önüne geçilebilir, açılan gedikler kapatılabilir, doğru mecrada yeni yol güzergâhları olgunlaştırılabilir.
Görev; Devlet erkini Millet adına elinde bulunduranlarındır.
İçinde bulunduğumuz durum, partiler üstü bir durum aslında.
Partilerin ya da iktidarların artık tek başına üstesinden gelebileceği bir durum yok, durum gerçekten çok vahim!
Hem ekonomik hem de etik bir çöküşün altından kalkmanın yolu, toplumsal direniştir, birliktir, b beraberliktir.
Tek başına siyaset kurumlarına olan güven bittiğine göre, adresi/adresleri doğru tespit etmek gerekiyor.
Öncelikli olarak, siyaset ile ticaret birbirinden ayrı mecralarda tutmak ve liyakati esas almak gerekiyor ki, doğru yol yürünebilsin, Bir milletin uyanışına yeniden zemin yaratılabilsin.
En önemlisi ve vazgeçilmez olanda elbette ki ADALETTİR…
Yoksa işimiz çok zor.