Bu Ülkenin huzuru, gelişmesi, üreterek büyümesi dört temelin hayat bulması ile mümkündür;
Birincisi; İç barışın behemehal oluşturulması.. Siyasal hamaset ve ötekileştirme ile bunu sağlamak mümkün değildir. Ayrımcılık, ötekileştirme, yok sayma veya yok saymaya yeltenme, şiddet, baskı sorunları çözücü değil kangrenleştiricidir. Cumhuriyetle yaşıt sorunlarla boğuşan bir Ülkenin yönetiminin-siyasetinin hala sorunları çözecek irade, cesaret ve kararlığı gösterememesi anlaşılır değildir.
Siyaset hamaset ve sorunların varlığından beslenmeye endekslendikçe; çözüm Birincisi; zorlaşmakta ve girift hale dönüşmektedir maalesef.
İkincisi; Adaletin ayrımsız tahakkuku. Kimin aleyhine olursa olsun hakkı-hukuku adilce uygulamak ve adaletin varlığına toplumun kahir ekseriyetinin inanmasını ve güvenmesinin hayat bulduğu bir vasatın oluşmasını sağlamak. Adaleti gelir dağılımına da mutlaka yansıtmak gerekir. Malın sadece zenginler arasında toplanan ve biriken hali toplumu dengesiz kılar ve adaleti imha etmiş olur.
Adalet yok olursa; zorbalık, zulüm, çürüme yaygınlaşır. Bu hale düşen bir toplumun felaha erişmesi de mümkün değildir.
Üçüncüsü; Aile kurumunun mutlak surette korunmasını, nesil ve gelecek adına sağlamak. Aileyi dağıtan, yok eden, anlamsızlaştıran sözleşme ve yasal uygulamalardan mutlak vaz geçmek, Aileyi bir arada ve güçlü kılacak çareleri, yolları üreterek hayata geçirmek. Aile korunmazsa, gelecek kuşakları korumak ve toplumu sağlıklı bir geleceğe taşımak mümkün değildir.
Dördüncüsü; Eğitimin sağlıksız ezberci yapıdan kurtarılarak, eleştiren-araştıran-üreten-ilerleyen bir yapıya kavuşturmak. teorisi ve pratiğiyle meslek edindirmenin öne alınması, önemli kılınması, genel lise uygulamasının asgari seviyeye indirilmesi birinci öncelik olmalıdır.
Eğitimde eleştirel aklın, soruşturan, araştıran aklın önemsenmesi ve öne çıkarılması, hikmetin ahlakla birlikte eğitimin temellerinden olması, sevginin, saygının ve merhametin eğitimin ayrılmazları kılınması zorunludur.
Bu dört temel unsur ete kemiğe bürünse, hem sorun ve sıkıntılar aşılır, hem ekonomi düzelir, hem üretim artar, hem dışa bağımlılık azalır, hem de huzur ve refaha erişilir.
Bu dört temel ilke hayat bulursa, kendisi için üreten, geliştiren bir toplum, kendisinin savunması için üreten bir Ülke de olunmuş olur.
Batının kölesi kılan tüketim çılgınlığından kendisi için düşünen-üreten-çözen bir topluma dönüşmek bu yolla mümkün olur düşüncesindeyim.
Bu ilkeler hayat bulursa, yeni bir gelecek ve medeniyet tasavvurunun inşası da başlamış olur inancındayım.
Yeni bir medeniyet; hikmet ile yoğrulu bir üretici akılla, hayat bulan ve her hal u karda ayrımsız uygulanan adalet, sevgi ve merhamet ile inşa edilebilir ancak.
Yeni bir gelecek ve medeniyetin güç ve zorbalığa değil, hikmete, sevgiye, adalete ve merhamete dayanması gereklidir çünkü ve insanlık bugün tarihsel her dönemden çok daha fazla buna muhtaçtır.
Vesselam.