PKK lideri Abdullah Öcalan’ın fotoğraflarının Billboardlarda olması önemli ve anlamlı. İmralı’dan, kendisine dokunularak çekilmiş bir fotoğraf olması açısından önemli.
Daha önce hastalık, tecrit, görüş yasağı, kendisinden haber alınamama gibi nedenlerden kaynaklı toplumsal gerilimi yakından biliyoruz. BDP-HDP yöneticileriyle çekilmiş fotoğrafların kamuoyuna sunulmuş olması toplumda son derece olumlu bir hava yarattı, gerilimi ortadan kaldırdı. 17 Aralık’tan sonra fotoğrafların kamuoyuna sunulmuş olması, gerilimin tek taraflı ortadan kalkmasına tekabül etmedi, süreci yürüten iktidarın da sıkışıklığına çare/ilaç oldu.
Zaman zaman aksadığı yönünde açıklamalar yapılsa da yürüyen bir süreç var.
Yeterli mi, değil mi?
Bu ayrı bir tartışma konusu.
Elbette ki bu tür süreçler her zaman tartışmalı ve sert olacaktır.
Haklılık yâda haksızlığın varlığı üzerinden yapılmış tartışmalar olarak görmemek gerekiyor. Güven esası üzerinden yürüyen kaliteli bir süreç var mı, yok mu, ona bakmak gerekir.
PKK-BDP-HDP cephesinden bu konuda iktidara olan güvensizlik her fırsatta dile getiriliyor. Son günlerde daha yoğun bir şekilde dillendirilen güvensizlik olgusu üzerinden meseleyi tartışacak olursak; her şeye rağmen bir sıkıntının var olduğu izlenimi edinmek mümkün. Kandil’in ve Selahattin Demirtaş’ın bu konuda yaptığı açıklamalardan kısa bir özet çıkarmak mümkün.
Demirtaş, ‘Süreç bozulursa sorumlusu AK Parti’dir’ diyor.
İfadeler net ancak henüz bozmaya işaret eden, ‘Bitti’ dedirten bir durumda yok ortada. Tam da böyle bir ortamda, henüz ‘Bozulma’ile ilgili kafamızı karıştıracak düzeyde net bir durum da yok. Sadece işçi partisi ve Aydınlık çevresinin 12 Eylül 1980’den kısa bir süre önce yine PKK’yle ilgili yaptığı yayınlara benzer yayınlar ve görüntüler piyasaya sürülerek, gerilim ortamına katkı sunuluyor. Bu yayınlar ve akabinde izlenecek yöntemle sürecin akamete uğratılması mümkün olur mu gibi bir sorunun akla gelmesi gayet doğal. Buna benzer manipülasyonlara 30 Mart’a kadar tanıklık edebiliriz.
Seçime yakın dönemlerde hep böyle olur.
Sağduyu, birlik-beraberlik, sükûnete davet gibi insani değerlerin siyasetçi mantığında dengesi yoktur. Bu tür değerlerin freni seçim akşamına patlaktır siyasetçide.
Ancak bütün bunlara rağmen Abdullah Öcalan’ın posterleri AMED’te ve Billboardlarda. Sanırım her şeye rağmen yürüyen kontrollü bir süreç var.