*
Bildiğim, seninle arafta kaldığımdır, çekildiğim darağacında seni ahir nefeste yaşadığımdır, bütün benliğimle sana söz olduğumdur, beni yakan cehennemi yazına da, beni donduran dayanılmaz karakışına da inat, sana bittim bir defa, yalnızlığımın tapınağı Fertûl, sen hem yokluğumsun, hem varlığımsın. Ne zaman dara düşsem, ne zaman kendime yetmez olsam, ne zaman beni içine çekmeye yeminli bir girdaba kapılsam sana gelirim, mahallemin edepsiz dedikodularını, dayanılmaz fiskoslarını umursamadan sana sığınırım, yüreğimle senin olurum, bilirim ki bitmeyen kavgamın, hüznümün deli dolu yazılmış destanı sensin, aşk şairine sığınmış en hoyrat şiirim sensin. Varla yokun, olanla olmayanın, geçmişle geleceğin hayat bulduğu güneşe durur, bir tarafıma hiç durmadan menzile at koşturan Medli süvarilerin geçişini hayal ettiğim Deşta Gewra’yı alırım, bir tarafıma da Zagroslu Rahip Gomata’nın büyük yenilgisinden bu yana bitmeyen kırılmalarıma, yıkımlarıma ağlayan firari savaşçıların sırtını verdiği, sonsuza kadar sığındığı güzelim Bêsrek dağını, bir de seni…
*
Başka hiçbir yerde görmediğim, hiçbir yerde duymadığım, bildiğim tüm dağların, ovaların sahibi kadim koçerlerin, evet bir de senin dışında hiç kimsenin bilmediğinden, bilemeyeceğinden emin olduğum, edebi tanrıçamın, aşkı bana can olmuş ilk kıblem, şimdi bana uzak, şimdi bana yabancı ilk yoldaşım Yazo’mun dediği gibi her nisan ayının on dördünden önce gittiğim yedi kutsal dağın şahı, dört kapısı bana kırk makam, saf aklımın efsane tapınağı Kura Kerteşê’de beklerim, dağ taş umursamadan, onu bunu dinlemeden her bir tarafta boy atacaklarına emin olduğum morlu, mavili, sarılı, kırmızılı, illa ki süt beyaz yaprak açan zambakların yeryüzüne dönüşünü, sana gelişini. Bu sene de boy verecekler, bu sene de deli dolu serpilecekler, bu sene de yer gök Tanrı Güneş’in yoldaşı olacaklar, biliyorum…
*
Evet, bir de bilirim ki sen olmadan, sen kendinden vermeden ne toprağın, ne suyun, ne de rüzgarın olduran bir hükmü, bir gücü olmayacak, börtü böceğe, kurda kuşa can olan, yetmiş iki millete yol erkan belletten, aydınlık veren edebi ışığım, bitmeyen güneşim, Fertûl’um. Kırımı yeri göğü ağlatan acılı halkın belleği, büyük usta Diyarbakırlı Dikran Nişo’nun elinden çıkma muhteşem kavalın bana hayat veren sesine, Milanî Karacadağ’ın oba oba, köy köy dolaşan kör dengbêji Siltanê Reş’in ölümsüz avazına rağmen toprağa can vermiş ilk çiftçilerin, dağ taş yaşayarak gülistanıma sırdaş olmuş ilk çobanların, her biri bir ay parçası ilk berivanların, her biri bir devlet ilk bermallerin, her biri bir tanrıça ilk pîrejinlerin mahşeri govendine durdum, kendimce güneşine saf oldum…
*
Bir gece ansızın talana gelen “Taş üstünde taş, gövde üstünde baş kalmasın” diyen haşmetli Sultan Yavuz’a, zalime diz çökmeyen çocuk da olsa, kadın da olsa korkusuz dağ kavmini baştan başa ateşe veren Hafız Paşa’ya, gelmiş geçmiş en vahşi kırımların akıl babası Alman Feldmareşal Helmuth Von Moltke’ye, bir çakıl taşı, bir karış toprağı, bir avuç suyu bile bize çok gören gözü dönmüş yabani tüm mahlukata, eli kanlı tüm erkana, adı lazım olan, olmayan paşalara, krallara, şahlara, hanlara, padişahlara, sultanlara, imparatorlara inat senin olduran kerametine, bitmek bilmeyen özgürlük tutkuna yandım, durdum. Bil ki arafta geçen ömrüm boyunca bir tek seninle yol almayı, bir tek seninle var olmayı düşledim, bir tek seninle sonu muhteşem olacak cemde dara çekilmeyi hayal ettim. Şairin dediği gibi, “yarin yanağından gayrı” paylaşmadığım, senden yana kuşkum, senden öte sırrım, senden gizli saklı meramım hiç olmadı, olmadığını biliyorsun…
*
Hakikatim, uğruna bin öldüğüm gözlerinden bilirim ki beni en iyi sen tanırsın, beni en iyi sen bilirsin, Fertûl’um. Su kadar sevdiğim, can olmaya yeminli olduğum şehrimin örtülü çıkmazlarındaki, her bir yanı sarılmış daracık küçelerindeki, en çok da bakmaya bile kıyamadığım yediverenim Hewsel’e, dört mevsim ab-ı hayatım Dicle’ye nazır Sur diplerindeki zamansız vurulmalarımı, kırılmalarımı, yenilgilerimi, aykırı aşklarımı en iyi sen bilirisin, sen. Ne öncesiyim, ne sonrasıyım senin, varlığım da yokluğum da sensin, çığlığım sensin, umudum sensin, hasretim sensin, bitmesini istemediğim rüyam sensin Fertûl’um, benim can gülistanım…