DİYARBAKIR - Uzmanlar, çözüm süreci ile birlikte rahat bir nefes almaya hazırlanan Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin, bu kez kimsenin henüz farkına varamadığı sinsi bir tehlike ile karşı karşıya bulunduğunu söyledi. İnşaat yüksek mühendisleri elektriği kaçak ve bir o kadar israf ederek kullanan yöre çiftçisinin, yer altı sularını kuruttuğunu kaydetti. Önceki yıllarda, tarlasını sulayabilmek için 70-80 metrede yeraltı suyuna ulaşabilen çiftçi, şimdilerde su bulabilmek için 10 kat daha derine inmek zorunda kalırken, gereğinden fazla çıkarılan altın değerindeki yeraltı suları ile oluşan dereler, ardında ‘ekolojik felaket’ bırakarak Suriye’ye akıyor.
Güneydoğu Anadolu’daki Dicle Elektrik Bölgesi’ni oluşturan Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak’taki tüm abonelerin yüzde 2’sini oluşturan 26 bin 200 tarımsal sulama abonesinin, kaçak elektrik kullanarak yeraltı sularını, tarlalarını sulamak için bilinçsizce kullanması sonucunda, yeraltı kaynakları kurumaya başladı. Bunun doğal sonucu olarak da Güneydoğu’da tam anlamıyla ekolojik felaketlerin kapıda olabileceği tahmin edilyor. Tarımsal sulama aboneleri, bölgedeki tüm abonelerin yüzde 2’sini dahi oluşturmazken, kaçağın verdiği ‘hovardalık’ ile toplam elektriğin dörtte birini tüketiyorlar. Üstelik, kullandıkları elektriğin sadece yüzde 2’sinin parasını ödeyen tarımsal sulama abonelerinin, bilinçsizce yeraltı sularını kullanarak yaptığı sulama nedeniyle, Güneydoğu’da ‘ekolojik felaketin’ hissedilmeye başlandığı düşünülüyor. Önceleri 70-80 metre derinden su çıkarken, yeraltı suları azalmaya başladıkça kaçak olarak kullanılan veya parası ödenmeyen elektrik nedeniyle, tarımsal sulama aboneleri her seferinde daha büyük sondaj makineleri kullanarak daha derine inmeye başladı.
"Kaçak elektrikten kaynaklı bilinçsiz kullanma yer altı sularını kuruttu"
Yıllarca kaçak elektrik ile yeraltı sularını bilinçsizce, gereğinden çok daha fazla çekerek kullanan yöre çiftçisinin, bölgedeki ekolojik dengeyi bilmeden de olsa alt üst ettiğini dile getiren uzmanlar, kaçak elektrikten kaynaklı bilinçsiz kullanmanın yer altı sularını kuruttuğunu söyledi. Daha önceleri 70-80 metreden su çıkan bölgede artık 700-800 metreden ancak su çıktığını ifade eden uzmanlar, bunun da suyun kurumaya yüz tuttuğunu gösteren en önemli delil olduğunu dile getirdi. Bazı yerlerde 800 metreden de derine inildiğine tanıklık edildiğini ifade eden uzmanlar, üstelik o kadar derinden çekilen suyun aşırı soğuk olması sebebiyle, yine kaçak elektrik sayesinde ısıtılarak tarlaya akıtıldığını ve bunun da israfı bir kat daha arttırdığını kaydetti. Bölgede yağmurlu havada dahi yeraltından çekilen su ile tarlalarını sulamayı sürdüren tarımsal sulama abonelerinin, israf ettiği altın değerindeki bu suların bir kısmı tarlaları sularken, büyük bir kısmı ise boşa akıtıyor. Mardin yöresinde gereğinden fazla çekilen yeraltı suları küçük göletler oluştururken, Şanlıurfa’da ise, bu suların da karıştığı sulama sularının oluşturduğu derede, her gün binlerce metreküp alüvyonlu su, ardında ekolojik felaket bırakarak Suriye topraklarına akıyor. Bu şekilde, tarımsal değeri çok yüksek toprakların da yaşanan erozyon ile Suriye’ye taşındığı savunuluyor.
“YER ALTI KAYNAKLARININ LİMİTİ VAR”
Bu arada bilim insanları, yeraltı su kaynaklarının bu denli hızlı azalmasının doğuracağı felaketlere dikkat çekti. Bu durumun, bölgede önümüzdeki yıllarda kuraaklığın yanı sıra, afetlere yol açabilecek yeraltı hareketlerine ve geniş alanlarda çökmelere yol açabileceğine dikkat çekti. Dicle Üniversitesi öğretim görevlilerinden inşaat yüksek mühendisi Yrd. Doç. Dr. Recep Çelik ise, yer altı sularının önemli bir rezervuar olduğuna değinerek, bu suların insanlığın geleceğindeki en önemli alternatif su kaynaklarından biri olduğunu söyledi. Yrd. Doç. Dr. Çelik, “Dünya nüfusunun hızla arttığını tarım alanlarının hızla azaldığını ve su ihtiyacının modernleşme ile beraber arttığını düşündüğümüz zaman, alternatif su kaynaklarına olan ihtiyaç daha çok artmaktadır. Yer altı suları her zaman kendini besleyen belli bir kapasitenin üzerinde elde edebildiğimiz bir kaynak değildir. Eğer biz yer altı sularını düzgün kullanamaz isek, ileride hızla yer altı su kaynaklarından da mahrum kalmış olacağız. Bismil ve Çınar gibi Dicle Nehri’nden pompajla su alınamayan tarımsal bölgelerde, yer altı suları köylüler için en önemli alternatif kaynak oldu. Burada bilinçsiz kullanım, bilinçsiz kuyu açımları, özellikle yağışların olmadığı yerlerde çok yoğun tüketim, yer altı sularında hızla değişim yapmaktadır” dedi.
Yrd. Doç. Dr. Çelik, “Yeraltı su seviyesi Bismil'de 40, Çınar’da ise 20 metreden fazla düşmüş durumda. Bizim bu yer altı su bütçesinde yağan yağış miktarı kadar suyu kullanmamız hayati değerdedir. Bunu da köylüler tespit edemez. İlgili kurumların bunu bir an önce tespit etmesi lazım. Yer altı sularının kötü bir özelliği var, bunu bir enerji ile elde etmeniz gerekiyor. Bu da büyük bir milli servet kaybıdır. Bunu da görmek lazım” diye konuştu.A.Kerim Kantarcıoğlu/Servan Alacabey(iha)