Belediye seçimlerine giderken!

Aziz Aydınalp

Dün bir arkadaşımla öğle yemeğinde buluştuk.
Sohbet dönüp dolaşıp siyasete geldi.
Eşi muhalif bir partinin il yönetiminde görev yapan arkadaşım, beni hiç şaşırtmayan bir giriş yaptı ve ‘ben siyasetten hiç anlamam’ dedikten sonra bence manşetlik bir söz söyledi.
“Bence, başta CHP olmak üzere bütün muhalif partiler, ’Ne yapsak, ne söylesek de kaybetsek’ diye düşündüler ve hep beraber o doğrultuda çalışarak hep birlikte kaybettiler.
Bir yıl önce söylense, kimsenin inanamayacağı bir sonucu almayı başardılar” dedi.
Nasıl yani, sende, komplo teorisyenleri gibi iktidarla muhalefetin şampuan reklamlarındaki gibi ahenk içinde dans ettiklerini mi düşünüyorsun? Diye sordum.
‘Peki, sence ekonomik durum bu kadar kötü iken, enflasyon bu kadar yükselmişken, halkın alım gücü yerlerde sürünüyorken, sence seçimlerde alınan bu sonuçları normal mi?’ diyerek soruma soruyla cevap verdi.
Genel seçimlerin üzerinden 110 gün geçtiğini, geçen bu zaman süresince tam anlamıyla havanda su dövüldüğünü, muhalefet partilerinin karşılıklı suçlamalarla birbirlerine muhalefet ettiklerini konuştuk.
Genel seçimler sonrasında yağmur gibi yağan zamlar göz ardı edilerek,iktidarın oylarının yine de aynı kalacağı varsayımı ile bir İttifak (işbirliği) yapılmadan gidilecek seçimlerde İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlıklarının kaybedileceğinin toplumsal ön-kabulüne hizmet edildiğinde anlaştık.
Muhalefet partilerinin yönetimlerinin, yenilenen kongrelerin, yönetimlere değişim şiarı ile hazırlanan parti içi muhaliflerin hemen hepsinin de iktidarın çizdiği sınırlar içerisinde siyaset yapılmasına esastan bir itirazlarının olmadığı da anlaşılıyor.
Öyle olmazsa en son tartışılması gereken Ankara ve İstanbul Belediye Başkanlıklarına önerilecek aday isimlerini en önce tartışmaya açmazlardı herhalde dedi arkadaşım.
Bu işlerde karar verici ben olsam diye devam etti ‘benim siyaset bilmez’ arkadaşım.
Hatay BBB’na örneğin hem depremde mağdur insanlarla kurduğu diyaloglarla yerelde onay göreceği hem de işbirliği düşünülen parti tabanlarına uzak olmayan kişilerin isimleri ile tabanda bir gönüllülük sağlanarak haftalarca DEPREM ve sonrası yaşanan dramların konuşulmasının sağlanacağını hiç düşünmemiş olabilirler mi?
Sorusuna doğrusu verecek cevap bulamadım!
Ardından ‘Kahramanmaraş, Adıyaman, Malatya gibi illerde de depremde zarar görmüş mağdur insanların hep yanında olan isimlerin telaffuz edilmesinde muhalefet açısından inanılmaz fayda var’ dedi

Ve devamla, ‘Bence bu şekilde; iktidarın konuşulmasını ve gündeme getirilmesini hiç istemediği depremi, konteyner kentlerde yer bulamayarak, hala çadırda yaşamak zorunda kalan insanların olup olmadığını, söylenip yerine getirilemeyen vaatleri, çocukların nasıl ve hangi şartlarda okula başladıklarını, yaklaşan kış şartlarını vs konuşulması sağlanabilir.’
Gerçektende İktidar çevrelerinin konuşulmasını hiç de istemediği konular!
Yada seçimlerden hemen sonra, neredeyse tam bir seçim dönemi süresince, seçilmişlerin yerine, atanmışlarla iktidar iradesinin kullanılmasının kanıksanmasına yol açan kayyum uygulamaları…
Kayyum atanan özellikle Diyarbakır, Mardin,Van gibi illerimizin,yüzlerce İlçelerimizin Belediye Meclisleri için üye önerilmesi gibi işbirliği olanakları ortaya atılarak kayyum uygulamalarının nasıl boşa çıkarılacağı ile; haftalarca ‘Demokrasi’ ve ‘siyasal temsil’ , ‘halkın iradesine saygı’ nın konuşulması sağlanamaz mı?
Halen izlenen ve dayatılarak kabul gördüğü anlaşılan tartışmalar yerine,t ersinden izlenecek bir yolla, Büyükşehir Belediye Başkan adayları seçimine sıra gelindiğinde.
Olası seçim işbirlikleri için de birçok alternatif ile hayli mesafe alınacağı konusunda arkadaşımla hemfikir olarak ayrıldık!
Ayrılırken, arkadaşımın elini bırakmadan
‘İyi ki siyasetten anlamıyormuşsun’ dedim!
Gülüşerek vedalaştık!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.