Harb-i Umumî'den sonra oluşacak yenidünya düzeni ve bu düzendeki Müslümanların içine düşecekleri durumu özetleyen bir tespit.
Bediuzzaman (Tahminen 1914 veya öncesi yazılmış):
"Eski Harb-i Umumî'den evvel ve evâilinde, bir vakıa-i sadıkada görüyorum ki: Ararat Dağı denilen meşhur Ağrı Dağı'nın altındayım.
Birden o dağ, müthiş infılâk etti. Dağlar gibi parçaları, dünyanın her tarafına dağıttı. O dehşet içinde baktım ki, merhum validem yanımdadır. Dedim: "Ana korkma! Cenab-ı Hakk'ın emridir; o Rahim'dir ve Hakim'dir." Birden o halette iken, baktım ki mühim bir zat, bana amirane diyor ki: "İ'caz'ı Kur'anı beyan et."
Uyandım, anladım ki: Bir büyük infılâk olacak. O infılâk ve inkılabdan sonra, Kur'an etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur'an kendi kendine müdafaa edecek. Ve Kur'ana hücum edilecek, i'cazı onun çelik bir zırhı olacak..."(Mektübat)
Savaşlar bitmiş, imparatorluklar yıkılmış, yeni bir dünya düzeni kurulmuştu.
Üstadın daha önce sözünü ettiği Kur'an'ın etrafındaki surlar yıkılmıştı.
İslam alemi ümmet fikrine karşılık millet olmayı tercih edilmiş küçük devletler olarak parçalanmıştır.
Müslümanların yaşadığı coğrafyada kurulan devletler Kur'an'ın etrafında sur olma şöyle dursun birçoğu Kur'ana saldırmayı marifet bilmişlerdir.
İrtica ile mücadele ( Baas rejimleri, Cezayir, Tunus, Mısır...) milli bir dava olarak kabul etmişlerdi.
Yeni bir İslam anlayışı toplumun kabulüne sunuluyordu.
Dinini sağlıklı biçimde öğrenme yolları kapatılmış, dini bilgi konusunda cahil bir nesil yetiştirilmişti.
İslam aleminde bunlar olurken; Dünyaya düzen veren/verecek Birleşmiş milletler kurulmuş, veto hakkına sahip daimi 5 üye tam yetkili kılınmış ve içine halkı Müslüman olan ülkelerden hiç birisi alınmamıştı.
Neticesi ne olmuştu?
Dünyaya baktığımızda sömürü daha da artmış, Ruanda da katliamlar, İngiltere ve Arjantin, ABD ve Panama savaşları yaşanmış BM daimi ve veto hakkına sahip beş ülke dünyayı kendi aralarında pay etmişlerdir.
Ya Müslümanların çoğunlukta olduğu devletler?
Onların içinde bulunduğu durum daha da vehim bir hal almıştır.
Allahın emri olan kardeş olmak yerine bir birine düşman cemaat ve siyasiler yer almış.
Namaz kılıp yalan söyleyenler, hacca ve umreye gidip kul hakkına önem vermeyenler, faize, içkiye, kumara, zinaya... Ses çıkarmayanlar.
Zekât vermeyen, komşusunun açlıktan ölmesine hatta son lokmasına göz diken zengin Müslümanlar türemiştir.
Ahval ve şerait iyiye değil kötüye gitmiştir.
Din istismarı ve ticareti had safhaya çıkmıştır.
Babamın dediği gibi "Evlât 14 asırda İslam uygun bir ahlak ve imanla Allah huzuruna varmak zor."
Müslümanların yaşadığı ülkelerde İslam ahlakına uygun yaşama ve dinde soğuma yaşanırken Bediüzzaman'ın dediği gibi "Kur'an kendini müdafaa..." etmiştir.
İngiltere, ABD, Rusya, Fransa, İskandinav ülkeleri. Ve diğer ülkelerde Müslümanlık hızla yayılmaya ve İslâm ahlakı toplumda kabul görmeye başlamıştır.
Bizden küsen İslam, bizi terk edip oralarda mı yer bulacak?
Allahım bizlere yardım et.
Halkı hak bilip haktan yana olmayı batılı batıl bilip batıldan uzak durmayı bize nasıp et.
Selâm ve dua ile.
...