BECEREMEDİM!

Aziz ERİM

Sunu

Darbeler gölgesinde doğmuşum, Başbakan ve iki bakan asmışlar, don, köpek, mama davasından dolayı asılmışlar diyorlar…

Yedi yaşında cinayete şahit oldum, oniki yaşında barbutla tanıştım, koydu postamı gördüm restini, ne gele!

Gelen gideni arattı giden de geleni, kaçak sigara sattım kolluk güçleriyle sobe oynadım, hiç sobelenmedim…

Deniz Gezmiş ve Ömer Ayna’yı belleğime kazmıştım, 14’ün de iki ayaklı itleri taşladım, itler üremedi kervanın tekerleği kırıldı, sonra duruldum, devrimci saflara geçtim, duvarlara sloganlar yazdım, bildiri dağıttım, gazete sattım.

1

Başıma ne belalar sardım farkındayım, başıma ne geldiyse ABC’den geldi, ilk eylemim tabelaları okuyarak başladı, önceleri okuyarak hayatı anlamaya çalıştım. Kemalettin Tuğcu, Ömer Seyfettin, Peyami Sefa’nın öyküleriyle tanıştım, hayat öykülerdeki gibi değildi geç anladım… Sokakla tanıştım, topaç çevirdim, ğar oynadım, mal oynadım, karpit patlattım, sakız çekiştim, yumurta tokuşturdum, sinkaflar savurdum ağız dolusu, günaha girdim. Günahlarımdan arınmak için Anzele’de çimdim, Küpeli-Dıngılhava’da yüzdüm, aklandım, paklandım günahlarımdan arındım… Çizgi romanlarla tanıştım, her şey tersyüzdü; yerli halk barbardı, işgalciler sütten çıkmış ak kaşıktıydılar, roman kahramanlarını tersyüz ettim, hep Kızılderililere öykündüm! Kovboyculuk oynardık mesela; hiç kovboy olmazdım, hep Kızılderili olurdum oyunun sonunda öleceğimi bile-bile!

Şerif’leri sevmezdim, aynasızları da, sonra Robin Hood’la tanıştım çok sevdim Robin Hood’u… Robin Hood’a öykündüm ama beceremedim!

Sonra Zarla tanıştım, soğan zarı değil, kulak zarı değil, küp halini almış 42 delikli bir çift küp, zar attım, posta koydum, bazen “Serin gel” dediler serin geldim, takıldım barbutun peşine Şeş u beş” ne gele, bitirim hergele

“Sakın zar etme” demişti Muzo, attım hem de inadına!

Kumarbaz olmayı da beceremedim!

Onuncu Yıl Marşı eşliğinde “Muhtıra-darbe” radyolarda gamlı zamanlar üzre ajanslar, Deniz Gezmiş ve arkadaşları, dırım-dırım, vır-vır-vır, dır-dır-dır senaryo uygulanır. Abi hiç Deniz gezer mi?

Mart’ın rövanşı Mayıs’ta alınır. Maç berabere biter; skor 3-3…

Darbeli günlerde yaşamayı da beceremedim!

İşportadan faydalandım, hıyarı süsleyip buza yatırdım, vitrine çıkardım tuza bandırdım, ben kıti “Acur” soyarken akranlarım insanları soyuyorlardı…

Soymayı da beceremedim!

Kaçak sigara sattım, sabahladım, haytalık yaptım, karaborsacıya çıktı adım, olsun! Kolluk gücüyle sobe oynadım hiç sobelenmedim, hep sobeledim inadına!

Karaborsacı olmayı da beceremedim!

Bir düş bir öpüş, ilk öpüş erkekyüzlü Zaide, öpüş uçtu düşü kaldı, Ülfet sabun köpüğü üfledim uçtu! Yoksa sevmeyi de mi beceremedim!

2

Sonra Necip Fazıl Kısakürek’le tanıştım, ‘Çile’nin mısralarında kayboldum, etki alanına girdim, kent bağırsaklarını temizlemeye başlamıştı, benimde tuzum-biberim olsun istedim, “Lis-Der, DDKO” ile gül bahçesindeki faşist otlar temizlendi pir u pak! Ahmed Arif’in Hasretinden Prangalar Eskittim’le tanıştım Necip Fazıl’ın küreğini kırdım! Sonra mürekkebi emdim, cümlelerle raks ettim, kelimelerle seviştim, oryantal harfleri sevmedim, müstehcen harfleri de! Misal; “K” harfi oryantal harftir, oynaktır. Kürtten kurt türettiler, Diyarbakır Valisi Kürt İsmail Hakkı Paşa bir dokunuşla “Kurt İsmail Paşa” oluverdi, hakkını vermedikleri için de “Hakkı”nı vermeyip Hakkı’yı yok ettiler… Kürt Oğlu’nu bir bir gecede sünnet edip “Kurdoğlu”na dönüştürdüler, şarkılara, türkülere konu olan Kürt Ali mutasyona uğrayıp “Gül Ali” oluverdi…

“Ğ” harfine yumuşak “G” diyorlar. “Ğ” harfi yumuşaksa “G” harfi kaba mı oluyor bilen var mı? Gel de bu harfleri sev, siz olsanız sever misiniz, şimdi ben haksız mıyım? Bu harfleri de sevmeyi de beceremedim!

Az gitmedim, düz gittim, dağları tepeleri aştım, denizi gördüm, denize koştum, Deniz sehpadaydı tam tutacaktım Deniz sehpadan düştü…

Deniz’i tutmayı da beceremedim!

Toplum Polisi, İnzibat Karakolu, Kurdoğlu, Sıkıyönetim savruldum durdum, Sıkıyönetimle sıkı bir yönetime tabi tutuldum…

Filistin askısında İsa oldum,

Ne mıh anladı beni ne de ahşap…

Ne askı Kürtçe bilir,

Ne de ben Arapça…

Hasılı, uslu bir çocuk olmayı da beceremedim!

Eyvah yine darbe oldu; eskiden baharda darbe olurdu, baharımızı, bahçemizi talan ederlerdi, demek ki baharın kalmadığını anladılar ki ‘Güz’ümüzü de talan etmeye karar verdiler… Darbenin bilançosu:

680 bin kişi gözaltına alındı…

38 ton gazete, dergi, kitap yakıldı…

827 basın yayına yasak konuldu…

14 bin kişi vatandaşlıktan çıkartıldı…

1 milyon 683 bin kişi fişlendi…

14 kişi açlık grevinde öldü…

171 kişi işkencede can verdi…

517 kişiye idam cezası verildi…

50 kişi idam edildi…

Darbe değil, darbeli matkap toplumu deldi geçti…

Bu kadar acıya karşı mutlu şiirler yazmayı da beceremedim!

Karakolla tanıştım, mütefferika, fezleke, haydar abi, falaka, tazyikli sular, gözaltı, mahkeme, bir dönem duruldum yüreğimi yele verdim, yel apardı düze verdi. Yorgun düştüm başımda türlü haller, kapitalizm, emperyalizm, faşizm, sıkıyönetim, sıkıyönetimle hasbıhal ettik, DGM’nin hatrı kaldı hatırını kırmayıp, muhabbete gidip gele akraba oluverdik…, Sonra ver elini Elaziz Akıl Hastanesi, delileri sobeledim, velilerden feyz aldım…

Deliliği de beceremedim!

Ben de “Sosyal Deli” oldum inadına!

3

Meydanlarda “Gowend” oldum, küçelerde “Qestal”, “Özgür Gündem”de mürekkep oldum, ‘Ütopya’m genişledi, ‘Oluşum’da pişmiştim ‘Olgu’da olgunlaştım.

Ankara’da “Kum Saati” oldum, Kangru olacaktım vazcaydım, ‘Deliler Teknesi’nde karar kıldım… ‘Ankara Haber’de köşe başını tuttum, Angara bahtı kara dediler, bahtımı ‘Dersim’e çevirdim, “Dersimi almıştım etmiştim ezber” ezberleri bozdum…

Biat etmeyi de beceremedim!

Kelimelerle raks ettim, mürekkeple seviştim, karaladım, yazdım, sanatsal cümleler kurdum, cümlelerin altını çizdim, birileri altını çizdiğim cümlelerin üstünü çizdi, biz her çığlık kendi lisanında büyür dedikçe, onlar “Bilinmeyen bir dil” deyip fenni sünnetçileri kıskandıracak maharetli elleriyle kestirip attılar…

Biliyorum kötü şairim, mutlu şiirler yazamıyor muşum?

Bizim acılarımızdan mutlu olmaya zamanımız olmadı ki!

Onlar vurdukça, kırdıkça Cumartesi Anneleri çoğaldı, acılı anneler çoğaldıkça dil yumuşar mı, mutlu şiirler yazılır mı?

Acılarımızdan potpori oluşturup “Kaşların arasına domdom kurşunu değdi” şarkısı eşliğinde göbek atıp pür neşelendiler… Enerji-enerji deyip enerjimizi çaldılar, bir senfoniyi “Kakafoniye” dönüştürdüler! Biz kaldık ortada; çapulcu olduk, terörist olduk, marjinal olduk, sürtük olduk, bize reva görülen ranza, incebelli bardaklarda zamanı eritmek! Yalı çapkını şairler, liboşlar, yalakalar, ‘Muharremiye’den nemalanıp yalılarda, beşyıldızlı otel lobilerinde “Suç işleme özgürlüğü”nün hazında kıvranıp göbeklerini kaşıyıp, Hamdolsunlara sığındılar. Gel de sosyalleş!

Sosyalleşmeyi de beceremedim!

Sonra kadim dostum Mustafa Nesim Sevinç’le yolumuz kesişti, bana bir çelme taktı “Tigris”e düştüm, eski dost Naci Sapan’la dirsek temasına durduk… Hadi bakalım kolay gelsin!

Dipnot…

Dergiler: Olgu, Oluşum, Kum Saati, Deliler Teknesi, Gowend, Ütopya, Qestal

Gazeteler: Özgür Gündem, Dersim Gazetesi, Ankara Haber, Tigris…

Muzo, Muzaffer Kale…

“Sakın Zar Atma” Muzaffer Kale’nin şiir kitabının ismi…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.