Başını Dik Tutmak!

Aziz Aydınalp

1-2 Mart tarihlerinde Dicle Üniversitesi Kongre Salonunda düzenlenen 3.Mezopotamya Diş Hekimliği günleri etkinliği kapsamında Yılmaz ODABAŞI söyleşisine arkadaşım Yılmaz KAYA’nın daveti üzerine eşim Rezzan’la birlikte gittik.

Biraz erken gitmiş olmalıyız. Panelin yapılacağı salonda mesleki etkinlik sürüyordu ve konuşmacı Dr.Tolga YÜKSEL hoca konuşmasını yapmak üzere yeni anons edilmişti. Konunun Endontoloji, Oral Diagnoz konusu ve eşim Rezzan’ın da Diş Hekimi olmasından ötürü fırsat bilerek oturup dinlemeye karar verdik.

Tolga Hoca beklediğimden çok üst düzeyde bir sunu gerçekleştirdi. Salonda bulunan bütün koltukları dolduran Diş Hekimleri ve Öğrencileri tarafından ilgiyle izlenen Tolga hocanın sunusunu ben de büyük bir beğeniyle izledim.

Tolga YÜKSEL Hoca Slayt görselleri eşliğinde akıcı bir şekilde apikal, preapikal lezyon, semental alan vs diye anlatırken sunusunun bir yerinde ‘Bizim başını pek dik tutamayan bir halkımız var’ dedi.

Tolga Hoca bunu başın pozisyonu anlamında söylemişti. Üst çene görüntüsünün alt çene görüntüsünü prepoze edebileceğini yani gölgeleyebileceğini söylemekteydi.

Yıllar önce Fizik Tedavi uzmanı bir arkadaşım benim duruşumla ilgili söylemişti bunu. Başımızı dik değil de öne doğru eğik tuttuğumuzda, eğiklik açısı oranında artan bir ağırlık taşıdığımızı ve bu pozisyonunda boynumuza fazladan yük bindirdiğini anlattığını anımsıyorum.

Yıllar önce benim Fizik Tedavi Uzmanı olan arkadaşıma söylediğim cevabı, Tolga hocam bir dejavu yaşatırcasına söylüyordu.

Başımızı dik göğsümüzü ileri çıkaracak bir pozisyonda durmamızın bir kendini beğenmişlik, bir meydan okuma, yöresel deyimle ‘bir kurrelik’ olarak algılanabileceği kaygısından ötürü öyle durulduğunu anlatıyordu.

Tolga hocanın ‘başını dik tutamayan bir halkımız’ var sözü kulaklarımda kalmış bir halde Yılmaz ODABAŞI’nın söyleşisine geçtik.

Yılmaz ODABAŞI sanki ironik bir şekilde Tolga hocanın bıraktığı yerden devam ediyordu.

‘Ben ruhu iğdiş edilmiş, memurlaştırılmış insanlardan direngen bir tavır beklemiyorum. Ahmet KAYA gibi gümbür gümbür bir itiraz gelebileceğini sanmıyorum diyordu.’

Ve devamla; ‘Faili meçhullerde geçti, insan kaybetmelerde geçti, haksızlıklarda geçti gitti. Yeni barbarlıklar türedi. Barbarlar barbarlıklarını bırakmadı ama iyi insanlarda iyi olmayı, umut etmeyi, ummayı ve iyiliği bırakmadı.’

‘Bu dünya hepimizin evidir. Yas tutanlarında halay çekenlerinde ortak evidir.’

Aslında Yılmaz ODABAŞI bütün yaşanmışlıklara rağmen dünyada, ülkede yaşamın biraz tahammülle daha yaşanır olabileceğini söylüyordu. Yeter ki yas tutanlar halay çekenlere, halay çekenler yas tutanlara birazcık empati yapabilse.

Televizyonda konuşmacıların Fransa’da çiftçilerin tarım gelirlerinden aldıkları payın önceki yıllara göre azalmasına itiraz ederek traktörlerini, araçlarını kentin caddelerine, sokaklarına park ederek protesto etmelerini anlatırken, herhalde bizim çiftçilerimizin herhangi bir itirazı yok diye yaptıkları yorumları izliyorum.

Tolga YÜKSEL hocanın sunusunu izleseydiniz ‘Bizim başını dik tutamayan bir halkımız var’ tespitini sosyal hayata uyarlayarak acaba nasıl değerlendirmek gerekirdi diye düşünmekten kendimi alamıyorum...


Aziz AYDINALP

03.03.2024/D.BAKIR

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.