BAŞİKA SORUNU

Aydın Altaç

 

Arap baharı sonrası Ortadoğu bir türlü durulmuyor. Ülkelerin gerek birbiri ile olan sorunları ve gerekse ülkelerin iç sorunları süreklilik arz ediyor. Bu arada küresel aktörler de sürekli şekilde projelerini güncelleyerek süreci yönetiyorlar. 

Suriye'de 6 yıldan bu yana yaşanan iç savaşın temel sebeplerinden bir tanesi ve bence en önemlisi küresel aktörlerin sürece müdahale etmeleridir. Bazen ABD'nin bazen Rusya'nın arada da Fransa,İngiltere ve Almanya'nın sürekli konum değiştirerek sürece müdahale etmeleri Suriye'de olası barışın gecikmesine neden olduğu gibi bunun bedelini de mazlum ve mağdur Suriye halkının ödemesine neden oluyorlar.

Suriye iç savaşının başından bu yana Türkiye'nin tezlerinin red edilmesi de bahsettiğim aktörlerin Suriye'de savaşı bitirme gibi gayelerinin olmadığını gösterdiği gibi bedeli ödeyen mazlum ve mağdur Suriyelilerle ilgili bir kaygılarının da olmadığını açıkça göstermiştir.Türkiye'nin Cerablus harekatından sonra oluşan güvenli bölgede halkın normal yaşamına başlaması ve söz konusu bölgeye diğer bölgelerden de insanların yerleşmeye başladığı haberlerini sıklıkla duyuyoruz.Bu durumdan rahatsız olan küresel aktörler Türkiye'nin, Cerablus'tan bir an önce çıkması gerektiği yönündeki açıklama ve taleplerinin esasında kendi projelerinin akamete uğraması ihtimalinden duydukları endişenin yansımasıdır. Ancak oluşan fiili durumdan rahatsız olmayan ve destekleyen kesimin de olduğunu biliyoruz. Bu kesim kuşku yok ki Suriyelilerin bizzat kendileridir. Çünkü ülkelerinin terk etme,mallarını ve mülklerini başkalarına bırakma derdinden kurtuldukları gibi Akdeniz'in ve Ege'nin sularında hayatlarına mal olacak risklerden de kurtulmuş oldular. Aynı küresel aktörler son günlerde benzer söylemlerini Başika'da konuşlanmış Türk askerleri için dile getirmeye başladılar. Yapılan itirazların bölgede yaşayan halkın menfaatine olmadığının bilinmesi gerekir.

Yaklaşık 3 yıl önce Musul'u terör örgütü DAİŞ'e hediye eden,örgütün büyümesi ve palazlanmasına sağlayan aktörlerin gerek Suriye'de ve gerekse Irak'ta yüzbinlerle kişinin ölümünün hesabını verme yerine Başika'daki Türk askerlerinden rahatsız olmalarını da anlamak gerekir. Irak Kürdistan yönetiminden bir yetkili,Başika'daki Türk askerinin varlığı hem Irak merkezi hükümeti hem de bölgedeki ABD'nin bilgisi dahilinde olduğunu ve söz konusu yere merkezi hükümetin bakanlar düzeyinde ziyaretler yaptığını  belirtmiş olması önemlidir. Çünkü Başika'daki durumun yeni olmadığı,yapılan eleştirilerin de başka kaygılarla yapıldığını ortaya çıkarmaktadır. Aynı bölgeden çok sayıda ülkenin askeri varlığı göz ardı edilerek sadece Türkiye'ye yönelik yapılan bu eleştirinin temel amacı Cerablus' ta olduğu gibi Başika'da da küresel aktörlerin hazırlamış oldukları projelerin Türkiye tarafından akamete uğratılma ihtimalinin kuvvetle muhtemel oluşundan kaynaklanmaktadır.

AK Parti Hükümetinin de yapılan eleştiri ve çağrılara karşı tereddütsüz şekilde Başika'da askeri varlığın devam edeceği yönündeki açıklamaları teyit eden fiili durumun bölgede yaşayan Arapların,Kürtlerin,şiilerin kısacası tüm etnik ve inanç guruplarının menfaatine uygun düştüğünü düşünüyorum. Bu bölgedeki Türk askerinin varlığı hem denge açısından ve hem de Musul'un alınması ve Irak'taki etnik ve inanç gurupların geleceğinin en büyük teminatlarından biri olacaktır.

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.