Devlet; din, dil, ırk, milliyet gözetmeksizin insan topluluğunun oluşturduğu yapıya denir… Devlet; vatandaşların sorunlarını çözmek, yaşam alanlarını, güvenliğini korumak, sağlık, eğitim, adaleti sağlamak, huzur ve güven ortamını sağlamakla mükelleftir…
Yeni nesilin yetişmesi için öngörülen kanun çerçevesinde iyi bir gelecek sağlamak, çocuklarımızı aydınlık günlere hazırlamaktır, aydınlık ve mutlu bir gelecek eğitimden geçer. Duyarlı ve kültürlü bireylerin yetişmesi iyi, modern ve çağdaş bilim sayesinde olur.
Vergi; cebren tahsildir!
Devletin parası yok, halktan toplanan vergilerle hizmet sunar, yaşam alanlarını düzenler, ülkeyi yöneten siyasiler ülkenin sahipleri değiller, onlar da devletin çalışan memurlarıdırlar, seçimle gelirler, seçimle giderler…
Basiretsiz yönetimler toplanan vergileri halka hizmet yerine yandaşlarını zengin etmeye kalkışınca adaletsiz bir sistemin çarkında yoksullar öğütülürler. Karıncadan vergi alıp filleri doyurmaya çalışırlar, filler de hiç doymazlar… İtibardan tasarruf etmeyenler kuryelerden ve bahşişlerden vergi almaya kalkışırlar.
Geçiş garantili köprüler, Deli Dumrul’u aratır hale gelmiştir, Deli Dumrul yaptığı köprüden sadece geçenlerden vergi alıyordu, şimdilerde tüm ülke geçiş garantili köprülere para ödüyor… “Allahın tüm özelliklerine haiz olan zat, bunu ben demiyorum ha Düzce Milletvekili adayı söylüyor…” Allahın tüm özelliklerine haiz olan zat, devleti bahşiş vergisiyle düzlüğe çıkarmaya çalışıyor… Zamları Allah yapıyormuş diyen “keltoş” cümlenin sonunu getirmiyor, varsayın ki zamları Allah yaptı peki sizler Allahı kızdıracak neler yaptınız ki zam yağmurları başladı, üstelik Allahın tüm vasıflarını kendisinde olan bir lideriniz varken neden zamları durdurmuyor. “Peygamber hata yaptı biz hata yapmadık diyen bir bakana soruyorum:
Ülkedeki tüm devlet fabrikalarını, işletmeleri sattınız, Kanada menşeli firmalara altın madeni için mitolojik dağları yağmalattınız…
Yandaş ve yarattığınız zenginlerin vergi borçlarını sildiniz yüzlerce kez hem de!
Vergi hizmet karşılığında alınır, eğer hizmet sunulmuyorsa onun adı haraçtır…
Bankaların kasalarını doldurdunuz, kamu bankaların kasalarını boşalttınız, tüpçüye, mafyaya batık krediler verdiniz ve pişkin-pişkin nasıl biz hata yapmadık diyebiliyorsunuz…
Haraç: Silahlı güçlerin, mafyaların ve örgütlerin zorla insanlardan aldığı paradır. Şimdilerde haracın ismini yumuşatmışlar adına “Çökme” diyorlar, mafya kravatlı olunca, arkalarına siyasi güçleri alıp, bankalara, marinalara, kulelere, otellere çökmeye başladılar. Bir de para karşılığı mafyadan koruma isteyen işadamları var, metropollerdeki tüm diskolar, gazinolar, eğlence yerleri, barlar, mafya tarafından korunurlar. Yani mafya para karşılığında hizmet sunuyor, ama mafya garsonların bahşişine çökmüyor…
Bahşiş...
Bahşiş; bir hizmet veya mal alımı karşılığında, hizmeti alan kişi hizmetten ve sunumdan memnun kalınca, memnuniyetini ifade etmek için gönülden kopan ekstradan verilen paradır.
Hayat kadınından da vergi alınıyor ama hayat kadınları devletten hiçbir hizmet alamıyorlar, üstüne üstlük vergi verdikleri halde dışlanıyorlar. Yaşamlarında dolaylı ve dolaysız verginin kendisine olumlu bir dönüşü olmuyor, ama hayat kadınının aldığı bahşişe göz dikiliyor…
İlk gece vergisi(Gerdek); Osmanlı döneminde alınan bu vergi Tanzimat döneminde kaldırılmıştır. Müslüman kızlar için 60, dullar için 30, gayrimüslim dullar için 15 akçedir. Karaparacı Rıza Zarap’ın bu sözü her şeyi anlatıyor:
“Fahişelerin bahşişini peşin ödedim!”
Varın sizler analiz edin bu sözü, bu cümleden bir roman yazılır…
Maliye Bakanına önerilerim var:
- önerim; ölüm vergisi de alınsın, sloganı da; niye öldün düdük daha senden çok vergi alacaktık ve hatta daha ileriye gidiyorum ölüm yaşını 75 olarak baz alsınlar, 75 yaşından erken ölenlerin yılda verdiği vergiyi hesaplasınlar, ölen kişiden miras kalan mal-mülk ve paradan peşin tahsil edilsin, ölen kişi yandaş ve zenginse ondan almazlar onun vergisi nasılsa affediliyor. 2. Önerim; emeklileri ekmek karnesine bağlasınlar, kuru gıdayı da karneyle versinler, emekli zaten gençliğinde her şeyi yemişler, bu yaştan sonra yemeseler de olur, emeklilerin maaşlarını da hazineye devretsinler…
- Emekli ve Bakan arasında şöyle bir diyalog geçmişti: “Açız kuru ekmekle karnımızı doyuruyoruz” diyen emekliye Bakanın cevabı şu olmuştu, “Kuru ekmek buluyorsan ona da şükretmen lazım!” demişti…
- 3. önerim; anne-babaların evlatlarına verdiği harçlıklardan da vergi alınsın, hatta yetmez-yetmez dedelerin torunlarına verdiği harçlıklardan da vergi alınsın…
4. Önerim; ülkedeki pavyon, barlar, eğlence merkezlerine “Kayyum” atasınlar, malum bu tür yerlerde bahşişler dolgun olup ve bahşişlerle döner bu mekânlar…
Nasıl fikir ama demokrasilerde çare tükenmez bazen tıkanır ama bypassla halledilir.
Hükümet sadece mayıs ayında 169.4 milyon ödeyip uçak kiralamış, Diyanet Amerika’nın Waşinghton kentinde konaklama tesisi inşa etmiş, tesiste otel, 11 villa, sauna, yüzme havuzu, hamam, restaurant, kongre salonu, bu tesis 94 milyon dolara mal olmuş, yandaşlarına kiralanmış ve her yıl 2,5 milyon dolar zarar ediyormuş o yüzden de vergiden muaf tutuluyor, ama bu zihniyet ülkede garsonun bahşişine göz koyuyor!
Fahişe vergisi; Papa 10. Leo Papalık yaptığı dönemde binlerce kayıtlı hayat kadınları için günah vergisi getirmiştir.
Papa genelevlerin vergisini de kiliseler tarafından alınmasına karar verir, ölen hayat kadınların malvarlığının yarısı kiliseye devredilir…
Halk adına bu vergiye “Fahişelik Vergisi” denir….
Çalan-çırpan bir siyasi şöyle demişti:
“Günah işleme özgürlüğümü kullandım!” kullandın da vergisini ödedin mi peki! Maliye ve Hazine Bakanlığına suç duyurusunda bulunuyorum!
Bahşişe ve vatandaşın cebine göz koyan devlet iflas etmiş demektir, eskiden bakkallarda peşin satan, veresiye satan tablo vardı ya; devlet iflas eden market görünümdedir…