Bir Yol'un ilk sayısı "Basın susarsa toplum susar, SUSAMAM’ manşetiyle çıktı.
Türkiye basınında bağımsız bir gazete ihtiyacına vurgu yapan Bir Yol gazetesi kurucusu Vedat Kara, “İlla ki bir yanımızın Aleviliğe değmesini hep istiyoruz, arzuluyoruz. Biz de yol bir sürek binbir ‘den Bir Yol’u seçtik, Bir Yol’a ulaştık, biraz Alevice olsun diye. Çok özel bir slogan belirlemedik. Nedeni şu; çok büyük, hamasi şeyler söylemek istemiyoruz. Daha basit daha sıradan şeyler yapmak istiyoruz. Ama yapmak istediğimiz bir şey var: Bağımsız bir gazete çıkarmak. Dolayısıyla günlük, bağımsız bir gazeteyiz diyoruz. Olabildiği kadar farklı gruplar, farklı siyasetlere angajman içerisinde olan değil; muhalif, demokrat bir çerçeve içerisinde bütün herkesi kapsayan, çok sesli bir gazete olmak istiyoruz. Hedefimiz bu, bağımsız bir gazete üretmek.” diye konuştu.
Bir Yol gazetesinin kurucularından Vedat Kara, Bir Yol’un taraf olacağını ama yanlı olmayacağını belirterek, “Biz hiç kimsenin yanlısı değiliz.” dedi.
PİRHA’ya konuşan Vedat Kara, günlük Alevi gazetesinin nende bir ihtiyaç olduğunu ve nasıl bir yayın çizgisi izleyeceklerini anlattı.
“Alevileri buradan ifade edebiliriz diye düşünüyoruz”
Kolektif bir üretim yaptıklarını belirten Kara, Türkiye’de bağımsız yayın yapan gazete ihtiyacına vurgu yaptı. Kara, şöyle konuştu: “Alevi yayıncılığı üzerine ilk denemeleri yapan birisi değilim. Pek çok arkadaşımız bu konuda pek çok deneyimler yaşadı ama biz bu deneyimleri birlikte izledik, birlikte değerlendirdik. Alevi televizyonculuğu, PİRHA’nın yaptığı Alevi Haber Ajansı, Alevi dergiciliği, yayıncılığı, pek çok denemeler oldu ve o denemeler içerisinde aslında başarılanlardan ve başarılamayanlardan biz bir ders çıkardık. Ve buna dönük de farklı bir ihtiyaç, farklı bir noktasını çözelim istiyoruz. Türkiye’de şuan birkaç tane Alevi televizyonu var. İyi de gidiyorlar, farklı yönleriyle. PİRHA gibi iyi bir ajans var ve Alevilerin ihtiyaçlarını buradan çözebiliyor. Biz biraz da gazetede tabii bunların bir devamı ya da kopyası olmayacağız ama bir anlamda da belki bütün bu resmin bir parçasını tamamlamak istiyoruz. O parçası da şu: Aleviler aslında Türkiye’de yaşayan, bu Türkiye’nin içerisinde önemli bir omurgasını oluşturan ama hep yok sayılan bir inançsal topluluktan, bir kimlikten söz ediyoruz. Bu kimliğin aslında Türkiye içerisine baktığınızda modern, çağdaş, yönü modernizmden, barıştan yana olan bir topluluktan söz ediyoruz ve bunların toplumdaki bu varlığının, kimliğinin görmezden gelinmesini, biraz bir yönüyle görünür hale dönüştürebiliriz diye düşünüyoruz. Alevileri buradan ifade edebiliriz diye düşünüyoruz. Ama sadece Aleviliğe ya da Alevilere dair de bir gazetecilik yapmayacağız. Aleviler yaşamın bütün alanında. Aleviler sanatla ilgileniyor, sporla ilgileniyor. Ya da örneğin Deniz Naki olayında olduğu gibi futbol’da, Alevi olduğu için o kimliğinden etkileniyor. Aleviler iş adamı. Aleviler de geziyor, yemek yiyor, eğleniyor. Biz aslında hayatın bütününe dair, Alevilerin dünya bakışı üzerinden ortalama bir gazete çıkarmak istiyoruz. Yani, bir basın bülteni gibi, bir ansiklopedi gibi, bir dergi gibi değil bir gazete gibi gazete çıkarmak istiyoruz. Bir gazetenin ne tür enstrümanları varsa onlardan yararlanacağımız bir gazete çıkaracağız.”
“Türkiye’de ve dünyada bir on yıl daha biz o basılı yayıncılığı önemsiyor olacağız”
12 Eylül askeri darbesinden sonra basın alanında yaşanan dejenerasyona dikkat çeken Kara, şunları söyledi: “1980’lerin ortalarından itibaren Türkiye’de bir ekonomik dönüşüm oluştu. Bu ekonomik dönüşümde bize patronlar bir şey dayattılar. Sen işçisin işçi kal, patronluk bize ait. Siz sadece bizim istediklerimizi yapın. Mesele bu ve bu yaklaşım basını bitirdi. Diğer sektörlerde bu böyle olmadı. Örneğin sağlık sektöründe aslında patronlar çok kazanıyor ama biz hizmet alamıyoruz daha çok para ödüyoruz. Eğitimde de öyle daha çok para ödüyoruz ama iyi eğitim alamıyoruz. Basında da bunun benzeri yapılmaya çalışıldı. Yani, şöyle bir şey, çok paran varsa gazete çıkarabilirsin mesela. Ya da sen siyasal bir topluluksan, küçük çapta, üç beş bin satan bir gazete çıkarabilirsin. Bütün bunların hepsi kalıp bir yargı. Yani, işi gazetecilik olmayan patronlar, işi gazetecilik olan insanları istedikleri gibi çalıştırıp, istedikleri zaman susturup, istedikleri haberi yaptırabilecekleri bir enstrüman yaratmaya çalıştılar. Bu aynı zamanda da basına olan güveni de zedeledi. Bugün evet, ben de 80’lerde 90’larda kendi fikrimde bir gazeteyi satın alıyordum ve bunun yanında da merkez medyadan bir gazeteyi de satın alıyordum. Birlikte ikisini de okuyordum ama bugün almıyorum. Neden almıyorum, çünkü gazetecilik yapmayan, hiç bir gazetecilik değeri olmayan gazete patronlarının yayın organı gibi çıktığı bir ortamda okurun da elbette gazetecilik müessesine dair güveni azaldı. Bu bir handikap. Yeniden bir güven oluşturabilir miyiz, okuru o bayiye götürüp gazeteyi aldırabilir miyiz meselesi bir handikap. Ama bunun dışındakilerin tamamı aslında patronların bize dayattığı, bu böyle olmaz dediği gerçekler üzerinden gidiyor. Biz iyi bir gazete yapıldığında iyi yönetildiğinde bu işin okuruyla buluşabileceğini, satabileceğini düşünüyoruz. Elbette internet medyası çok gelişti. Sosyal medya daha da gelişecek, belki önümüzdeki yıllarda bütün haberciliğin yerini alabilecek ama hala Türkiye’de ve dünyada bir on yıl daha biz o basılı yayıncılığı önemsiyor olacağız, gündemi belirlemek için.”
“Hedefimiz, bağımsız bir gazete üretmek”
Alevi felsefesinden yola çıkarak, “Yol bir sürek binbir” diyen Kara, gazeteni ismine ve yazar kadrosuna dair sözlerini şöyle sürdürdü: “İlla ki bir yanımızın Aleviliğe değmesini hep istiyoruz, arzuluyoruz. Biz de yol bir sürek binbir ‘den Bir Yol’u seçtik, Bir Yol’a ulaştık, biraz Alevice olsun diye. Çok özel bir slogan belirlemedik. Nedeni şu; çok büyük, hamasi şeyler söylemek istemiyoruz. Daha basit daha sıradan şeyler yapmak istiyoruz. Ama yapmak istediğimiz bir şey var: Bağımsız bir gazete çıkarmak. Dolayısıyla günlük, bağımsız bir gazeteyiz diyoruz. Olabildiği kadar farklı gruplar, farklı siyasetlere angajman içerisinde olan değil; muhalif, demokrat bir çerçeve içerisinde bütün herkesi kapsayan, çok sesli bir gazete olmak istiyoruz. Hedefimiz bu, bağımsız bir gazete üretmek. Önemli yazarlarımız var ve bunlara katılacaklar da var; bir kısmını duyurduk ve bir kısmını da zaman içerisinde duyuracağız. Alevi kamuoyunun tanıdığı yazarlardan başlarsak; Necdet Saraç, Ahmet Koçak, Çilem Küçükkeleş, Ali Kenanoğlu gibi isimler var. Bunun yanında sosyal demokrat çevrenin tanıdığı isimlerden Ercan Karakaş var. Eski Eğitim Sen Genel Başkanı Alaattin Dinçer var. Yine, geçmiş Radikal okurlarının tanıyacağı Ferhat Kentel var. Pek çok öneli yazar ile okuru buluşturmaya çalışacağız.”
“İyi bir gazetecilik yapmaya çalışacağız”
Kara, Bir Yol’un okur ile olan ilişkisi üzerine de şunları söyledi: “Okurlarımızla bizim derdimiz aynı. Biz demokratik bir Türkiye’de yaşamak istiyoruz. Türkiye’de toplumsal barışın oluşturulabildiği, kurulabildiği bir ülkede yaşamak istiyoruz. Bunun için herkesi kendine dair bir iş yapıyor. Örneğin bir öğretmen iyi bir öğretmenlik yapamaya çalışıyor. Bir doktor iyi bir doktorluk yapamaya çalışıyor. Biz de iyi bir gazetecilik yapmaya çalışacağız. Okurun fikriyle, düşünceleriyle buluşabilirsek sanıyorum bunu iyi bir biçimde yapabiliriz. Bu ülkede çok iyi itiraz ettiğimiz, yanlış bulduğumuz, sürekli söylendiğimiz o basının dışında da başka şeylerin yapılabildiğini gösterebiliriz. Ama bunun için elbette okurun desteğine ve gücüne ihtiyacımız var.”
Haber: Ali Abbas Yılmaz