TİGRİS HABER - İspanya’nın El Pais gazetesi dün DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile yaptığı röportajı yayınladı. Dünya Ekonomik Forumu’nda katılmak için gittiği Davos Zirvesi’nde gazeteci Andrea Rizzi’nin sorularını yanıtlayan Babacan, “Türkiye’de demokrasinin bir kez daha galip gelmesi için ne gerekiyorsa yapacağız” dedi.
Babacan'ın açıklamalarının ana başlıkları şöyle;
‘Seçimler değişim anı olacak’
“Demokrasimiz hasta ama yaşıyor. 14 Mayıs’ta seçimler olacak. Bizim partimizin de içinde olduğu muhalif partiler seçime hazırlanıyor. Muhalefet için, STK’lar için, özgür basın için koşullar hiç kolay değil. Buna rağmen hazırlanıyoruz ve onlara (muhalefete, STK’lara, özgür basına) yaklaşıyoruz. Bu seçimler Türkiye için ve Avrupa’da ve ötesinde demokrasiyi korumak isteyen herkes için önemli. Türkiye güçlü bir ülke, güçlü bir demokrasi geleneği var. Açık bir toplumumuz var. Gençliğimiz dünyanın farkında, Türkiye’nin bir demokrasi ve güçlü bir ekonomi olmasını istiyor. Bu başkanlık ve meclis seçimlerinin bir değişim anı olacağını umut ediyoruz.”
‘Bariz bir zafer kazanmayı amaçlıyoruz’
“Türkiye’deki seçim sistemi, genel olarak, kâfi derecede güvenli. Sonuçları etkileme yolları çok sınırlı. Bu yüzden de kıl payı değil bariz bir zafer kazanmayı amaçlıyoruz. Açık bir zafer olursa herhangi bir sorun olmayacağını umut ediyorum.”
Babacan, Anayasa Mahkemesi’nin HDP’nin hesaplarına bloke koyma kararına ilişkin bir soruyu “Kararı Anayasa Mahkemesi verdi. Mahkeme başkanı kararın aleyhine oy verdi. Başka ne diyebilirim ki?” diye yanıtladı.
‘180 bin resmi üyemiz var’
DEVA Partisi’nin resmî üye sayısının 180 bin olduğunu söyleyen Babacan şöyle konuştu: “Ben ve arkadaşlarım demokrasi için mücadele veren vatanseverleriz. Türkiye’de demokrasinin bir kez daha galip gelmesi için ne gerekiyorsa yapacağız.”
‘Bazı seçim bölgeleri için ortak aday’
“Altılı masada önceliklerimiz ve açık bir takvimimiz var. İlki, parlamenter sisteme dönüş konusunda bir anayasa reformu paketi sunmaktı. Bunu kasım ayında, koalisyon içinde yüzde 100 bir konsensüsle sunduk. Şimdi ikinci aşamadayız. Bu aşamada iki husus üstüne çalışıyoruz. Ortak bir hükümet programı ve ülkeyi nasıl yöneteceğimize dair bir çerçeve. Bunlardan ilki ekonomi, eğitim, sağlık politikaları, dış politika vesaireyi ne şekilde oturtacağımıza ilişkin.
İkincisi ise hükûmet biçimine ilişkin. Anayasa bütün yetkileri cumhurbaşkanına veriyor ama biz, cumhurbaşkanımızın bu yetkileri destek veren partilerle istişare halinde kullanmasını istiyoruz. Bu çerçeveyi ayrıntılarıyla saptamak istiyoruz ki seçimlerden sonra herhangi bir kafa karışıklığı olmasın. Üçüncü aşama ise ortak cumhurbaşkanı adayını ve bazı seçim bölgeleri için ortak adayları belirlemek.”
‘NATO’daki müttefiklerimiz endişelerimizi dikkate almalı’
Röportajda dış politikayı da değerlendiren Babacan, “Muhalefet kazanırsa dış politikada, özellikle de Rusya ile ilişkiler ve İsveç ve Finlandiya’nın NATO adaylığı konusunda nasıl konum alacak?” sorusu üzerine şunları söyledi:
“Altı partiden oluşan grup olarak AB üyeliğini desteklediğimizi ve NATO yanlısı olduğumuzu beyan ettik. Daha sonra, daha somut konularda, örneğin İsveç ve Finlandiya’nın üyeliği konusunda, Hükûmet’in güvenlik konusunda bildiği şeylere bizim erişimimiz yok, bu yüzden de müzakerelerin detaylarını bilmiyoruz. İktidara geldiğimizde bu bilgilere göre hareket edeceğiz. Elbette PKK bir terör örgütüdür. Dikkatli olmamız gerek ve NATO’daki müttefiklerimizin güvenlik konusundaki endişelerimiz hakkında dikkatli olmalarını arzu ederiz.”
‘Önceliğimiz savaşı bir an önce bitirmek olacak’
“Rusya ve Ukrayna arasındaki savaş bizi son derece kaygılandırıyor çünkü ikisi de yakın komşumuz ve uzun bir zamandan beri ikisiyle de ilişkilerimiz var, bunun içinde önemli ticari ve yatırım ilişkileri de var. Bizim önceliğimiz savaşı bir an önce bitirmek olacak. Türkiye’nin her ikisiyle de konuşabilmek gibi istisnai bir durumu var. Bu konum akıllı bir şekilde kullanılırsa iyi sonuçlar ortaya çıkarabilir.”
‘Türkiye’nin çok daha iyi bir performans gösterme potansiyeli var’
Babacan, ekonomiyle ilgili soruya, “11 yıl boyunca Türk ekonomisinin başındaydım. Türkiye’nin güçlü bir ekonomisi var. Pandemiyi, savaşı, enerji krizini atlattık, ülke hâlâ ayakta. Daha iyi bir politikayla, Türkiye’nin çok daha iyi bir performans gösterme potansiyeli var. Akılcı bir ekonomi programıyla, özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü çerçevesinde gerçekleşecek reformlarla Türkiye’ye büyük bir ivme kazandırılabilir” sözleriyle karşılık verdi. (Haber Merkezi)