Anayasa mahkemesi başkan seçimi demokrasi adına karşıya atılmış ilk gol mü?
Öyle ya da değil, gerçek şu ki; Bu seçim bile toplumu büyük oranda rahatlattı.
Her zaman söylerim, hukuk başka bir şey, belli kesimler tarafından yer, yer kontrol edilebilir, yönlendirilebilir, ancak tümüyle kontrol altına alınması mümkün değil.
Hayatın bütün alanlarında olduğu gibi, hukuk alanını da kendi menfaatleri, istek ve arzuları doğrultusunda kullananlar olabilir, oluyor da… Ancak, bir yere kadar… Hukuk; gelenek göreneklere dayalı sistematik bir güzergâhı olduğu için her zaman aslına rücu eder, vicdanlar harekete geçer, gerçekler buluşur, adalet toplum yararına işler.
Bundan sonraki süreçte ne olur ne olmaz, bilemeyiz. Ancak, Anayasa mahkemesi kararlarının evrensel hukuka ve değerlere uygun olacağı umudumuzu diri tutmak istiyoruz. İşaret edilen üyeyi başkan olarak seçmeme tercihini kullananların açık tavrı, Türkiye’nin geleceği için umut verici bir durum. Yurttaş, Millet, Devlet hukukunu koruyan, birey ve kamu hukukunun güvencesi bir kurumun kendi kendini korumasının yanı sıra, halk korumasına da ihtiyacı var.
Karşılıklı koruma; demokrasiyi de laik Cumhuriyeti de güvence altına almak anlamında son derece kıymetli bir duruştur. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları, başkan seçimi ile Anayasa mahkemesine karşı güvenini tazeledi. O güveni diri tutmak, gelecekle ilgili doğru bir yol haritası izlemek, yurttaşlara güvence olduğunu hissettirmek, anayasa mahkemesinin asli görevidir diye düşünüyorum.
Kritik bir süreçte, tartışmalı bir seçim atmosferine doğru yol alınırken, Anayasa mahkemesi üyelerinin aldığı kararın, üstlendiği görevin ne kadar önemli olduğunu 50 ya da 100 yıl gibi bir zaman sonra değil, 100 gün gibi bir zaman dilimi içinde çok net göreceğiz. Bu süreçte en fazla ‘saldırıya’ uğrayacak olan kurum olabilir, ancak, verecekleri her doğru karar, büyük yurttaş topluluğu tarafından desteklenecektir.
Anayasa mahkemesi güvencedir, önemlidir. ‘Kapansın’ diye yırtınanları bu anlamda hesaba katmamak, ciddiye almamak gerekir. Çünkü onların hak, hukuk, adaletle, demokrasiyle, yurttaş hukuku ile ilgili bir kaygıları yok.
Devletler, ülkeler, iki dudak arasından dökülen sözcüklerle değil, hak, hukuk, adalet, eşitlik, bireysel hak ve özgürlük temelli sözcüklerin yaygın diliyle yönetilir. Yurttaşlar ötekileştirilemez, eşitlik ile ilgili mesafe herkesin durduğu alandır, demokratik yönetim biçimidir.
O nedenle; yurttaş hukuku anayasa mahkemesinin güvencesinde olmalıdır.