‘Azdan az çoktan çok gider’, Ay’ın kendisi ve aydakiler düşünsün.
Sayı üstünlüğü kimde bilmiyoruz, ancak, tankın altına yatıp, egzozuna fanilasını tıkayan, yüksek bir binanın tepesine çıkıp savaş uçaklarına yumruk atan, yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadı olduğumuzu gözden kaçırmamaları kendi huzur ve güvenlikleri açısından son derece önemli.
Biz gittiğimizde, öyle artistlikler yapıp, bu uzay boşluğu bizimdi, dededen kalmaydı gibi gaflet ve delalet kokan cümleler sarf edip, bunun için ‘terörist’ eylem planları yapıp pratiğe yansıtmasalar iyi olur.
**
Sonuçta gök kubbenin altı ya da üstü fark etmiyor, hiç birimize kalmayacak.
Üstü de bir, altıda bir.
Üstteki de misafir, alttaki de misafir.
Esas olan nezakettir.
Yeter ki; Alttaki üsttekini, üstteki alttakini rahatsız etmesin.
Gül gibi, akan su gibi, yürüyen gök kuşağı gibi, dolanan ay gibi geçinip gideriz.
**
Ay meselesine iyice kaptırdık, ısındık, inandık, gitti-gidiyor hesabına döndü.
Gidiyorum, gitmiyorum
Gideceğim, gitmeyeceğim
Gideceğiz, gitmeyeceğiz
Gidecekler, gitmeyecekler
Sınıfları oluştu.
Papatya falına sarıldık.
Talepte bulunanlarda var.
Sosyal medyada gördüm;
Doktor Yaşar, uzaydaki acil servise atanmayı talep ediyor!
Dedim ya, çok kaptırdık.
Sağlam adama 40 gün deli denildiğinde olurmuş!
**
‘Allah sonumuzu hayır eyleye’ diyor, ben yazı yazarken ve de sohbet ederken karşı çaprazımda oturan arkadaşım. Bir de telefonundan Musa dedenin sesi yankılanıyor kulağıma, yine o türkü;
Bana ne yazdan bahardan
Bana ne borandan kardan
Aşağıdan yukarıdan yolun sonu görünüyor.
**
14 Şubat geliyor.
Hazır muhabbeti açılmışken;
Ay’da ay yüzlü bir sevgili,
Olur, mu acaba?
Malum sevgililer günü!
Uzaylılarla uzlaşmak niyetine, müzakere gibi düşünün.
‘Ayda manita günleri’ diye de yeni bir yaratıcı fikri de hayata geçirebiliriz.
**
Mehdi Tanaman’a bak!
Nereden geldiyse aklına
Bu türküyü hatırlatmış.
Aya bak yıldıza bak
Suya giden kıza bak
Kız Allahın seversen
Dön de biyol bize bak
Lebibe hayranın olim
Gara gız çobanın olim…
**