İslam bir market değil ki istediğimizi alalım, beğendiğimizi seçelim ve geri kalanını bırakıp çıkıp gidelim.
İşsizlik, gelir dağılımındaki adaletsizlik, hırsızlık, dolandırıcılık, rüşvet, adam kayırma, devlet imkanını, siyasi veya ailesi için kullanma, suç işlemedeki artış… Bunlarda en az Ayasofya kadar önemlidir.
Aç olanlar, asgari ücretle geçinmeye çalışanlar, mahkemesi devam eden ve bebeğiyle hapiste olan kadınlar da önemlidir.
Adalete güven zedelenmiş ise, üniversiteyi bitirdiği halde iş bulamıyorsa, geçimsizlik yüzünden boşanmalar çoğalmış yuvalar yıkılıyorsa ve geleceğe dair ümitler tükeniyorsa Ayasofya ile gündemi değiştirmek pek mümkün olmayacaktır.
Bursa’daki bir vakfın mahkemeye başvurması, iktidarın “MÜZE” statüsünün devam ettirme çabalarına rağmen Danıştay’ın Ayasofya’yı Cami olarak karar vermesi sevindirici ve doğru olandır.
Cami önemli, yüz yıllarca cami olan bir yer ise elbette önemli, ibadete kapatılmış ve tekrar ibadete açılmışsa daha da önemli. Ancak protokol ile ve de içindeki resim ve figürlerle namaz kılınması ise yanlıştır.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem protokol ile namaz kılmamış kıldırmamıştır. Saf düzeni ile tüm inananların (makam ve konumu ne olursa olsun) eşit, omuz omuza olacak şekilde düzenli olmasını istemiştir.
Kâbe; tüm putlar temizlendikten sonra ibadete izin verilmiştir.
Kur'an da “Sizin diniz size, benim dinim de banadır.” (Kafirun 6) demiştir.
İbadet bakımından İslam’a göre en önemli yer Mekke’de ki Kabe, ondan sonra Medine deki Nebi camisi ondan sonra Mescidü-l Aksa ve diğer tüm camilerdir.
Ayasofya’yı bir camiden fazla kutsayanlar, kendi bölgeleri veya mahallesindeki Cami’yi bırakıp oraya namaza gidenler dinen yanlış yaptıklarıdır.
İslam’ı eleştirip, dinler arası diyaloğu ve hoş görüyü öne sürerek “MÜZE” olarak kalmasını istemeleri ise ayrı bir garabet, cehalet, gaflet ya da İslam’a hıyanet içindedirler.
Müslümanlar, Hıristiyan âleminin inandığı; Allah’a, Kitaba ve Peygambere de iman ederler.
Yüce Allah: “Onlar sana indirilen Kitaba da, senden önce indirilenlere de inanırlar. Ahirete de yalnız onlar kesinlikle inanırlar.”(bakara 4)
“Peygamber, Rabbi tarafından kendisine indirilene iman etti, müminlerde(iman ettiler). Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine iman ettiler. “Allah’ın peygamberlerinden hiç biri arasında ayırım yapmayız. İşittik itaat ettik. Ey rabbimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır” dediler.” (Bakara 285)
Biz Müslümanlar ile diğer dinler arasındaki farkımız; teslis inancı, Hz. İsa(as)’nın (HAŞA) Allah’ın oğlu olduğu ve onun annesi Hz. Meryem inanma anlayışıdır. Zaten bu anlayış Hz. İsa(as) veya onun havarileri tarafından oluşmuş, kabul görmüş ve de kabul edilmesini tavsiye ettikleri bir anlayış değildir. O’nlar bu durumu görselerdi “ey Hıristiyan alemi siz bizden, biz sizden uzağız” diyeceklerdi.
İncil dediğimiz ve aslına Kur’an kadar değer verip inandığımız kitap, günümüzde bulunmadığı gibi; bab, mektup ve benzeriler ile anlatılmaya çalışılan, Matta, Yuhanna… Ve diğer Hıristiyan kitapları İncil ile yakından uzaktan hiçbir alakası yoktur.
Selam ve dua ile