Ülke olarak sıkıntılı günler yaşıyoruz.
Dolar, Euro…
Genelde ‘Döviz’ olarak isimlendirdiğimiz yabancı para birimleriyle ilgili grafiklerde oklar hep yukarıyı gösteriyor.
TL’de ise ok hep aşağı.
Sürekli değer kaybediyor.
Uzmanların da aktardığı gibi, bunun ekonomik durumla izah edilir bir yanı yok.
Durum tamamen bir ‘Dizayn etme’ olayı.
Diğer deyişle ‘Ekonomik savaş’
Tek mermi dahi sıkmadan bir yerleri, birilerini hizaya getirme çabası
ABD bunu daha önce de yapıyordu, şimdi de yapıyor.
Öyle anlaşılıyor ki gelecekte de yapacak.
Sen her şeyini başka ülkelerden ithalat yoluyla temin etmeye çalışırsan olacağı bu.
O yüzden bu badire atlatılır atlatılmaz yapılacak ilk iş, olayı farklı yerlere çekmeden ortak bir akıl ile fırsatçılara da meydan vermeden Türkiye’yi kendine yetecek bir ekonomik yapıya kavuşturmak.
Bu badire atlatılır mı ?
Nasıl atlatılır ?
İzi kalır mı ?
Ne Kadar iz bırakı ?
Bunları yaşayıp göreceğiz.
Ama yaşananlardan ders çıkarabilecek miyiz ?
Asıl sorulması gereken soru bu.
Topluma ‘Ölümü’ gösterdiler, şimdi de ‘Hastalığa’ razı olmamızı bekleyeceklerdir.
Ama önemli olan el ele vererek beklentileri boşa çıkarabilmek, bunu başarmak.
Tüm bunlar atlatılabilir mi ?
Atlatılır, atlatılır.. Hem de karamsarlığa kapılmadan fırsatçının, fesatçının, hayının yüzüne yüzüne tükürerek.
Ne diyor Ahmet Arif ‘Anadolu’ isimli şiirinde
‘’…
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne – üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
…
Gör, nasıl yeniden yaratılırım,
Namuslu, genç ellerinle.
Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte,
Herbiri vazgeçilmez cihan parçası.
Kaç bin yıllık hasretimin koncası,
Gözlerinden,
Gözlerinden öperim,
Bir umudum sende,
Anlıyor musun ?
…’’