Okullar açıldı, maraton başladı … Milyonlarca öğrenciyi, ailelerini, binlerce öğretmeni doğal olarak tüm ülkeyi ve toplumu ilgilendiren bir süreç bu. Kolay mı insan eğitiyorsunuz…
Çok ciddi, ciddi olduğu kadar zor, zor olduğu kadar karışık, karışık olduğu kadar zahmetli, zahmetli olduğu kadar güzel, güzel olduğu kadar keyifli … İnsana dair bütün işlerde olduğu gibi yani …
Kısacası korkunç emek gerekli . Tabii burada en büyük emeği önce devletin kendisi vermeli…
Bu yazımda genel olarak ülkemizdeki eğitim – öğretim sistemi, sistemin niteliği, niceliği, standardı üzerine yazıp kimsenin kafasını ütülemeyeceğim. Bu çok çok geniş bir konu. Benim yazmak istediğim ise daha lokal . Diyarbakır’da bina yetersizliği yüzünden aynı binada hizmet veren farklı okullarla ilgili… Bu durumun son derece zor ve sağlıksız olduğuna bir öğretmen olarak çalıştığım okullarda birebir şahit oldum. Hassasiyetim de o yüzden zaten. İki farklı okulun bir arada olmasının çalışma koşullarını zorlaştırması ve karışıklığa sebep olmasının dışında, tür farklılığından kaynaklanan müfredat ve işleyiş sıkıntıları da yaşanıyor. Bir insan ve bir öğretmen olarak bana göre en ciddi sorun ise öğrencilerin okul türü farklılığından dolayı karakter ve mizaç olarak da farklı olması ve bu farklılıktan kaynaklanan hatta zaman zaman şiddete varan uyumsuzlukların yaşanması … Tabiri caizse ikinci okul üvey evlat muamelesi gördüğünü düşünüp ne yaparsanız yapın, öğrenci “ Hocam siz zaten bizim okulun öğrencilerini sevmiyorsunuz ” diyor … Bu durum da öğrenci ne okula aidiyet duygusu taşıyor nede öğretmenlerine güven duyuyor …
Şuan görev yaptığım yerde bütün bu saydığım sıkıntıların dışında ayrıca bir de okul binasının küçük olması, yeteri kadar derslik ve spor salonu olmamasından kaynaklanan sorunlar da var. Bilindiği üzere Güzel Sanatlar ve Spor Liseleri 2012 yılında bakanlık kararıyla ayrılıp, Spor Liseleri’ne ayrı bir okul statüsü kazandırıldı. Ancak ayrı bir bina yapılmadığından hala aynı binada eğitim öğretim hizmeti yürütülüyor. Her iki okula da yetenek sınavıyla öğrenci alınıyor. Spor Lisesine çok fazla başvuru olmasına rağmen binanın derslik sayısı yetersiz olduğu için sadece bir sınıf (30 kişi alınabiliyor) açılabiliyor. Oysa bağımsız bir okul olsaydı, yönetmeliği gereği üç sınıf (90 kişi) alınacak, daha fazla öğrenci ilgi ve yeteneği doğrultusunda eğitim-öğretim görme şansı elde edebilecekti… Üstelik çok ciddi bir potansiyel de var…
Ya bu öğrencilerin şu an eğitim-öğretim gördükleri okulun spor salonunun olmamasından dolayı yaşadıkları sıkıntılar... Spor salonunda işlemeleri gereken dersler için en az haftanın üç günü yürüyerek bir km. uzaklıktaki Gençlik Spor İl Müdürlüğüne ait Kapalı Spor Salonuna gitmek ve salonun saat 09:00 da açılmasını beklemek zorunda kalmaları… Salonun İl’deki bütün spor etkinliklerine açık olması yüzünden bazı aylar bu salonu hiç kullanamamalarına ne demeli …Sözün kısası, bu salondan faydalanmaya spor yapmaya çalışan çocuklar deyim yerindeyse ilinti gibi adeta…
Defalarca bu sorunların bildirilmesine rağmen; aynı kampüste parsel numarası bile belli olan arsada yeni bir okul yapılacağı, ihale aşamasında olduğu ve biraz daha idare etmemiz gerektiği söylenip duruyor…Yani her seferinde başa dönülüyor. Bildiğiniz dejavu durumu yani.
Aslında beni en çok ne üzüyor biliyor musunuz?
Tamam bu çocuklar hak ettiği koşullarda eğitim-öğretim alamıyor, spor salonu bile yok, her defasında karga tulumba malzemeler sırtlarında spor salonuna taşınıyor… Bazen salon bile ellerine düşmüyor… Ama yine de onlar; Başvurup, yetenekli olmalarına rağmen kontenjan yetersizliğinden dolayı alınamayan 60 adaydan daha şanslı… Alınamayan öğrenciler ise eğitim-öğretime belki de hiç istemedikleri okul türlerinde devam etmek zorunda kalıyor…