Dolam dolam Maden yolları ile,
Hazar Gölü ayırsa da,
aynı dönem aynı okulda,
yakın komşu iki kentte yaşadığımız halde; yanarım da yanarım, o güzel şairle, o güzel insanla,
tanışmadığıma yanarım.
Oysa, aynı dönemde, kadim şehir, Amed'te bulunduk. Diyarbakır Eğitim Enstitüsü'de, aynı okulda okuduk.
Az mı koşuşturduk miting ve yürüyüşlerde? Az mı dinledik sevgili Nedim Dağdeviren'den Nazım'ın, Ahmet Arif'in şiirlerini? Az mı yarın devrim olacak diye umutla uyumaya çalışıp devrime yetişeyim, geç kalmayayayım, devrime ve arkadaşlarıma ihanet etmeyeyim diye güzelim sabah uykusunu almadan uyandık?
Az mı yüreğimiz tetikte hep yarınlarda kaldı?
Az mı “Yarınlar bizimdir yoldaşlar” diye diye kavgayı büyütüp devrimin yolunda koşturduk.
Hayal etmek de, hac yolunda karınca misali, devrim yolunda inanarak yürümek de güzeldi!
Bu hengamede güzel insan, ne talihsizlik ki seninle tanışmadık. Tartışma, konuşma ve koşuşturmadan tanışmaya vaktimiz olmadı her halde.
Ne büyük bir kayıp.
Belki de,
sen sabahçı,
ben gececi;
sen edebiyatı,
ben matematiği tercih ettiğim için tanışamadık.
Ama ben matematiği sevdiğim kadar,
edebiyatı da seviyordum.
İnanıyorum o güzel şiirleri dile getiren, duygu yoğunluklu, hayat ve kavga dolu sen, matematiği de seviyordun.
Benim için tanışmamak büyük kayıp.
Sen bana şiirlerini okuyup edebiyat yapsaydın, ben sana matematik öğretseydim ne güzel olurdu.
Aynı okulda, aynı kentte, kapı komşu iki kentte yaşarken tanışmamak; hele de sanata, edebiyata bakir Elazığ'da, bozkırda bir ardıç ağacı,
çölde vaha,
mahpus damında gökyüzü,
toprakta tohum, su,
hastada derman,
kırlarda çiçek misali var olan,
senin gibi yürekli bir şairle tanışmamak ne büyük bir kayıp. Şiirlerini okuyarak seni, sevgi ve saygı ile anıyorum.
Ölüm yıldönümünde, inancımdan değil seni sevdiğimden, mezarının başında seninle olup konuşmak, sohbet etmek içimdeki hasreti gidermek isterdim. Mutlu olurdum.
Ama sen çok iyi bilirsin, hayatta her şey istediğimiz gibi olmuyor. Mezarının başında olamıyorum.
Koca yürekli şair şunu bilmeni isterim:
Bedenin, mezarında toprakla, ruhun havayla, şiirlerin tüm erdemli, yürekli insanların, devrimcilerin zihinleri ile buluştu. Meydanlarda, salonlarda senin şiirlerinle coşuyor, mezarlıklarda, dostlarımızın cenaze töreninde, senin şiirlerinle hüzünlenip demokrasi için ant içiyor; bitmedi o kavga diyoruz. Varlığın kalbimizde, sözlerin dilimizde, kavgan yüreğimizde.
Bu kavga, “yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek" sürecek, rahat ol sevgili yoldaşım.
YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ OLUNCAYA DEK!
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa... Bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz bin kez korkuya boğdular zamanı bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık törenlerle dikilirdik burçlarınıza. türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz... Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...
Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda. ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey her şey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Adnan Yücel
Not: 27 Mart 1953’te Elazığ’ın Seli köyünde dünyaya gelen Adnan Yücel, Diyarbakır Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü’ne girdi. "Şiirimizde Garip Hareketi" üzerine yüksek lisans yaptı. 24 Temmuz 2002 tarihinde bedeni toprakla buluştu; ruhu da kozmosa karıştı. Şairin mezarı kendi köyü Elazığ merkezde, Hankendi beldesindeki Seli köyündedir.
Bu yazımı sevgili şairimiz Adnan Yücel’in ölüm yıl dönümü haftasında yayınlamayı düşünüyordum. Sonra deliler gibi kendi kendime konuşarak: “Neye yarayacak? Okunup geçilecek” dedim ve vazgeçtim. Sonra da demokrasi güçlerinin, CHP ve DEM Parti’nin Kürt demokratik hareketinin katılımı ile Elazığ ilimizde, şairimizin ölüm yıl dönümünde, “güçlü bir anma etkinliği yapılamaz mı?”diye düşündüm.
Elazığ, Malatya, Dersim, Bingöl, Sivas ve Amed il ve ilçelerindeki tüm demokrasi güçleri, Elazığ’da buluşup şaire yakışan bir anma ile demokrasi meydanına inseler ne güzel olur. Hem Elazığ yeniden erdemli, cesur “Ateşin ve güneşin çocukları” ile buluşur; ırkçı Türkçülük ve dincilik geriler, hem de hep birlikte topluca, “Ateşin ve güneşin çocukları” olarak şairin “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Kadar” şiirini okuruz diye düşündüm.
Güzel bir etkinlik olmaz mı?
Bence olur.
Bu bir öneridir. Önerimi yaklaşık bir ay önceden sivil kuruluşlara ve siyasi yetkililere sunuyorum. Kararı verecek olan demokrasi güçleri ve siyasi yetkilerdir.