“Şiir, yüreğimi arıtandır. Her şiirim öncelikle kendi adıma içtiğim bir yemindir, bir dönülmez karar; nasıl olmam gerektiğine dair. Şiirlerimle yüreğin -çokça da yüreğimin- topografyasını, ruhsal grafiğini; yani yalansız kimliğini çıkarıyorum. Yaşantıyı içeren şiirleri seviyorum, hayatı muhatap alan şiirleri. İnsanın ya bizzat yaşadığını ya da en azından içinde yaşattığını tarihselleştirerek yaraşır bir dille aktarmasını seviyorum. Her zaman böyle de olmayabilir. Mutlaklığa ve fanatikliğe yer yok sanatta. Ama özellikle bireysel yaşamıyla toplumsal ve sanatsal yaşamı örtüşen sanatçıları önemsiyorum. Şiire ilişkin eskizlerin şiir diye lanse edilmesi kızdırıyor beni. Çünkü sanat kendi içinde, kendisi için vardır. Yetkin bir biçimselliği amaçlar. Elmasın iç örgüsü gibi bakışımlıdır. Ve her sanatsal ürün nihayetinde insan içindir. Ve insana yaraşır olmakla sanatsal boyuta hak kazanır.
HÜZÜN… UÇSUZ BUCAKSIZ…
Aşklardan ve akşamlardan kalan bir şair ne yapar
Aşkları ve akşamları tanımamış insanlar arasında
Aşklardan ve akşamlardan kalma bir şair sahi ne yapar
Yüreği üniformalı insanlar ortasında
Kahrolmaktan… Kahrolmaktan başka...
Hey dünya!
Bazen
Bir sevgilinin gözleri kadar güzelsin dünya
Bazen
Ne kadar acımasızsın
Bazen ne kadar gözü kara
Bu öldürümler, kurutuyor kalbimi
Kalbimi bu öldürümler, Allahsız dünya!
Üstelik sevgili de kalkıp gidiyor
Üstelik sevgili de beni bir başına bırakıyor
Şimdi kalbim
Yakılan köylerimiz kadar çaresiz
Şimdi kalbim
Öyle dipsiz bir hüzün
Uçsuz bucaksız…
Bire bir tüketilen bir söylemden de, anlamdan da haz almam. Çok katmanlılık ve müzikalite, yalınlık ve içtenlik şiirde vazgeçilmezdir benim için. Bunlar salt teknik ustalıkla mümkün değildir. Ustalık önemli; fakat duyularak söylenmeyen hiçbir şiir, yetkin değildir ve her yetkin şiirin de kendi psikolojisine ilişkin bir ritmi, bir akustik düzeni vardır. İnsanı hayrete düşüren, insanın aklını kamaştıran bir özelliği de bu olağanüstü güzel sistemdir.
Çarpıcı bir dünya, şaşırtıcı bir dile taşınır. Taşıyan da, taşınılan da iç içedir. Hiçbir operasyonla da ayrışmaz. Her birey, biçimlendiği toplumun ve sınıfın kendinde içkin ruhunu taşır; ama “salt ulusal”a kalan şiir, yeterince ulusal da olamamıştır demektir. Çünkü edebiyatta artık maddi yaşamda bir leke olarak duran sınırlar kalkmıştır. Ama evrenselliğin de ayaklarının öyle yerden kesik olmadığı bilinmeli.
Evrenselliğe, tüccar zihniyetiyle yaklaşanlar gibi “yabancı” birkaç kentten ya da “ahali”den söz etmekle ulaşılmıyor. Evrensellik; insan yüreğinin topografyasını, ruhsal grafiğini kendi toplumsal ve sınıfsal motifleriyle çıkarabilme gerçeğidir.
Kendi disiplininin bilincinde olan ve estetik olanakları zorlayan birikimli ve yetenekli bir sanatçının daha yaşanır ve güzel, daha özgür ve mutlu ve daha doyumlu bir yaşamı duyacağına ve duyuracağına inanıyorum. Ve sanatın içsel dünyasını zenginleştirici gücüne, insanı daha bir insan kılan gücüne yürekten inanıyorum. Çünkü sanayi ve teknolojinin dolaylı bir etkisi vardır insan üzerinde. Sanatın ise etkisi dolaysızdır. Doğrudan seslenir yüreklere.
Şiir, bir yetinmeme ruhudur. Hep daha mükemmeli, hep ideali arar. Bundan ötürüdür ki şiir; insanlık serüveni boyunca hep ulaşılmazı, hep imkânsızı hedeflemiştir.
Ve yine demokrasi denilen o zorlu dilberin gerçek soluğunu taşır.
Ve yani bu özelliğinden ötürüdür ki şiir, politikanın gölgesinde yan yatıp uyuyamaz.
Kendi isterleri vardır.
Ve her zaman muhaliftir. Çünkü hiçbir toplumsal kesim sonsuza kadar haklı olamaz. Ama şiir; her zaman haklıdır, her zaman muhalif olmakla.
Ve bu işlevini, yumuşaklığın ve esnekliğin kırılmaz sertliğini taşıyarak yerine getirir.
Gerçeklikle yetinmeyen, var olanın karşısına olabilirliği koyabilen bir tavırdan yanayım.
Ve son söz, aşkı olmayanın şiiri olmaz. Yüreğim şiirlerle yüklü...”
(12 Kasım 1994 / Özgür Gündem)/
GAZETE VE EDEBİYAT DERGİLERİ YAZILARI 1994-2018/ AŞKI OLMAYANIN ŞİİRİ OLMAZ
Not: Ah, coğrafyamızdaki halklara yaşatılan bu zulüm bir bitebilse, Avusturalya’daki kahredici yangın söndürülebilse!
Güzellikleri yaşadığımız bugünler adına da diyebileceğimiz günlere sevgiler, saygılarımla…
Aydın ALP - Ocak 2020