Bundan sonra Kürt şehirlerinde polisten, köylerinde ise jandarmadan izin alınmadan, düğün şarkıları, düğünde durulacak halaylar, düğünde giyilecek elbiseler önceden belirlenmeden, daha doğrusu düğün evinin kapısına dayanan AKP icadı “düğün kolluğu” yapılacak düğün hakkında ayrıntılı olarak bilgilendirilmeden, canı burnunda devletin gönlü alınmadan, dahası bir gecede ansızın düğün uzmanı kesilen pek görkemli düğün salonlarına dalan kolluğun görüş ve nasihatları can kulağıyla dinlenmeden, düğünü dağıtmaya, damat ve gelini göz altına almaya, kadın erkek, çoluk çocuk demeden herkesi toplayıp götürmeye yönelik verilen gözdağı akılda tutulmadan ağız tadıyla bir düğün yapmak, muradına ermek mümkün olmayacak…
*
Bu politika önce Newroz kutlamalarında hayata geçirildi. Yeterince tepki toplamayınca bu defa salon etkinliklerinde uygulandı. Şimdi de düğünlere müdahale edilerek Kurdî olan her şeyi yasaklama, yaşamdan men etme yoluna gidildi. Neyseki düğün evlerinin, düğün salonlarının girişlerine zırhlı araçlar yerleştirmekle, tatlı sert bir tehditle yetindiler. Öyle ya henüz düğün evlerinin, düğün salonlarının girişine arama turnikelerini yerleştirmediler, cümbür cemaat düğün alayına katılanları üst aramasından geçirmediler, beklendiği gibi öyle çoluk çocuk demeden herkesi tek tek kayıt altına almadılar, GBT’den geçirmediler. Daha ne olsun…
*
Zırhlı aracın kapısına dayandığı ilk düğün evi fotoğrafı çocukluğumun geçtiği gülistanımdan, asalette üstüne olmayan efsane davulcu Remezanê Huskût’un kuçe düğünlerine can olduğu kadim kentin bir düğün salonunun kapısından, bir türlü oynamayı beceremediğim Şewko govendinin memleketinden, dahası Kürdî kültürünün, sanatının, edebiyatının kenti Siverek’ten, sevgili Mehmed Uzun’un, Şivan Perwer’in, Şükrü İzol'un, Yılmaz Güney’in, Necati Siyahkan'ın, Ahmed Arif'in memleketinden geldi. Ne kötü bir fotoğraf ne acı bir durum, ne büyük bir ayıp. Neymiş, düğünde yasaklı elbiselerin giyinmesinin, şarkıların söylenmesinin, govendlerin oynanmasının önüne geçilecekmiş, böylece de ülke bölücü, yıkıcı, bilmem neci dilden, kültürden, gelenekten korunacakmış...
*
Kürtçe şarkıları, Kürt elbiselerini, Kürt govendlerini birbirinden ayırmaya, AKP icadı “düğün kolluğu” marifetiyle aralarına nifak sokup bölmeye çalışmak mümkün değildir, beyhude bir çabadır. Sadece Kürtçe özgün müziğin parçaları değil, tarih boyunca söylenmiş kilamların çoğu kavga, ayaklanma, kahramanlık, yiğitlik, özgürlük, ihanet üzerine söylenmiştir. Daha gerilere gitmeyim, Qoçgirî ile ilgili olan kilamlarda da, Şeyh Said’le ilgili olan kilamlarda da, Dersim Tertelesi ile ilgili olan kilamlarda da, Zîlan katliamı ile ilgili olan kilamlarda da bu temalar işlenir, dahası Kürtlerin direniş ve kahramanlıkları, düşmanları tarafından körüklenen iç kavgaları, yenilgileri, çaresizlikleri, yoklukları, sürgünleri, idamları, telafi edilemeyen hata ve yanlışları, illaki ihanetleri öne çıkar. Kürtçe söylenen aşk kilamları ve şarkılarında bile durum bundan farklı değildir. Kamuoyuna kapalı konuşan resmi ağızlardan ifade edilmeye çalışılan, “Bu elbise, şu şarkı, o govend olmayacak, bunlar yasak, olursa karışmayız, dağıtırız…” tehditinin asıl hedefi Kurdî yaşamdır, ötesi işin bahanesidir. Bu yasağı Kürde reva gören aklın sahibi de çok iyi biliyor ki bu oyun da tutmayacaktır. Dünyanın en berbat cezaevlerinden biri olan Diyarbakır 5 Nolu Askeri Cezaevi Müdürü Yüzbaşı Esat Oktay Yıldıran’ın yasaklarının sonuçları ortadadır. Bir gece ansızın gelen “düğün kolluğu” açılımı ciddiyetten uzak bir çabadır, dahası boş iştir, yapmayın…