AKP, HDP ve PKK arasında şimdiye kadar sürdürülen ‘çözüm süreci’ periyodlarında, üç kesiminde sürekli gündemde tuttuğu konu ‘provokasyon’du. Çözüm sürecinin provokasyona endeksli olduğu, provokasyona gelinmemesi yönünde toplum sürekli uyarıldı.
AK Parti’nin kaostan beslenen politikalarının varlığını, bundan sonra da bunun çok net bir şekilde seçim sürecine yansıyacağını hepimiz çok iyi biliyoruz.
Biz biliyoruz
Biliyoruz ancak bilgimiz sınırlı.
HDP ve PKK’nin bilgisi, çözüm sürecini yürüten taraflar olarak sınırlı değil.
Onların bilgisi bizim tahminlerimizden, bildiğimizden çok daha ileri bir seviyede olması gerekir.
Doğası gereği böyledir.
Çünkü süreç yürütülürken ne yapılmak istendiğini, nelerin kırılmalara neden olduğunu, muhataplarının nihai hedef ve niyetinin ne olduğunu, bir oyalamanın olup-olmadığını, sürecin seçim rantına kurban edilip-edilmediğini en iyi onlar biliyor.
Bunları en iyi bilenler, arka plandaki provokasyon hilelerinin de ne olduğunu çok daha iyi ve erken tespit edebilirler. HDP içindeki siyasetçilerin bir kısmı bunu erken tespit edemese dahi, ‘Sabun köpüğü’ politikalarının her düzeyde geçerli olduğu Ortadoğu gibi bir coğrafyada 40 yıl politika yapan ve onların arasından politik-stratejik taktiklerle sıyrılmasını bilen PKK, niyetleri çok iyi tespit etme imkânına sahiptir.
Zaten bunu çok iyi bildikleri içinde son zamanlarda üstüne basa basa provokasyona işaret ediyorlar. İşaret edilen provokasyon ise, her an her yerde devreye girme ihtimali var ise, PKK gerillalarını bu süreçte sivil siyasetçilerin etkinliklerinden mutlaka uzak tutmalıdır.
Neden uzak tutmalıdır sorusunun cevabı çok nettir;
Ağrı’daki olaydan da anladığımız kadarıyla HDP’nin yükselen trendini aşağıya çekmek isteyen iktidarın kullanacağı argüman, ‘Teröristlerle işbirliği’ yapıyorlar söylemi ile buluşuyor. Nitekim Ağrı’daki olayın hemen başlangıcında yapılan açıklamalardan bunu çok net görüyoruz.
PKK gerillalarının orada olmadığına dair bir şey söyleyemiyoruz, çünkü Ağrı il başkanı ‘onlarda şenliklere katılacaktı’ açıklaması ile iktidara ‘yasal’ ve ‘Haklı’ bir zemin yarattı. Karşılıklı yürütülen çözüm sürecinden dolayı iktidarın böyle bir hakka sahip olmadığı gibi bir fikir söz konusu olabilir, ancak mevcut Türkiye sisteminin henüz bizim anladığımız şekliyle demokrasi ile buluşmadığını, bu anlamda ete kemiğe bürünmediğini de biliyoruz.
Ağrıdaki olay bize çözüm sürecinin sağlıklı bir noktada durmadığını, AK Parti iktidarı ile yürütülen bu sürecin bittiğini ya da bitme noktasında olduğunu anlatıyor.
Sonuç; Türkiye sosyalist hareketinin bileşenleri ile 7 Haziran seçimlerine hazırlanan HDP’nin yüzde 10 barajını aşma ihtimali yüksek bir yerde duruyor. Yıllar sonra yakalanan bu çok önemli buluşmanın başarısı, Türkiye’nin ve Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi için son derece önemli.
Heba olmasına fırsat verilmemeli.
**
AK Parti cumhuriyetle hesaplaşıyor
HDP-PKK ise, ‘Demokratik Cumhuriyet’ diyor.
**
Demokrasi güçleri ikinci ihtimali benimsiyorsa;
Provokatif ortamlardan, zeminlerden uzak durarak bunu başarmak zorundadır.
Sivil siyasetçiler gerilla ile buluşma sevdasından/popülizminden! Vazgeçmelidir.