Ah Zuver’in gülü Lusia, can Lusia…

Zülküf Kışanak

Zuver, bir Zaza köyüdür. Şeyh Said’e destek vermiş Zuver ahalisi Kelaxsîli Şeyh Şerif’in müritlerindendir. Bölgedeki birçok köy gibi Zuver de 1993 yılında boşaltılarak yakılmıştır. Köyde yaşayanların tamamı Zazaca konuşur, Sünni Müslüman’dır. Bir de nereli olduğu, nereden geldiği hiçbir zaman bilinmeyecek Ermeni Lusia’nın büyük felaket yıllarında sığındığı, saklandığı, hayatı boyunca yaşadığı, dahası can olduğu bir köydür Zuver. Murat nehrinin sağına aldığı Zuver, Palu’nın son köyüdür, Bingöl’ün sınırındadır. Zuver’e ya Palu’dan veya Genç’ten gidiliyor. Her iki yol da uzundur, zorludur. Köye gidebilmek için toprak yoldan yüksek dağları, vadileri, dereleri aşmak gerekiyor. Ona en yakın kalabalık yerleşim yeri ise köy görünümdeki küçücük bir kasaba olan Gewdere’dir. Bir de Kovancılar’a çıkan bir yol varmış Zuver’e giden, o yoldan gidip gelmişliğim yok. Dört bir yanı ağaçlık, yeşillik olan Zuver’e bir giden, gören, bir daha gitmek, bir daha görmek ister, o kadar ki güzel, o kadar ki şirin bir köydür. Zuver, Murat nehrinin karşı yakasının damı, bölgenin zirvesi Akdağ’ın, yani Ko Spî’nin tam karşısına düşüyor…

*

Lusia, dünya güzeli Lusia, ömrünün sonuna kadar, dahası verdiği son nefesine kadar Zuver’de, Zaza Kürtlerin arasında yaşıyor. Yeri geldi mi köyün ebesi oluyor, yeri geldi mi düğünlerde, taziyelerde baş aşçısı. Hele bayramlarda yaptığı çöreklerin, pastaların, kurabiyelerin, şekerlemelerin, tatlıların tadına hiç doyum olmuyormuş. Aradan geçen bunca yıla, yaşları seksenlere, doksanlara dayanan köylülerin damağında yaşıyor hala tadı yaptığı çöreklerin, pastaların, kurabiyelerin, şekerlemelerin. Bizim Gurbetelli’nin, Orhan’ın amcası Çerkez Amca, anlata anlata bitiremiyor Lusia’yı, her cümlenin başında saygıyla yad ediyor onu, özlemle anıyor onu. Köyde bir başına yaşayan Lusia’yı konuşmaya başlayınca, her marifetini uzun uzun anlattıktan sonra sözü pastalarına, tatlılarına getiriyor, sanırsınız ki kadim bir şehrin, efsane bir pastanesini, tatlıcı dükkanını anlatıyor. Yaşı seksenlere dayanan Çerkez Amca, çocukluğuna, gençliğine gidip gidip geliyor adeta, Lusia’lı günleri yeniden yaşıyormuş gibi oluyor konuşurken. Soyu tükenmiş bir kır çiçeği sanki Zuver’in Lusia’sı, ebesi, aşçısı, pastacısı, çörekçisi, tatlıcısı, şekercisi…

*

Bir de köylünün barış elçisiymiş Lusia, herkesin hakkını hukukunu koruyan arabulucusuymuş Lusia, ne zaman bir gürültü, bir kavga sesi duysa herkesten önce koşuyormuş Lusia, ne yapar eder patlamak üzere olan kavgaların, köy çapındaki savaşların önüne geçiyormuş Lusia, bir yolunu bulup sükuneti sağlıyormuş Lusia. Kimse onu kırmak, onu üzmek istemiyormuş, yüzü suyu hürmetine veriyormuş haksızlığa uğrasa bile, hakarete uğrasa bile, zulme uğrasa bile. Her an birbirlerini pis etmeye, hatta öldürmeye hazır olanlar bile, gözüne kan bürümüş olanlar bile ona karşı saygıda kusur etmiyormuş, onu kıramıyormuş. Artık işe yaramayan, duymayan kulaklarda bile çınlıyormuş hala, “Köy içinde, köylü arasında yiğitlik olmaz, köy koca bir ailedir, varsa yiğit olan biri, bunu başkasına saklasın, öfkesini başkasına kussun, biz ahmak Ermeniler sabah yemeği olduk, bari siz akşam yemeği olmayın…” diyen sesi, yeri göğü inleten çığlığı…

*

Gel zaman, git zaman, vakit tamam olunca, beden cana yük olmaya, eziyet olmaya başlayınca Lusia da herkes gibi, her canlı gibi hayata veda etmiş, bu ölümlü dünyadan göçüp gitmiş. Ölümü üzerine köylü toplanmış, aralarında uzun uzun tartışmış, ancak üçüncü gün kesin bir karara varabilmiş. Hayatı boyunca ana dili gibi bildiği Zazaca konuşsa da, bir an olsun Müslüman inancına saygıda kusur etmese de, yediden yetmişe Zuverli olan herkesle canciğer olsa da son nefesine kadar Ermeni kalabilmiş, Hıristiyan olarak yaşayabilmiş Lusia’yı köyün Müslüman mezarlığına gömmeme, köyün dışında bir yerde, gözden ırak, yaşamın olmadığı, otun bitmediği, yabani hayvanların bile uğramadığı kıraç bir arazide toprağa verme kararına varmış köylü. Yaşamı boyunca Zuver’in can dostu, köyün hayat kaynağı, biricik anası Lusia’yı ebediyete kadar bir başına kalacak yerde, o Allah’ın belası kıraç taşlık arazide toprağa veriyor sonsuza kadar kapı komşu, dost ahbap bellediği köylü. Evinde kurulan taziye üç gün üç gece sürüyor, eşyaları hayrına fakir fukaraya dağıtılıyor, sevabına yemekler veriliyor, onun adına dualar ediliyor, cennetine kabul etmesi için Tanrı’ya yalvar yakar oluyor köylü, ölüsünü kendi mezarlığına kabul etmeyen Zuverliler. Belki de Tanrı, Zuverlilerin sesini duymuştur, yakarışlarına kulak vermiştir, Hıristiyan Lusia’yı Müslüman’ın cennetine kabul etmiştir, kim bilir. Ah Zuver’in gülü Lusia, can Lusia…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.