AĞIDIMIZ NASIL YAKILACAK?
MÜMİN AĞCAKAYA
Ortadoğu’nun acılı tarihi kadar; kültürel değerleri de bir o kadar eskidir. Kadim halklar yaşadıklarını türkülerle, ağıtlarla, destanlarla dile getirmişlerdir. Ağıt yakmak, ağıt söylemek; türküler, destanlar kadar eski bir geçmişe sahiptir. Halklar ağıtlara kendi dillerinin kültürel yapılarının rengini, özünü de katarak söylemişlerdir. Ağıtlar doğduğu sınırları aşarak; dilden dile aktarılarak yaşatılmıştır. Ağıdı sahiplenen halk, belleğine yer edinen olayın unutulup gitmesinin önüne geçer. Böylece halk önemli bir tanıklık görevini yerine getiren; tarihsel, toplumsal hafızayı yaşatan, geçmişi güne taşıyan ağıtları sahiplenerek önemli bir görevi yerine getirmiş olur.
Ağıtların yakılması ve söylenmesi bazen erkekler tarafından yapılsa da; genelde kadınlar tarafından yakılıp, söylenmiştir.
Ağıt; çeşitli sebeplerle insanların sevdiklerini kaybetmesi, onlardan ayrı kalmaları, sevenlerin gidip de geri dönememeleri, ölüm; doğal afet, savaş, göç gibi hafızasında ve vicdanında derin izler bırakan olayları ele almıştır. Bu olaylar karşısında halkın duyduğu üzüntü, acı, sevinç, korku, feryat, çaresizliğini; edebi tarzda etkili cümlelerle dile getiren, söylenen duygu yüklü ezgilerdir. Ağıdın; türkü ve destanla da arasında bazı benzerlikler, ilişki olsa da, ayrı bir tarzı vardır.
Ağıtlar toplumun tanık olduğu olayları iyi ve kötü yönleriyle dile getirmekle yetinmez; sonraki kuşaklara aktarılarak; önemli bir tanıklık olayını da gerçekleştirirler. Bu yaratımlar; elenerek, arınarak, yerel sınırlarını aşarak genel kültürlerden etkilenerek, onların içinde harmanlanarak ölümsüzleşirler.
Adeta halkın sözlü hafızası gibi bir rol oynar. Halk inandığını, algıladığını tarafsızlık ve objektiflik içinde yansıtır. Bu yüzden ağıtlar yalan söylemez, hakikatin ve tarihin taşıyıcıları olarak, bir açıdan belge niteliği de taşır. Bu özelliğinden dolayı canlılığından bir şey kaybetmez. Ağıtlar yakılmasının üzerinden onlarca yıl geçmesine rağmen dinlendiğinde; ilk söylendiği zamanlardaki gibi aynı duygusal ortamı ve etkiyi yaratır. Geçmiş zaman olayını tarih ve halkın süzgecinden geçirerek sözü günümüze taşır. Hafızayı canlı tutar. Tarihin daha iyi anlaşılmasına büyük katkılar sunar.
Ortadoğu coğrafyası yine acılar içinde. İçimizden her gün bir şeyler kopuyor. Trajik yaşamlar, öyküler her gün medyadan peşi sıra yansıyor. Birçok yüreğe ateş düşüyor. Yorgun ve acı yüklü günler birbirini kovalıyor. Acaba bugünün ağıdı nasıl yakılacak?