MHP'nin af teklifinde yer alan suçlar;
Kişilere karşı işlenen suçlar (Hırsızlık, gasp, kapkaç, tehdit ve benzeri) ile mafyatik suçlardan oluşmaktadır. Taksirle adam öldürme, kasten veya taksirle olsa uzuv kaybı dahil yaralama, adam kaçırma, tehdit, şantaj, uyuşturucu üretim-ticaretine dair suçlar, dolandırıcılık ve benzeri suçlardır.
Bu teklif MHP'ye yakışabilir.
Ancak "Hiç kimsenin kişilere karşı işlenmiş suçları affetme yetkisi" yoktur. Bu yeki tamamen suçtan mağdur olmuş kişilere aittir. Herkes de bu konuya böyle bakmak ve yaklaşmak sorumluluğunda olmalıdır.
Hiç bir vatandaştan affetme yetkisi talebinde bulunulmamıştır. 24 Haziran seçimleri öncesinde bir tek MHP aftan söz etmiş diğer hiçbir parti affı gündemine dahi almamış bu hususta bir görüş de belirtmemiş veya talepte bulunmamıştır.
Dolayısıyla MHP'nin gündeme getirmesi kendisi açısından doğru olabilir. Af istediği suçlardan içeride olanların bir kısmıyla siyaset falan gibi bir bağı da olabilir.
Ancak diğer partilerin popülizm adına bu teklife destek vermeleri sadece ADALETİ zedeleyecek bir özellik taşıyacaktır.
Kişilere karşı suçları ancak kişiler affetme yetkisine sahiptir.
Kişilere sorulmalı, mağdur affediyorsa affedilmeli, değilse yapılacak düzenleme halkın vicdanını ve adalete güven duygusunu zedeleyecektir.
Öte yandan vergi SGK ve diğer cezalarda getirilen afları da bu Ülke artık terk etmelidir.
Çünkü,
Vergisini ödemeyen aynı zamanda bütün topluma karşı bir suç işlemiş olmaktadır. Öte yandan vergi affıyla, vergisini ödeyen vatandaşlara ciddi haksızlık edilmekte ve onların Devlete ve adalete, suç ve ceza mekanizmasına güvenini sarsmakta ve vicdanlarını yaralamaktadır.
İstatistiki rakamlar açıklanacak olsa her vergi, SGK ve benzeri konularda çıkartılan aflar nedeniyle ödeme yapmayanların sayısının her yıl arttığı da görülecektir.
Vatandaşta "nasıl olsa af çıkar, ödemezsek de olur" zihniyetini yerleştiren bu tarz uygulama ve anlayış ile bütün halka haksızlık edilmiş olmaktadır.
Öte yandan vergi ve SGK aflarında büyük sermaye sahiplerinin ceza v.s. indirimlerinde ciddi manada kayırılması işin bir başka acıtıcı ve incitici boyutunu oluşturmaktadır.
Bu tür aflar aynı zamanda, görevli memurların görevlerini yapmamalarını, zamanında gerekli müdahaleleri yapmamalarını da beraberinde getirmektedir.
Oysa var olan Yasal düzenlemelerde; vergisini veya SGK borcunu ödemeyen şahısların bütün banka hesaplarına ve mal varlıklarına resen bloke uygulamak ve el koymak yetkisi bu memurlara verilmiştir. Şirketlerde ise Şirkete ilaveten ortaklarının da hesaplarına ve mal varlıklarına aynı işlemi yapma yetkisi mevcuttur.
Memur zamanında görevini yapsa vergi, SGK gibi alacakların tahsil edilmemesi diye bir şey söz konusu olmayacaktır.
Peki bu görevini zamanında yapmayan memura yönelik herhangi bir işlem yapılmakta mıdır? Elbette ki hayır. Memur da işini yapmamakta ve yeni bir affın nasıl olsa çıkacağı rahatlığıyla davranmakta ve çalışmamış olmaktadır.
Yani neresi ele alınırsa alınsın adaletsiz, denetimsiz ve halkın genelinin zararına olan uygulamalar sürgit devam etmektedir.
Şimdi yeniden bir af konusu gündemdedir ve konuşulmaktadır. Ancak ne hikmet ise Devletin kendisine karşı işlenen suçlar konuşulmamakta ve fakat yine yeniden şahsa karşı işlenmiş suçlar konuşulmaktadır.
Yani Devlete karşı işlenen suçlar konuşulmalı ve şahsa karşı suçlar asla gündeme gelmemeli iken tam tersi gündem oluşturmaktadır. Her ne hikmet ise partiler de siyasi popülizm adına karşı çıkmayı dahi düşünmemektedirler.
Tabi bu noktada vatandaşın tepkisinin yetersizliği de belki siyasilere cesaret vermektedir. Oysa vatandaş kendisine, şahsa karşı işlenen suçlar nedeniyle çıkartılmak istenen affa karşı sesini yükseltse, inanıyorum ki bugünden yarına hiçbir siyasetçi bir daha bu tür afları gündemine almayacak ve alamayacaktır.
Öte yandan “Kader mahkumu diye bir mağduriyet edebiyatının kimseye yararı yoktur. Suç işlediği kesin ve somut delillerle ispatlanan bir suçlunun “kader mahkumu” diye mağdur gösterilmesi ve adeta suçlunun meşrulaştırılması söz konusu edilmemelidir.
Böyle bir mantığın sonuç itibariyle toplumda ceza alanların aslında istemeyerek suç işledikleri, fakat ceza aldıkları ve ceza sisteminin doğru çalışmadığı, adaletin sağlıklı olarak tesis edilmediği kanaatinin oluşma ve yaygınlaşmasına neden olabilmektedir.
Oysa adaletin herkese ve kesime aynı eşitlikte ve ayrımsız uygulandığının toplumda bir vicdani kanaate dönüştürülmesi gereklidir. Bu kanaat oluşturulmazsa veya hukuk farklı biçimlerde uygulanırsa, adaletin tesis edildiğine toplumun inanması asla mümkün olamaz.
Aynı suçtan ve aynı delillerle yargılanan birileri ceza alırken, birilerinin ceza almaması şeklinde mahkeme kararlarının olması hali, adaleti ve adalet duygu ve inancını ciddi anlamda zedelemektedir.
Vergi ve SGK aflarında büyük firmaların cezalarının gecikmelerinin tamamen silinmesi hatta asıl borç miktarının (FB,GS,BJK veya bazı büyük holdinglerin ki gibi) dahi tamamen silinmesi veya cüzi bir kısmının tahsil edilmesi, hakkaniyeti, adaleti ciddi manada zedelemektedir.
Adalet duygu ve inancının pekişmesi ve yerleşmesi için ceza uygulamalarının infaz sistemiyle ciddi manada düşürülüyor olması uygulamalarına da son verilmelidir. Yani kişi aldığı cezanın tamamını çekmelidir.
Örneklersek; beş yıl ceza alan bir kişi beş yıl ceza evinde yatmalıdır. İnfaz sistemiyle yatma süresi düşürülmemeli, şartlı tahliye gibi uygulamalar ile iyice düşürülmüş hale dönüştürülmemelidir. İnfaz sistemine göre beş yıl cezada uygulanacak süre iki yıl altı aya düşmekte, iyi hali varsa son bir yıl şartlı tahliyeden yararlanmaktadır. Bu durumda beş yıl ceza alan bir şahıs en fazla 1 yıl altı ay kadar ceza için ceza evinde yatmış olmaktadır. Bunun da son altı ayını açık ceza evlerinde geçirmektedir. Böyle bir ceza infaz sisteminin caydırıcı olması ve mağdurlarda adalete güven duyulmasını sağlaması mümkün değildir.
Kişilere karşı işlenen suçların son gündemde olan MHP teklifi gibi yasal düzenlemeler ile iyice kadük hale dönüştürülmesi; bir yandan halkın vicdanında hukuk ve adalet sistemine güveni iyice zedelemektedir öte yandan suç işleme istidadında olanların suçları tekrar ve tekrar işlemeleri adeta teşvik edilmiş olmaktadır.
Bu durum; hem kişilere karşı suçlar bağlamında hem de vergi ve SGK gibi bütün halka karşı işlenen suçlar bağlamında söz konusu olmaktadır.
Dolayısıyla halkta var olan adalet-hukuk sistemine güvensizlik her geçen gün katmerleşmektedir.
Wesselam.