Atalarımız “Af etmek yiğitliğin şanındandır” demişlerdir.
İbn Abbas (ra) tan rivayetle, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Allah (cc) şu üç kişiyi korur, onları sever ve acır. Verilen nimete şükreden, kötülük gördüğünde ona karşılık vermeye gücü yettiği halde affeden, kızınca sakin olanlar.” ((Hakim)
Af etme suçun varlığına bağlıdır. Olmayan suç ve kusuru af etmek, bir mana ifade etmediği gibi, hak sahibi olmayanın da “af ettim” demesinin bir değeri yoktur.
Mahkemelere intikal etmiş bir davada, hak sahibi mağdurun, hasmını af etmesi, davasından ve hakkında vaz geçmesi fazlada bir önemi yoktur. Açılan dava kamu davası olarak devam eder, suçu sabit görülse kamu adına kişiye cezası verilir.
Bu doğrumudur?
Yasaldır, ancak vicdanları tatmin eden bir karar ve caydırıcı olduğunu söylemek pek mümkün değildir. Toplumsal barışa ve suçluyu ıslah edici bir tarafı olduğunu da düşünmüyorum.
Ülkemizde yapılan bunca hapishaneler, kapasitesi üzerinde mahkûmlarla dolu olmaları, denetimli serbestliği ile dışarıda olanlar, cezası ertelenenler, devam eden mahkemeler, yargı önüne çıkarılmayan, yakalanmayan zanlılar ve hapisten çıktıktan tekrar suça bulaşanlar düşünüldüğünde sıkıntının var olduğunu göstermektedir.
O zaman ne yapılmalıdır? İşin diğer boyutlarını bir kenara bırakarak gündemde olan af yasasına değineyim.
Devletin çıkaracağı ceza indirimi veya af yasasıyla bu insanları ıslah etmek ve tekrar topluma kazandırmak mümkün müdür?
Yüzde yüz mümkün olmasa da doğru bir af yasası ile faydalı olacağına inananlardanım.
1-Mağdurun hakkı ve rızası doğrultusunda yapılacak bir düzenleme kamu vicdanın da olumlu bir etki bırakacağı gibi, barışa ve toplumsal huzura da katkısı olur. Suça bulaşan kişi üzerinde de mahalle baskısı oluşacağından ıslah edilmesine de katkısı olur.
2-Yasal olarak suç sayılan ancak toplum tarafından pek kabul görmeyen suçlar için de af çıkarılması. On sekiz yaşında küçük olup sevdiği ile evlenen ve çocuk sahibi olan bayanların rızasını almak şartı ile af edilmesi doğru olandır.
3-Devlete karşı işlenen suçlar.
Sn Cumhurbaşkanımızın değindiği gibi “Devlete karşı işlenen suçlara karşı af”ı gündeme getirmesi doğru olanı idi. Gündemin yoğunluğundan yeterli biçimde tartışılıp olgunlaşmadı.
Devlet, vatandaşlarına karşı baba hükmündedir. Şefkat ve kucaklayıcı olmalıdır. Kabile ve aşiret lideri olmadığından intikam ve kin gütmektedir.
Silahlı eylemle karışmamış, devletin ve vatandaşların malına ve canına zarar vermemiş kişilerin, herhangi bir terör örgütü veya cemaate bağlı olduğu için ceza alanların af edilmesi devletin acziyetini değil kuvvet ve kudretini gösterir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Mekke’yi fetih ettikten sonra intikam almamış, terinse Onu ve arkadaşlarını baba yurdundan kovan, mallarına el koyan, maddi ve manevi her türlü eziyeti veren, öz amcasını şehit eden… Ve daha nicelerini af etmiştir.
Bu af İslam’ı zayıflatmamış, kin ve nefret sahibi Mekke halkının fevce fevc Müslüman olmalarına sebep olmuştur.
Ebu Hureyre (ra) rivayet edilen bir hadiste, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Asıl pehlivan rakibini yenen değil, kendini kızdırıcı durumlarda kendine hakim olup öfkelenmeyendir”
Enes(ra) Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Kim öfkesini yenerse, Allah(cc) da ondan azabını uzaklaştırır. Kim dilini (Kötü sözlerden) tutarsa, Allah da onun günahlarını affeder.” (taberani)
Selam ve dua ile