“Anladım haktan yanasınız. Peki, siz kiminle birlikte haktan yanasınız?”
-Mustafa Kutlu
Hayatta bazen her şey yolunda gitmiyor. Güzel planlar yapıyoruz, her şey tamam. Zaman geçiyor ve anlıyoruz ki bu kadarı da yetmiyor. Bazı şeylerin işleyişi bizim elimizde olmuyor. Her detayını planlasak da istediğimiz gibi ilerlemeyen birçok şeyle karşılaşıyoruz. Evvela kader.
Gelecekte sadece birer anı olarak hatırlanacak kötü olaylar yaşıyoruz. Yaşananların yarattığı kötü duygular bizi o an ele geçiriyor. Peki ya sonra? Kemal Varol’la bir karşılaşmamızda hatıra defterime içinden gelen bir söz veya dize yazmasını istemiştim. Bu dizeleri yazmıştı: “Acı geçiyor/Acı geçiyor/Acı elbette geçiyor/Acı çekmiş olmak geçmiyor.” Bütün meselenin özeti belki de bu. Kötü duygularımız ve acılarımız geçiyor fakat onu yaşamış olmak geçmiyor.
Peki, bu acıyı kim yaratıyor?
Biz, yani hepimiz sevgili okur.
Sen ve ben. Hiçbir sebep yokken acılar yaratıyor ve bunu dağıtıyoruz.
Belki de acı çektirmekten keyif alıyoruz dönüp dolaşıp bize uğrayacağını bilmeden. Üstün olma ve haklı olma isteği yaptırıyor bize tüm bunları. Hırsımız, insanlığımızla boğuşuyor bu anlarda. Haklı çıktık, üstün olduk diyelim; peki ya sonra? Hiç. Bu durumun tek çözümü haktan yana olmak, elimizden geldiğince objektif yaklaşmak. O da sadece hırsımızdan bir adım geri adım atmakla mümkün.
İşin aslını öğrenmek için bunun farkında olmamızda fayda var: İnsanız; ilgi görmek, haklı olmak, beğenilmek, daha iyi olmak istiyoruz. Birçok konuda potansiyelimizi sürekli artırmak istiyoruz, artırmaya çalışırken elimizdeki potansiyeli kullanmıyoruz. Böylece yapay bir hırs kazanıp manevi kayıp yaşıyoruz. Daha çok haklı olalım, daha çok önde olalım istiyoruz. Asıl meselenin haklı olmak değil, haktan yana olmak olduğunu unutuyoruz. Örnek verecek olursak geçtiğimiz günlerde sosyal medyada insanların dış görünüşlerine göre yargılanmaması gerektiğini şiddetle anlatan birine denk geldim.
Değindiği konu ve söyledikleri gayet güzeldi fakat videoyu yüz filtresiyle çekmişti. Büyük bir tepkiyle karşılaşmıştı tabii ki. Dış görünüşün önemli olmadığından bahsederken yüz filtresi kullanmak… Kendisiyle bu denli çelişen bir kişinin samimiyetine inanabilir miyiz? Ona sorarsak paylaşımının haklı ve yanlışsız olduğunu savunacaktır. Söyledikleri ile yaptıkları uyuşmayan birinin samimi olduğu söylenemez. Günümüz düşünce savunucularının çoğunun özeti bu. Spesifik bir örnek verdik fakat çevremizde de birçok örneğine rastlıyoruz ne yazık ki. Haklı değil de hakkaniyetli olduğumuz gün tüm yanlışlarımızın, hırslarımızın önüne geçmeye başlayacağız. Tamamlanmamış, eksik yanları olan bir varlık olduğumuzun ve kendimizi tamamlamanın da seçimlerimize bağlı olduğunun idrakine varmamız gerekiyor. Daha kolay demeyeceğim fakat daha onurlu ve ferah bir hayat yolu bu. Zor ama mümkün bir yol.
Yazımızın başlığından dolayı okumadan önce muhtemelen kaybettiğimiz birinin ardından yazdığım satırlar sandınız. Doğallığı ve hakkaniyeti gün geçtikçe kaybediyoruz. Bundan daha acı bir kayıp olabilir mi? Başımız sağ olsun.