Sur’un kamulaştırılmasının hukuken izahının mümkün olmadığını belirten Diyarbakır Baro Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen, “Yüz binlerce insanın yaşadığı Sur İlçesinin tamamına yönelik alınan bu karar ile yurttaşların mülkiyet hakkı ihlal edilecek, semtin demografik yapısı değiştirilecek; en önemlisi vatandaşların sosyal yaşam alanlarından Devlet eliyle koparılması gibi kabul ve telafi edilemez sonuçlar yaratacaktır” dedi.
Diyarbakır Barosu Sur’un kamulaştırılmasına ilişkin basın açıklaması düzenledi. Diyarbakır Barosu binasında dün yapılan açıklamayı Baro Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen okudu.
Sur halkının çatışmalı süreçte ve ayları bulan sokağa çıkma yasaklarından kaynaklı yaşadığı mağduriyetin giderilmesini, Sur’un eski yaşamına geri döndürülmesini ve Sur’un yaralarının sarılmasını beklerken Bakanlar Kurulu kararı ile alelacele kamulaştırılmasının yanlış olduğunun altını çizen Özmen, Sur halkına yardım kampanyası yaptıklarını ve bu kampanyaya destek beklediklerini sözlerine ekledi.
Sur’da yapılan kamulaştırmanın vatandaşın mülkiyet hakkının ihlali olduğunu belirten Özmen, yapılan kamulaştırma ile Sur’un demografik yapısının değiştirilmek istendiğini ve Sur’un kamulaştırılmasının karar süreçlerine halkın, yerel yönetimlerin ve STK’ların dahil edilmediğini söyledi.
Diyarbakır’ın Sur ve Yenişehir ilçelerinde, Bakanlar Kurulu’nca alınan Kamulaştırma kararına karşı Baro binasında yapılan ve Baro Başkan Yardımcısı Ahmet Özmen’in okuduğu basın açıklamasının satırbaşları şöyle:
“6642 parselde kamulaştırmaya tabi tutulan mahallelerde yaşayan nüfus, 50.000 kişi”
Bildiğiniz üzere Bakanlar Kurulu’nca 21.03.2016 tarih ve 2016/8659 sayılı karar ile Diyarbakır ili Sur ilçesinde bulunan 16 ve Yenişehir İlçesinde ise 2 mahalle olmak üzere toplam 18 mahallenin acele kamulaştırılmasına karar verilmiştir. Kamulaştırılmasına karar verilen parsel sayısı 6642 olup, kamulaştırmaya tabi tutulan mahallelerde yaşayan nüfus ise 50.000 civarındadır. Yine kamulaştırılan parseller arasında, üzerinde Kamu Kuruluşlarına, Yerel Yönetimlere, Baromuza ait yapılar bulunduğu gibi tarihi ve kültür mirası niteliğinde ibadethane ve meskenler de bulunmaktadır.
Diyarbakır Barosu kamulaştırma kararına karşı dava açtı
Diyarbakır Barosu olarak bu gün itibariyle Danıştay Başkanlığı nezdinde bu Acele Kamulaştırma kararına karşı, kararın yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açmış bulunmaktayız. Sizler aracığı ile bir kez daha belirtmek isterim ki bu karar, mülkiyet hakkının ağır ihlali niteliğinde olup mülkiyet hakkını koruma altına alan Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu’na ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne açıkça aykırıdır. Herhangi bir makul sebep ve gerekçeye yer verilmeksizin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın istemi üzerine alındığı anlaşılan bu kararın Anayasal düzen içerisinde kabul edilebilir bir tarafı bulunmamaktadır.
“Vatandaşların sosyal yaşam alanlarından devlet eliyle koparılması kabul edilemez”
Bir ilçede bulunan özel mülkiyete konu taşınmazların tamamının devlet tarafından mülkiyetinin kendi yurttaşlarından arındırılmasının yasal bir gerekçesi olamaz. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış mülkiyet hakkının devlet eliyle bu denli kısıtlanması ve ihlalinin hukuken izahı mümkün değildir. Yüz binlerce insanın yaşadığı Sur İlçesinin tamamına yönelik alınan bu karar ile yurttaşların mülkiyet hakkı ihlal edilecek, semtin demografik yapısı değiştirilecek; en önemlisi vatandaşların sosyal yaşam alanlarından Devlet eliyle koparılması gibi kabul ve telafi edilemez sonuçlar yaratacaktır.
“Merkeziyetçi bir refleksle karar alınmış”
Bir kentin bütün tarihi dokusuna sahip ilçesinde, bu denli önemli değişimlere sebebiyet verecek kararın alınma sürecine kentin yerel yönetimlerinin, meslek ve sivil toplum örgütlerinin dâhil edilmemiş olması, yurttaşların taleplerinin görmezden gelinerek diğer birçok konuda olduğu gibi merkeziyetçi bir refleksle karar alınmış olmasının kabulü mümkün değildir.
“Güvenlikçi politikalarla alınan kararları kaygı verici bulmaktayız”
Siyasal iktidara düşen görev, son aylarda yaşanan çatışmalı sürece bağlı olarak bölgede meydana gelen ağır tahribatı, sosyal, siyasal ve ekonomik tedbirlerle gidermek iken bunun yerine alışıldık güvenlikçi politikalarla hareket edilerek bir kısım idari kararlarla yeni sorun alanları yaratacak uygulamaları sürdürmesini kaygı verici bulmaktayız. Altını çizerek belirtmek isteriz ki Sur ilçemizde yapılmak istenen ve yapılanın, kent ve toplum yararına bir ihya çalışması olmadığı, “askeri/güvenlikçi imar” çalışması olduğu yönünde büyük kaygılar taşımaktayız.
“Tahir Elçi duyarlılığı ile kentimizin tarihi, kültürel dokusuna yönelik her türlü tehdidin karşısında olacağız”
Bir kez daha kamuoyuna hatırlatmak isteriz ki değerli baro başkanımız Sayın Tahir ELÇİ, sur ilçemizdeki tarihi ve kültürel eserler ile ilgili koruma duyarlılığı yaratmak üzere yaptığı bir basın açıklaması esnasında katledilmişti. Diyarbakır Barosu olarak sizlerin şahitliğinde Baro başkanımızın sahip olduğu duyarlılığı sürdürerek kentimizin tarihi, kültürel yapıları ile sosyal dokusuna yönelik her türlü tehdidin karşısında olacağımızın sözünü veriyoruz.”
Son olarak, siyasilerin güvenlikçi politikalardan uzak durmaları gerektiğini vurgulayan Özmen, kentlerde oluşan tahribatın, “ kentlerin tarihi, kültürel ve sosyal dokusuna zarar vermeyecek şekilde ve hak sahiplerinin mağduriyeti esas alınarak çözümlerin geliştirilmesini; karar ve uygulama süreçlerinde yurttaşların, yerel yönetimlerin, meslek ve sivil toplum örgütlerinin müdahilliğinin sağlanmasını bir hukuk örgütü olarak talep etmekteyiz” diyerek açıklamayı sonlandırdı.
Diyarbakır Barosu olarak Danıştay Başkanlığı nezdinde ‘Acele Kamulaştırma kararına’ karşı, kararın yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemiyle dava açtıklarını paylaşan Özmen, vatandaşların söz konusu kamulaştırma kararına karşı açmak istedikleri dava süreçlerinde Diyarbakır Barosu olarak her türlü hukuki desteği sunacaklarını da sözlerine ekledi.
Haber: Ali Abbas YILMAZ