ABD tutuklu rahip ev hapsine çıkarrt8ılığı halde Türkiye’yi tehdit ediyor.
Bu Rahip kim ve nedir ki, O’nun için ABD sözüm ona müttefiki olan Türkiye’yi yaptırımlarla tehdit ediyor?
Yoksa aslı9nda dünyada yeni güç odaklanmalarında, kümelenmelerinde ABD, Türkiye’yi kendi yanında/ emrinde tutmak için mecbur bırakma hamlelerini mi Rahip üzerinden hayata geçiriyor?
Yeni oluşmakta olan güç dengelerini izlemek, yeni kümelenmeleri tespit etmek, dünyanın gidişatını ve son altmış yıldır gücü elinde bulunduran ABD’nin durumunu korumak, güç paylaşmak istememe telaşında olduğunu fark etmek mümkündür.
Türkiye bun yeni şekillenen güç kümelenmelerinde duruşunu iyi muhafaza eder, akıllı davranır ve iyi okumalar yaparsa; ciddi anlamda ivme kazanacak ve güçlenecektir düşüncesindeyim.
Kümelenmelerin; Rusya, Çin, Hindistan, ABD, AB ve İngiltere akslarında şekillenecek gibi görünüyor. AB adına Almanya ve Fransa birlikte hareket etmeye çalışıyorlar ancak AB’nin yükü epey ağırlaşıyor. İngiltere ve Rusya’ya ihtiyaçlarının olduğu ortaya çıkmaktadır.
İngiltere sinsi ve derinden Rusya-Çin aksıyla AB’nin durumunu ve ABD’yi izliyor. Oyun kurmaya veya kurulan oyunları bozmaya ve kendi lehine sonuçlar almaya çalışıyor.
Türkiye ile İngiltere ve Rusya arasında gelişen ilişkilerin seyri ABD’yi daha bir agresifleştiriyor.
Bu şekillenme dönemi sancılı ve ağır bedelli geçecek.
Güç yapılanma ve paylaşım mücadeleleri hep rantın ve enerji kaynaklarıyla geçiş güzergahlarının bulunduğu alanlar üzerinde fillerin tepişmesi şeklinde ve yerel işbirlikçi unsurların birbiriyle sözüm ona güç elde etme veya elde bulundurduğunu sandığı gücü koruma ve geliştirme mücadeleleri üzerinden ve hep kanla sulanarak sürecektir.
Elbette bu sancılı ve kanlı geçiş dönemi; satrançta ileriyi görüp hesaplayarak hamleler yapan, siyaset ve diplomasiyi iyi kurgulayan ve kullananlar az kayıplarla atlatabileceklerdir hatta belki de güçlenerek çıkabileceklerdir zannımca.
Konuyu daha bir müşahhas kılmak gerekirse şunları ilave etmek gerekir.
Kendi ayakları üzerinde ve doğru zamanda doğru tarafta durmak bu dönem için ciddi önem arz etmektedir. Kendi ayakları üzerinde durmayı biraz açmak gerekir. Öncelikle içeride sıkıntılı ve sorunları alanları olmayan bir Ülke olmak gereklidir.
İkinci olarak uygulanan hukuk ve adalet sistemi toplumun kahir ekseriyeti tarafından sindirilmiş ve kalben kabul edilmiş olmalıdır. İnsanların ideolojik veya başka isim altında siyasi çekişmeleri sıkıntılı alanlardan kaynaklanmaması gereklidir.
Ekonomik olarak üreten ve ihtiyaçlarının büyük çoğunluğunu karşılayabilen bir Ülke olunmalıdır. Siyasal istikrarı, sivil siyasetin emrinde olan mobilize kabiliyeti yüksek bir ordusu olmalıdır.
Bu hususlar Ülkeleri hesaba almayı sağlayan, güçlüleri adım atarken hesaba katmaya yönelten hususlardır. Güçlüler bu tarz durumlarda iki şeyi hedefleyebilirler, birincisi, bu tür ülkeleri yanlarına almak. İkincisi, cepheden karşısına alarak bir başka gücün yanına iterek darbelemek.
Yukarıda değindiğimiz güç kümelenmelerinde Türkiye nerede yer alacak ve yer aldığı tarafta etkisi ve gücü ne olacak?
Bu sorunun cevabını sağlıklı verebilmek Ülkemiz için olumlu ve hayırlı sonuçlara ulaşıp ulaşamamayı da beraberinde getirecektir elbette.
Türkiye’nin yüzyılı aşkındır süren sıkıntılı alanları vardır. Yok gibi davranmak bu sıkıntıları gidermediği gibi içten içe büyütmekte ve hatta çözümsüz hale dönüştürmektedir.
Türkiye yeni karılan kartlar ve oluşturulmak istenen güç denge ve kümelerinde sağlam bir şekilde yer alabilmek ve Bölgesel bir güç olmak adına, Güçlü Ülkelerin kaşıma ve kullanma alanlarını ortadan kaldırmakla işe başlamalıdır.
Bu amaçla, Başkanlık sisteminin de getirdiği avantajları kullanarak, Kürt, Alevi, Dini alanlara dair ortalama Anadolu insanının kabul edip sindirerek sahipleneceği çözümler manzumesini behemehal devreye almalıdır. Bu üç sorunun çözümü Ülkemizde ki ideolojik-siyasal gurupların beslenme alanlarını da ortadan kaldıracak ve bu tür kısır çekişmeler nedeniyle tüketilen akıl ve enerjinin Ülke kalınmasına, üretken bir ekonomik yapının geliştirilmesine ve ekonomik dağılımın adil olarak gerçekleşmesine ciddi katkı sağlayacaktır.
Ötekileştirici dil beraberinde ideolojik gurupların beslenmesini getirmektedir. Bu Ülke insanlarının birleşip bütünleşmesini sağlayacak olan dil elbette ki kucaklayıcı, sevgi ve merhameti barındıran ve içselleştiren dildir. Bu dilin egemen olduğu her dönem geniş manada coğrafyamızda etkili olunmuştur.
Geniş coğrafyamızda sınırların ötesinde kalmış Kürtlerle ve burada akrabaları olan Araplarla da kuşatıcı birlikte hareket etmeyi sağlayacak bir siyaset üretilmelidir. Tarihsel birikim ve uygulamalar bu imkanı vermektedir. Yeter ki cesaretle ve kararlılıkla bir yol haritası belirlensin, uygun bir siyaset üretilsin ve uygulamaya alınsın.
Bu amaçla Sanın Devlet Başkanına bağlı hasbi ve bu meseleleri dert edinenlerden bir ekip oluşturularak çalışmaya başlanması uygun olacaktır kanaatindeyim.
Güç denge ve kümelenmelerinin bir kaç şekilde gerçekleşmesi mu8htmeledir. Birinci görünen; Rusya-Çin-Hindistan önderliğinde diğer bazı Ülkelerin de yer alacağı ABD ve AB’nin diğer tarafta yer alacağı bir kümelenme. İkincisi, İngiltere-AB-Rusya aksı karşısında da ABD Hindistan ve kimi AB Ülkeleri. Üçüncüsü, ABD-İngiltere bazı AB Ülkeleri ile Rusya-Çin-Hindistan Almanya-Fransa aksı.
En Muhtemel görünen; ABD-Hindistan-bazı AB Ülkeleri ve diğer bazı irili-ufaklı Ülkeler ile Rusya-İngiltere-Çin-Almanya-Fransa aksı. Çünkü, ABD’nin güç ve hegemonya dayatması bu aksta yer alan Ülkeleri ciddi manada rahatsız etmektedir. ABD, finans dünyasının tekelini eline almaya çalışmakta ve bütün imkanlarıyla kendi egemenlik ve önderliğinde bir yeni düzen kurmak istemektedir. ABD’nin başlattığı ekonomik uygulamalar bu aksı daha çok birbirine yakınlaştıracak bir görüntü ve siyaset tarzını üretmektedir.
Üretilen bu siyasetin başını Rusya ve İngiltere çekmektedir kanısındayım. Bu iki Ülkeyi iyi takip etmek ve okumak gerekir. ABD siyasetini elbette ki bu iki Ülke siyasetiyle beraber iyice anlamak ve anlamlandırmak da gereklidir. Yanlış yerde ve yanlış zamanda yer almak veya pozisyon üretmek telafisi olmayan zararlar verebilir.
Aslında olan biraz da doyumsuz Batının her şeyi tekeline alma ve s çok da sıkıntı çekmeden midesine indirme arzusundan başka bir şey değildir. Bu doyumsuz nobran ve barbar anlayışların gırtlaklarından inen bir lokma olmamak adına hamasetten uzak, akılcı ve alternatiflerini de sürekli barındıracak siyaset tarzlarını gecikmeksizin üretmek kaçınılmaz hale gelmiştir.
Dünyayı anlayan, okuyan, strateji ve siyasetleri geniş bir perspektifle üretebilecek insanlara ciddi ihtiyaç vardır ve bu ihtiyaç hiç bu kadar da elzem olmamış idi.
Bilge Aliya’nın dediği gibi; “Tarihi Allah yazar, biz nerede duracağımızı belirlemeliyiz.”
Vesselam.