Her yıl olduğu gibi, bu yılki 24 Nisan’da da ABD başkanının, Ermeni meselesi veya 1915 olayları ile ilgili nasıl bir ifade kullanacağı merak ediliyor.
Her yıl tekrarını gördüğümüz bu filmi, bu 24 Nisan’da da göreceğimize şüphe yoktur.
2021 yılına kadar hiçbir ABD başkanı, Osmanlı döneminde, 1915 yılında zorunlu göçe tabi tutulan ve göçte yaşamlarını kaybeden Ermeniler ile ilgili, soykırım ifadesini kullanmadı. Genelde, Türkiye’nin de fazla ses çıkarmadığı,“Büyük Felaket” tarzında ifadeler kullanıldı.
İlk kez 2021 yılı 24 Nisan’ında, ABD Başkanı Joe Biden, yayınladığı bildiride; “Ermeni soykırımı sırasında kaybedilen hayatları anıyoruz ve asla unutmama taahhüdümüzü yeniliyoruz” ifadesi ile Ermeni Diasporasının iddiası olan 1915 yılı Ermeni Soykırımını tanımış olduklarını ifade etmiş oldular.
Şimdiye kadar, ABD dâhil otuz civarında ülke (Almanya, Arjantin, Brezilya, Kanada, Fransa, Yunanistan, İtalya, Hollanda, Rusya, Venezüella, gibi ülkeler) ile 15 uluslar arası kuruluş, Ermeni Soykırımı iddialarını tanımıştır.
Hatta Avrupa Birliği, Türkiye’nin AB’ye girmesi için, Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanıması ve Türkiye’nin Ermenistan’la olan sınır kapısını açmasını şart koşmuştur.
Soykırım iddialarına ilişkin olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde de ilk olarak, 24 Nisan 2014 arifesinde, onlarca yıllık söylemlerden farklı olarak, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından, Ermenice dâhil dokuz dilde bir taziye mesajı yayınlanmıştır.
Bu mesajda,“… 20. yüzyılın başındaki koşullarda hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz” ifadesi kullanılmıştır.
Uluslararası ilişkilerde, Türkiye’nin başını sıkıntıya sokan Ermeni Soykırımına ilişkin iddia;
“Osmanlı İmparatorluğu’nda yaşayan etnik Hıristiyan Ermenilerin, 1915 ilkbaharından 1916 sonbaharına kadarki dönemde, fiziksel olarak yok edildiklerini, Osmanlı topraklarında yaşayan 1,5 milyon Ermeni’den, en az 664.000 - 1,2 milyon arası kişinin yaşamını yitirdiği” şeklindedir.
Ermeniler bu iddiayı, Medz Yeghern (büyük cinayet) ya da Aghet(afet) olarak adlandırmaktadır.”
Bu iddianın kaynağına bakacak olursak:
Birinci Dünya savaşı öncesi ve savaş esnasında, Çarlık Rusyası’ndan destek alan, özellikle Doğu Anadolu’daki, bir kısım Ermeni Çeteler silahlanarak, büyük Ermenistan’ı kurma hayali ile Osmanlı idaresine başkaldırmış ve Müslüman köylerine baskınlar düzenlemişlerdir.
Birinci Dünya Savaşında, Rusya ile de savaşan, Osmanlı Devleti’nin, Turancı(Türkçü) İttihat ve Terakki yönetimi, Ermeni çetelerin davranışlarına da tepki olarak, 14 Mayıs 1915’de, Ermeniler ile ilgili Tehcir(zorunlu göç) Kanununu çıkarmış ve Osmanlı vatandaşı olan yüz binlerce Ermeni vatandaşını, yerinden yurdundan ederek göçe zorlamıştır.
Bu göçler, savaş ortamı ve ilkel şartlarda yapıldığı için, yollarda birçok insan yaşamını yitirmiştir. Yaşamını yitiren, ne kadar insanın, göçün ağır şartlarından, hastalıklardan, eşkıya çeteleri tarafından veya başka sebeplerden öldürüldüğü/öldüğüne dair, kesin deliller mevcut değildir.
Başta Ermeni basını olmak üzere uluslar arası basında; Ermenistan Eski Ulusal Arşivleri Müdürü, tarihçi Dr. Amatuni Virabyan’ın, “1915 olaylarında ölenlerin isimlerini tespit etmeye çalıştıklarını, ancak 200, 300 bin kişinin isimlerini bulduklarını”, ifade ettiklerine dair bilgiler mevcuttur. Bu bilgiler soykırım iddialarında telaffuz edilen rakamlardan çok uzaktır.
Ayrıca uluslar arası tarafsız kurumlar tarafından, taraf ülkelerin kabul edebileceği, başka da herhangi bir bilgi, kamuoyu ile paylaşılmamıştır.
Günümüzde dahi ülkemizin doğu ve güneydoğusunda, sanatkârlıkları ve zanaatkârlıklarının izlerini köylerimizde, çarşılarımızda, esnaflık camiasında gözlemlediğimiz ve halen az miktarda olsa da birlikte yaşadığımız, Ermeni vatandaşlarımızın atalarının, yüz yıl önce, her türlü inancın kabul edemeyeceği tarzdaki haksızlığa uğradıkları tarihi bir gerçektir.
Bu gerçekliğin nasılını, tarihçilerin zamanla ortaya çıkarmasının, Türkiye - Ermenistan ilişkileri açısından ve özellikle Ermenistan’ın dünyaya açılması açısından, uygun olacağı değerlendirilmektedir.
Yine de üzücü olan şu ki; daha elli yıl önce, 1974 Kıbrıs olayları esnasında, coğrafyamızda halktan bir kısım insanların, “Rumlar Kıbrıs’ta Müslümanları katlediyor” provakatif söylemleri ile galeyana gelip, gayrimüslim vatandaşlarımızı taciz ettikleri ve bundan dolayı da, başta Ermeni vatandaşlarımız olmak üzere, bir kısım gayrimüslim vatandaşlarımızın, hatıralarını geride bırakarak, doğdukları toprakları terk etmeleridir.
Ermeni soykırımı iddiasını, uluslar arası kamuoyunda savunmak adına, siyaseten mangalda kül bırakmayan ve yaşadıkları ülkelerdeki zenginlikleri, bulundukları sosyal ve siyasi makamları dillere destan olan, Ermeni Diasporası zenginliklerinin, Ermenistan ülkesinde yaşayan Ermenilere bir faydasının olmadığı, ülkenin fakirliği(kişi başı GSMH yaklaşık 7 bin USD) ve siyasi zayıflığından bellidir.
Ayrıca Azerbaycan’la savaşlarında da, laf üretmekten başka bir şey yapmayan Diasporadan, bekledikleri desteği göremediklerinden, otuz yıl ellerinde tuttukları, Karabağ dâhil toprakları kaybetmişlerdir.
Bunların farkında olan, Ermenistan Başbakanı Sayın Nikol Paşinyan ve iktidar partisi, yakın zamanda, 1915 olayları için Ermeni Diasporasının kullandığı "soykırım" sözcüğü yerine, "Büyük Felaket” ifadesini kullanmışlardır.
Ermenistan yönetimi, artık ülkesinin refahını düşünerek, komşuları zengin Azerbaycan ve Dünyaya açılan kapısı olan Türkiye ile barış içinde yaşamak istediğini ifade etmektedir. Bundan dolayı soykırım ile ilgili söylemleri kullanmaktan vazgeçmiştir.
Tuzu kuru olan Ermeni Diasporası ise “soykırım” söylemlerine devam edip, Türkiye üzerinde Uluslar arası baskıyı arttırma siyasetine devam etme gayreti içerisindedir.
Şimdi merak edilen konu; her yıl tekrarı çekilen filmde, ABD Başkanı Sayın Joe Biden’nın, 1915 Ermeni tehciri ile ilgili, 2024 yılının 24 Nisan söyleminde, Ermeni Diasporasının gazına gelip “soykırım” deyimini mi, Ermenistan Başbakanının “Büyük felaket” deyimini mi kullanacağıdır?
Bekleyip göreceğiz