90’lar deyince akla birçok şey geliyor ama sanırım en çok akla gelen eski dönemlerin kapanıp yeni bir döneme geçişin, hatta “geçiş dönemi” olarak ta ifade edilebilecek zamanları işaret etmesidir. Tabi bu dönemin ne anlama geldiği yaşam pratikleri açısından ülkemizde bölgeler arasında dahi ciddi farklılıklar gösterir.
90 kuşağı olarak geçen ve literatürde Y kuşağı olarak ifade edilen bu kuşak, nostaljik dönemler ile teknoloji çağı olan ‘milenyum çağı’ arasında bir yerdedir. Küresel çapta hızlı değişimlerin yaşandığı, hayatımıza medya, internet ve sosyal medyanın girmeye başladığı bir dönemdir. Başka bir açıdan 90’ları ifade etmek gerekirse, apolitik bir neslin oluşturulmak istendiği dönemin başlangıcı olarak ta görülebilir.
Sıcak savaşların yerini, soğuk savaşların aldığı, dünyanın tek kutuplu bir döneme evirildiği (kapitalist ve sosyalist blok ayırımının son bulduğu, neoliberalizmin doğduğu dönem)yeni bir dünya düzeninin kurulduğu dönemin adıdır 90’lar.Ülkemizde darbe dönemlerinden sonra yaratılmak istenen toplum modelinin inşasının yapıldığı 90’lar, “popüler kültür” enstrümanlarının (markalar, fastfood, magazinel haberler, moda, lümpenlik vb.) ciddi biçimde oluşturulmaya başlandığı zamanlardır.
Son yıllarda batı illerinde yapılan sokak röportajlarında “ 90’ lar sizin için neyi ifade eder?” sorusuna verilen cevaplarda, hayatımıza giren özel kanallar, tv programları, popüler parçalardan(aboneyim, oynama şıkıdım, turnike, merhaba Televole, susam sokağı gibi)bahsedilmişken, bu röportaj Amed, Dersim, Van, Şırnak ve Batmanda yapılmış olsaydı muhtemelen verilecek cevaplar, köy boşaltmaları, JİTEM, Beyaz Toroslar, Faili meçhuller, Yeşil, Hizbullah, Susurluk, Tansu Çiller, Mehmet Ağar, Ape Musa ve Vedat Aydın olurdu.( Bu liste daha da uzatılabilir)
90’ lar da bölgede, şiddet sarmalı içinde binlerce insan güpe gündüz öldürülürken, batıda bir kuşak tv karşısında büyüdüğü ve o gününün koşullarında bölge illerinde neler yaşandığı gerçeğiyle yayınlanmadığı için haliyle, batıda neredeyse hiç kimse köy boşaltmalarından, faili meçhullerden ve işkencelerden bihaberdi. Burada tv’ler de yaşananlara ilişkin haberler ”Anadolu‘dan Görünüm” programları (TRT’ de OHAL haberleri veren program) formatında verilirdi ve duyulanlar daha çok ”güvenlik güçlerinin teslim ol çağrısına ateşle karşılık veren bir grup terörist ölü olarak ele geçirildi” şeklindeki askeri kaynaklı haberlerdi. Bölge illeri bu tür haberlerle sürekli anıldığından batıda ciddi bir önyargı ve özelde Kürtlere karşı olumsuz düşüncelerin gelişmesine yol açtı. Özellikle köy boşaltmaları sonrasında ülkenin batısına göç etmek zorunda bırakılan ‘Kürt Köylüsü’ her türlü aşağılama ve ötekileştiriciliğe maruz kalmışlardır. O dönemde kullanılan devlet dili, Kürt- Türk ayrışmasına hizmet etmiş ve neredeyse tüm Kürtlerin ‘terörist’ olarak görülmesine yol açmıştır.
Batı illerinde çocuklar popüler kültürün içinde büyürken. Kürt 90 kuşağının önemli bir kısmı ise bayiden Özgür Gündem almanın hesaplarını, yeni açılmış Med Tv yi izlemeyi ve “Kürt Meselesinin” demokratik-barışçıl çözümünü tartışıyorlardı. Bölge insanının şiddet sarmalı içinde politik davranması bir rutin halini almıştı.
90 kuşağı ve koşullarını günümüz koşulları ve kuşağıyla kıyasladığımızda, ortaya çıkan en önemli şeyin büyük oranda son politik kuşağın, 90 kuşağının olduğu gerçeğidir. Bugünlerde 90’lardaki koşullar mı yoksa günümüz koşulları mı daha kötü? tartışmalarının bence ana muhatabı, birikimiyle, yaşanmışlıklarıyla 90 kuşağıdır ve yine bu yönüyle bu kuşak ülkenin çözüm bekleyen köklü sorunları için hem hafızası hem de önemli çözüm potansiyelidir.