4 / 13 Mayıs arasında gerçekleşecek olan festivalde 12 oyun sahnelenecek. Kültür ve sanat üretiminin toplumun hafızası olduğuna vurgu yapan Emektar, OHAL koşullarında sanat yapmanın zorluklarına işaret ederek, “Biz festivali her yıl bu kentin çeşitli sokaklarına taşıyorduk ama OHAL’den dolayı bunu iki yıldır yapamıyoruz. Salonlara sıkışmış bir festival yapmak zorunda kalıyoruz. Bunun dışında mekân bulmakla ilgili sıkıntılarımız var, mekân bulamıyoruz. Bir buçuk milyonluk bir şehirde 80 kişilik bir salona sıkışmış durumdayız. Ama bütün bunlara rağmen seyircimizin, halkımızın büyük bir coşkusu sahiplenişi var” diye konuştu.
Tigris Haber Gazetesi olarak kent kültüründe önemli bir yeri olan tiyatro festivallerini konu aldık. Bu kapsamda 6 yıldır bu kentte sanat üretimi yapan ve sanatın halkla buluşmasına öncülük eden Amed Şehir Tiyatroları ile festivalleri konuştuk.
‘Festivalin amacı Kürtçe tiyatro yapan gruplara alan açmaktır’
Öncelikle bu festivalin amacı nedir ve bu festival kimlere hitap ediyor?
Biz altıncı Amed Tiyatro Festivalini yapıyoruz. Daha önce Büyükşehir Belediyesi bünyesinde yapıyorduk bu festivalleri. Son iki yıl da özel bir tiyatro olarak Amed Şehir Tiyatroları adı altında yapıyoruz. Festivalin amacı ve ilk çıkış noktası zaten Kürtçe tiyatro yapan gruplara alan açmaktır. Amed Şehir Tiyatroları hala bu kimliğini korumaktadır. Aslında uluslar arası Amed Tiyatro Festivali olarak başladı bu kimliğini da hala koruyor ama ne yazık ki son iki yıldır uluslar arası alanda oyun getiremiyoruz. Bu yıl ise İran’dan gelen iki grup var. Yine, Süleymaniye ve Kerkük’ten gelen oyunlar var. Şuan toplamda 12 oyun var ve festivalimiz 4 / 13 Mayıs arasında gerçekleşecek.
‘Kürt dili, kültürü ve sanatı engellenmek isteniyor’
Diyarbakır bir kültür merkezi ancak OHAL koşulları birçok alanda olduğu gibi sanatsal üretimin sergilenmesi alanında da çeşitli kısıtlamalar getirebiliyor. Sizin açınızdan bu koşullarda sanat yapmanın ne gibi zorlukları var?
Sonuçta Amed Şehir Tiyatrosu yılların birikimine dayanan bir ekibe sahip. 25 yıla dayanan bir tiyatro geçmişi var bu ekibin. Yani, dün de bugün de profesyonel olarak çalışan bir ekip. Biz bu halkın çocuklarıyız ve bu halkın yaşadığı hiçbir şeyden bihaber değiliz. Bu halk ne yaşıyorsa biz de onu yaşıyoruz. Halkın yaşadığı tüm sıkıntıları, acıları tabii ki bu halkın sanatçıları olarak biz de hissediyoruz, yaşıyoruz. Tabii biz sanatçılar olarak, aynı zamanda bu halkın her şeye rağmen var ettiği direnme geleneğini de yaşıyoruz. Bu halk bunca kötülüğe karşı ayaktaysa ve direnebiliyorsa bu halkın sanatçıları da her şeye rağmen diliyle, kültürüyle sanat yapmaya devam edecektir. Başka bir alternatifimiz, başka bir yaşam alanımız da yok. Biz pes etmiş olsak zaten her şey istedikleri noktaya gelmiş olacak. Biz şunu çok net biliyoruz; Kürt dili, kültürü ve sanatı engellenmek isteniyor. Aksi bir durum olsa idi şuan orada o dille bir şeyler yapılırdı. Onun için de biz bu dilin, kültürün taşıyıcısı olmaya devam edeceğiz. Tabii ki OHAL koşullarında her şey gibi sanat yapmak da çok zor. Biz festivali her yıl bu kentin çeşitli sokaklarına taşıyorduk ama OHAL’den dolayı bunu iki yıldır yapamıyoruz. Salonlara sıkışmış bir festival yapmak zorunda kalıyoruz. Bunun dışında mekân bulmakla ilgili sıkıntılarımız var, mekân bulamıyoruz. Bir buçuk milyonluk bir şehirde 80 kişilik bir salona sıkışmış durumdayız. Ama bütün bunlara rağmen seyircimizin, halkımızın büyük bir coşkusu sahiplenişi var. Çünkü tam da halkımızın desteğiyle yürüyen bir festivalden söz ediyoruz. Birçok oyunun şimdiden bileti tükendi. Ama biz isterdik ki, Mahabbad’tan gelen oyunu burada binlerce kişi izlesin. Şuan ise iki seansta ancak 160 kişi izleyebiliyor. Şuan en temel sıkıntımız daha fazla insana ulaşamamak.
‘Atölyemiz ise Kürtçe tiyatro yapmak isteyen herkese açıktır’
Yeni kuşak sanatçılar yetiştirmek, gençleri sanata kazanmak anlamında çalışmalarınız var mı?
Evet, tabii ki kurslarımız, atölyelerimiz var. Daha öncesinde Büyükşehir Belediyesi bünyesinde Aram Tigran Kent Konservatuarı vardı ve orada tiyatro öğrencileri Kürtçe eğitim alıyordu ve iki üç yıl içinde mezun oluyorlardı. Şuan ise burada hala 7 öğrencimiz var ve bunlar gruba dahildirler. Yani, geçici kurslar şeklinde bir eğitim değil söz konusu olan. Bu atölyemiz ise Kürtçe tiyatro yapmak isteyen herkese açıktır.
‘Sanatsal etkinliklere daha büyük bir sahiplenme bekliyoruz’
Son olarak Diyarbakır halkına dönük olarak nasıl bir mesajınız olacak?
Halkımızın kendi diline, sanatına, kültürüne sahip çıkmalarını bekliyoruz. Bu kentte kendi dilleriyle, kültürleriyle yapılan çok az etkinlik var ve az da olsa bu var olan etkinliklere daha büyük bir sahiplenme bekliyoruz. Halkımız her şeyden önce bu tür etkinlikleri talep etmeyi öğrenmeliler. Bütün muktedirlerin ilk geldiklerinde kültür merkezlerini kapatmalarından da görüldüğü gibi bu alan çok güçlü bir alandır. Halkımız da kendi dilleri ve kültürleri ile yapılan sanatın gücünün farkında olmalı ve daha büyük bir sahiplenme içinde olmalılar. Sanat etkinliğinin gücünü dünya tarihi de bize çok açık bir şekilde gösterdi. Hele ki zor koşullarda sanat üretimi ve sanatın önemi daha elzemdir. Sanat her şeyden önce topluma bir hafıza oluşturur.