Tahir Elçi cinayeti o günde karanlıktı, karanlıktaydı. Aradan 8 yıl geçti, hala karanlık. Katledildiği gün ve ondan sonraki günlerin karanlığa hitap eden günler olduğunu biliyorduk, söylemiştik, söylemeye devam ediyoruz.
Aydınlanmaz mı?
Bu sorudan çok, mutlaka aydınlanmalı cevabı yakışır Türkiye’ye.
Toprağa verildiği günün hemen ertesinde katledildiği bölgenin bir anda yaya trafiğine açık alana dönüşmesi, inceleme yapan heyetin, yakın yerde patlayıcıdan etkilenerek olay yerini terk etmesinin ardından tesadüfen olay yerindeydim. Bölgedeki başıboşluk dikkatimi çekmiş, hayret etmiştim. Boş kovanlar çocuklar tarafından oyuncak niyetine toplanıyor, olay yeri inceleme şeritleri yerinden sökülmüştü, bırakıldıkları yerlerde değildi. Kısaca, delil olabilecek ne varsa yer değiştirmiş, belki de yok edilmişti.
Bu tespitleri o an yapmış, bu konuda da ertesi gün taziye ziyareti için Diyarbakır’a gelecek olan dönemin CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na rapor halinde iletmiştim. CHP’ye gönderdiğim raporun içeriğini yurttaş sorumluluğum gereği yazılı ve görsel medya ile paylaşmıştım. Gazeteler sayfalarında geniş yer vermişti.
Raporun gazetelere yansıyan bölümü şöyleydi;
“Çok iyi bir inceleme yaparak delillere ulaşma ihtimali artık ortadan kalkmış görünüyor. Elçi’nin öldürülmesinin ardından, olayın aydınlanması için bölge kontrol altına alınmalıydı. Ancak olay yerine gittiğimizde, herhangi bir önlem alınmadan, oranın yaya geçişine açıldığını fark ettik. Elçi’nin öldürüldüğü yerden yüzlerce insan gelip geçiyor. Olay yeri inceleme numaratörleri konmuş ancak sahipsiz. Biz oradayken, numaratörleri oyun oynayan çocuklar topluyordu. Halen Elçi’nin kanı düştüğü yerde duruyor. Şimdiye kadar gerekli deliller toparlanmamışsa, ölümüne sebep olan kurşun çekirdeği bulunamamışsa, bundan sonra bulma ihtimali çok düşük.”
Delillerin bulunduğu alanda gördüğüm tablonun doğru bir tablo olmadığını, cinayetle ilgili bir delil varsa da bunun ortadan yok olduğunu, Tahir Elçi cinayetinin faili meçhul olarak kayıtlara geçeceğini vurgulamıştım.
Aradan 8 yıl geçti, deliller ve katiller hala o ilk günkü karanlığın içinde, bizim, kamuoyunun göremediği bir yerlerde duruyor.
Aydınlanmaz mı?
Aydınlanır.
Aydınlanmalı.
Bir dönem biter, yeni bir dönem başlar, birileri birileriyle hesaplaştığında da bu ve benzeri hesaplar dökülür ortaya. Nitekim dönemin başbakanı olarak görev yapan Ahmet Davutoğlu, yakın tarihte, Elçi’nin katledilişiyle ilgili ‘Siyasi bir suikast’ tanımını yaptı. Mahkemede dinlenecekti, dinlenmemesine karar verildi.
Belki de yeni dönemde hiç beklemediğimiz tanık ve tanıklıklar olacaktır.
Kim bilir; O gün karanlığa gömülmek istenen, başka bir gün, günü geldiğinde aydınlık geleceğimize hitap edecek bir günde karanlığın içinden çıkıp o karanlık yüzlerle bizleri buluşturacak, vicdanlara hitap edecek, vicdanları rahatlatacaktır.