İktidar seviciler mi, ülke seviciler mi?
Bu soru üzerinden konuya başlayalım.
Türkiye’nin önemli ve kıymetli gazetecilerinden Murat Yetkin, 5’li çete diye tanıdığımız müteahhit çetesinin son zamanlarda muhalefet partilerinin kapılarını aşındırdığını, görüşmeler için randevu talebinde bulunduklarını gündeme getirdi.
Bunları tanıyorsunuz, tanıtmama gerek yok sanırım. Onlar da ‘İktidar seviciler’ sınıfından. İktidar marifetiyle bizi, ülkeyi soyan takım. Onlarda, iktidarın gidici olduğunu biliyorlar.
‘Kral öldü, yaşasın kral’cı mantığıyla yaklaşabilir, gelecek için kendilerine zemin yaratmak isteyebilirler. Murat Yetkin’in kulisleri doğrudur. Böyle bir girişim olmasa gündeme getirmezdi.
Bunlar böyle, çok rahat bir şekilde ‘Bizler iş adamıyız, partimiz olmaz, siyasetle işimiz olmaz’ kisvesinin arkasına gizlenir, kendilerini sürekli var etmeye çalışırlar. Diyarbakır’da da bu tiplere rastlarız. Eskiden de vardı, şimdi de varlar. Parayla her alana nüfus edeceklerini sanırlar, bazen başarılı da olurlar. Çünkü, parti kademelerinde de parayla haşır-neşir olanların var olduğunu biliyorlar, o nedenle deniyorlar.
Bunlar, ‘İktidar seviciler’.
Bu aşamada kabul göreceklerini sanmıyorum, ancak, bir ihtimal, ‘Her kesimi kucaklamamız lazım’ mantığıyla hareket eden bir parti genel merkezi bu 5’li çeteden birini dahi kabul etmiş olsa, resmen bitti demektir. Çünkü toplumun kabul etmediği bu soyguncuların Cumhuriyetin ikinci yüzyılında varlık nedenleri şimdiden tartışma konusudur.
Bu aşamada ‘Ülke sevicilere’ ihtiyaç var. İktidar seviciler, 20 yıldır son denemelerini yaptılar, Raf ömürleri tamamlandı, son kullanma tarihleri de iktidarın gidişiyle birlikte sona erecek. Ayrıca, millete küfür ettikleri için, haksız kazançlar elde ettikleri için adliye koridorlarında bir süre dolaşmaları gerekecek.
*
Tercihler önemli. Siyasi ve ticari tercihlerini bilinçli olarak buluşturanların, kaybedeni gerekçesiz terk edip, kazanmakta olanı tercih etmesini bu halk kabul etmeyecektir. Özellikle de siyaset arenasında.
AK Parti’de en aktif görevleri üstlenenler, muhalefet partilerine ve taraftarlarına küfredenler, şimdi ‘pişmanlık’ teraneleriyle muhtemel iktidar yardakçılığına soyunmuş. Sıradan oy veren seçmenin pişmanlığı ile bilinçli tercih yapanların pişmanlığını aynı kefede değerlendirmelere katılmıyoruz, katılmayacağız.
Sonuna kadar herkes yerinde durmalı, karşıdaki çirkinliği kimsenin temiz tarafa taşımaya hakkı yok, bu tarafın da bu çirkinliği kabul etme gibi bir lüksü yok.