Dün, bilgisayarın başına bugünün 12 Eylül olduğu hissi ile oturdum. Başka konularda yazı yazma gibi zihin açıklığı, feyiz gelmedi. Birey, yurttaş, insan hakları, yasa, kanun, evrensel hukuk, hukuk devleti gibi kavramlar kafamı kurcalamaya başladı.
Askeri ve sivil hukuksuzluk kavramlarının o günden bugüne tekabül ediş biçimlerini geçirdim kafamdan. Bugünle kıyaslandığında, o gün askeri yönetimin hukuksuzluğu, bugün ise sivil yönetimin hukuksuzluğu ile yaşama devam ediyoruz.
Yöntemler farklı olabiliyor
Ancak ortak nokta aynı
HUKUKSUZLUK
O gün asker eliyle hukuksuzluk
Bugün hukuk eliyle hukuksuzluk
34 yıl önceki hukuksuzluğun muhatabı-mağduru olan bizim kuşak için değişen çok fazla bir şey olmadı. Sivil yönetimin bugünkü hukuksuzluğu 34 yıl önceki hukuksuzluğu çok da aratan cinsten değil diye düşüncelere yoğunlaşmışken, birden 12 Eylül darbe döneminde kaç yaşındaydım diye geçirdim içimden, hesapladım; karşıma 22 yaş çıktı.
Ben ve benim gibiler o dönem 20’li yaşlardaydı.
Küçük oğlum Melikcan geliyor aklıma, bugün o da 22 yaşında.
O ve onun gibi gençlerde hukuksuzluğun bilincinde, farkında.
22 yaşındaki bu gençler, 34 yıl önce olmasına rağmen, 12 Eylül darbe yönetiminin hukuksuzluğunu tartışıyor, yargılıyor, bugünün sivil yönetim hukuksuzluğu ile karşılaştırıyor.
34 yıl geçmesine rağmen ortada var olan tablonun hukuksuzluk olması ne kadar acı verici bir durum değil mi?
İki kuşak babalar ve oğulların hala bu ülkede hukuksuzluğun varlığını tartışıyor olması, içinde bulunduğumuz durumun vahametine işaret ediyor.
Bugün 12 Eylül ve hala hukuksuzluk var bu ülkede.
34 yıl önce de vardı.