Sait BAYRAM
TİGRİS HABER - Diyarbakır’ın Eğil ilçesinin bir kısmı 1995 yılında Dicle Barajı göl suları altında kalmaya başladığı bir dönemde İçişleri Bakanlığı, ilçedeki Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl Peygamberlere ait türbelerin taşınmasını talep etti. Bu türbelerin, baraj sularının altında kalmaması için ilçenin en yüksek noktasına taşınmasına karar verildi.
Gizli yürütülen operasyonda türbeler açıldığında, görgü tanıklarının iddialarına göre, yaklaşık 2850 yıl önce yaşamış olan Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl’in bedenleri, sanki birkaç saat önce ölmüş yaşlı insanlar gibi görünüyordu. Bu durum, türbelerin içindeki kalıntıların bozulmamış olduğuna dair bir izlenim oluşturdu. Görgü tanıkları, bu olayın etrafında dolaşan efsaneleri ve resmi açıklamalarla çelişen bu garip durumu dilden dile aktardı.
“Peygamber’e Dokunmakö belgeseli, 1995’te Dicle Barajı’nın inşaatı sırasında Diyarbakır’ın Eğil ilçesinin bir kısmının sular altında kalması ve türbelerin taşınmasıyla ilgili yaşananları araştırıyor. Belgesel, Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl peygamberlere ait türbelerin en yüksek noktaya taşınması için yapılan gizli operasyonu konu alıyor.
Görgü tanıklarının ifadelerine göre, türbelerin açılmasından sonra, yaklaşık 2850 yıl önce yaşamış olan bu peygamberlerin, sanki birkaç saat önce vefat etmiş yaşlı kişiler gibi göründüğü belirtiliyor. Bu durum, belgeselin çekimleri sırasında yerel halkın arasında dolaşan bir tür efsane ya da rivayet olabilir.
29 yıl sonra yönetmen Ali Murat Güven, bu olayla ilgili derinlemesine araştırmalar yaparak tanıklarla röportajlar gerçekleştirdi ve bu esrarengiz olayın arka planını gün yüzüne çıkarmaya çalıştı. Belgesel, hem olayın tarihsel önemini hem de kültürel ve dini boyutlarını ele alarak izleyicilere geniş bir perspektif sunuyor.
Belgesel, bu gizemli olayla ilgili detayları ve tanıkların anlatımlarını sunarak, hem tarihsel hem de kültürel açıdan önemli bir olayı aydınlatmayı amaçlıyor. Yönetmen Ali Murat Güven, bu olayın tanıklarının 29 yıl sonra verdikleri ifadeleri topluyor ve izleyicilere bu olayın arka planını sunuyor.
İşte Peygamberlerin naaşlarının taşınma detayları;
1995 yılında, Dicle Barajı’nın tamamlanmasının ardından, Diyarbakır’ın Eğil ilçesindeki Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl peygamberlere ait türbelerin taşınması, Türkiye Cumhuriyeti tarafından gizlilik içinde yürütülen bir operasyondu. Bu operasyon, Refah-Yol hükûmeti döneminde gerçekleştirildi ve çeşitli devlet birimleri arasında yazışmalar yapılarak yürütüldü. İçişleri Bakanlığı’ndan başlayarak Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıflar Diyarbakır İl Müdürlüğü, Eğil Müftülüğü ve Eğil Kaymakamlığı’na kadar uzanan yazışmalar, bu operasyonun ciddiyetini ve gizliliğini ortaya koyuyor.
OPERASYON ÇOK GİZLİ YÜRÜTÜLDÜ
Yazıda, Dicle Barajı’nın su tutmaya başlamasıyla birlikte bölgedeki iki tarihsel mezarın sular altında kalacağı belirtiliyordu. Bu nedenle, mezarların güvenilir bir ekip tarafından gizli bir şekilde ve İslâmî usûllere uygun bir törenle Eğil’in en yüksek noktasına taşınması talimatı verildi. Bu talimat, devletin bu bölgedeki iki peygamberin varlığına dair uzun süredir bilgilere sahip olduğunu ve mezarların durumunun özellikle dikkatli bir şekilde ele alınması gerektiğini ifade ediyordu.
Ankara’dan gelen yazıya göre, mezarların açılması ve taşınması sırasında çıkacak olan kalıntıların durumu, yöre halkının manevi değerlerini ve geleneksel inançlarını zedelememek için hassasiyetle ele alınacaktı. Eğer mezarlardan somut bir beden ya da beden kalıntısı çıkmazsa, bu durumun halk arasında yayılmaması ve manevi değerlerin zarar görmemesi için dikkat edilmesi talimatı verilmişti. Eğer mezarlardan kalıntılar çıkarsa, bunların baraj sularının ulaşamayacağı bir yüksek noktaya nakledilmesi gerektiği belirtilmişti.
Bu yazının ardından, genç Kaymakam Selim Çapar, bir ekip oluşturarak kazı çalışmalarına başladı. Ekipte, kaymakamlık görevlileri, müftü ve müftü yardımcısı, bölgedeki saygı gören bir din adamı ve suskunluk yemini ettirilmiş işçiler yer aldı. Kazı hazırlıkları tamamlandığında, ekip üyeleri, konu hakkında konuşmamak üzere topluca yemin etti. Çünkü mezarlar, halk tarafından uzun yıllardır bilinen ve büyük bir hürmetle ziyaret edilen yerlerdi. Mezarlardan herhangi bir somut kalıntı çıkmaması durumunda halkın dini inançlarının sarsılabileceği endişesi taşınıyordu. Bu yüzden, operasyonun gizliliği ve halkın manevi değerlerine zarar vermemek için gösterilen özen büyük bir önem taşıyordu.
30 ASIR ÖNCE YAŞAMIŞ PEYGAMBERLERİN BEDENLERİ BOZULMADAN TAŞINMASI GEREKİYORDU
1995 yılında Eğil’deki türbelerin taşınması operasyonu, hem dini hem de güvenlik açısından oldukça karmaşık bir durum yaratmıştı. Bir yandan, 30 asır önce yaşamış Hz. Elyesa ve Hz. Zülkifl’in bedenlerinin, gün ışığında kalmadan ve bozulmadan güvenli bir şekilde taşınması gerekiyordu. Bu gerilimli ortamda, türbelerin taşınması için oluşturulan ekip, bir yandan peygamberlerin bedenlerinin korunması ve güvenli bir şekilde taşınmasından sorumlu olurken, diğer yandan çevredeki güvenlik tehditleriyle başa çıkmak zorundaydı. Bu iki peygamberin bedenlerinin, sanki sadece birkaç saat önce vefat etmiş gibi bozulmamış olması, olayın mistik ve dini yönünü pekiştiriyordu.
BEDENLERİ TAPTAZE BİR ŞEKİLDE BULUNDU!
Hz. Zülkifl’in kaya mezarının açılması ve onun da bozulmamış bir şekilde bulunması, olayın doğaüstü bir boyut taşıdığını düşündürebilir. Her iki peygamberin bedenlerinin, neredeyse taptaze bir şekilde bulunması, hem bölge halkının hem de operasyonu yürüten ekiplerin manevi ve güvenlik açısından büyük bir dikkat göstermesini gerektiriyordu.
HEM TARİHSEL HEM DE DİNİ AÇIDAN BÜYÜK BİR ÖNEME SAHİPTİ
Bu süreçte, terör örgütlerinin varlığı, operasyonun güvenliğini tehdit edebilir ve bu durum, yetkililerin işini daha da zorlaştırmış olabilir. Peygamberlerin bedenlerinin, sular altında kalmaktan korunarak güvenli bir noktaya taşınması ve halkın dini duygularının zarar görmemesi için titizlikle yürütülen bu operasyon, hem tarihsel hem de dini açıdan büyük bir öneme sahipti.