Telsiz anonslarından suikastın 3310’a, yani Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve korumalarına yönelik olduğunu anlıyorum.
Diz bağım çözülüyor.
‘Eyvah’ deyip, telefonlara sarılıyorum.
Şimdi ne olacak?
Bu soruyu yarım saatlik zaman dilimi içinde binlerce kez beynimin derinliklerinde tartıyorum.
Her şey o kadar flu ki
Devlet erkini kişisel menfaatleri için kullanmayan o adam yok artık.
Suikastın Diyarbakır’a getireceği yükün ağırlığı çöküyor omuzlarıma.
Cinayetlerin Diyarbakır’ın üzerine yıkılma ihtimali çok yüksek.
Zaten ilk dakikalardan itibaren PKK telaffuzları yapılmaya başlanmıştı.
TV’lerden gelen Hizbullah sesleri de bunu bastırdı.
Suikastı gerçekleştiren zihniyetin hesabı tutmamıştı.
Tarih 26 Ocak, suikasttan iki gün sonra.
Böyle cenaze töreni mi olur dedirtecek kadar ‘muhteşem’ bir cenaze töreni.
Diyarbakır nasıl cevap vereceğini biliyor.
Yıllardır faili meçhul cinayetlerin acısını çekmiş bir halk olarak, ne yapacağını çok iyi biliyor.
Türkiye’ye, Dünya’ya ciddi mesaj vereceği belli Diyarbakırlının, 7’den 70’e bütün Diyarbakır sözleşmişçesine cenaze töreninde buluştu o gün. Sağcısı, solcusu, herkes cenaze töreninde, dosta, düşmana Diyarbakır’dan mesaj veriyor.
Ve Diyarbakır ağlıyor.
Bütün Türkiye seyrediyor.
Neler oluyor?
Bazı meczuplarca “Terörist” olarak lanse edilen bu kent, hala da öyle, bir polis müdürünün arkasından nasıl böyle ağlıyor ve hesap soruyor?
“Katiller bulunsun, halka verilsin”.
Kendi faili meçhullerinin katillerini hiç bir zaman tanımayan bu halk, polis müdürünün katillerini devletten istiyor. Bu aynı zamanda kendi katilleriyle ilgili bir talebi de içeriyor.
Kendi katilini de tanımak istiyor Diyarbakırlı.
Diyarbakır, haksızlığa karşı direnişini bir kez daha kanıtladı, devletin emniyet müdürünün cenazesine gösterdiği sahiplenmeyle.
**
Diyarbakırspor’u şampiyon yapmadan gitmeyeceğim” demişti. Ölümünden bir hafta önce çay içmeye davet etmişti. Elindeki dosyayı göstermiş, “Bu işi de yapmadan Diyarbakır’dan gitmeyeceğim” demişti. Dosya Diyarbakırspor eğitim Vakfı’nın tüzüğüydü. Vakfı Şubat ayı içinde kuracaktık.
Kendisini uğurlayan 7’den 70 e herkesin sevgilisi olmuştu. Sokaklarda çocukların ona Gaffar amca demesinden büyük haz alıyordu. Telefonları vatandaşa açıktı. Esnafı ziyaret eder, kahvelerde oturup sorunları dinlerdi.
*
Hizbullah’ı hiç küçümsemedi Gaffar Okkan. Onlara yönelik operasyonların sonunda, “Hizbullah bir dünya oyunu. Dünyanın oyununu Diyarbakır’dan bozuyoruz” diyordu. “Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı’nın da katilleri bunlar. Onların katillerine ulaşmak istiyorum. Tek hedefim bu” diyordu.
Ve o, katillerini bulmayı amaçladığı Mumcu’nun 8. ölüm yıldönümünde katledildi.
Bunu tesadüfe mi yormak lazım, yoksa kaderi ilahi olarak mı düşünmek lazım!
Diyarbakır, Gaffar Okkan’la barış, sevgi ve huzur dolu 3 yıl geçirdi.
Diyarbakırlılarda onu sevgi dolu yüreklerine düşen ateşle ve gözyaşları içinde uğurladı.