Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, amaçlarının “AKP-MHP faşist blokunu geriletmek” olduğunu söyledi.
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Sezai Temelli partisinin TBMM Grup Toplantısı'nda gündemdeki konulara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Konuşmasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı 'Yargı Reformu Strateji Belgesi'ni eleştiren Temelli, "Bu aslında bir itiraf belgesiydi. Demokrasiden, hukuk devletinden nasıl uzaklaşıldığının deşifresiydi. 17 yıldır ülkenin başında olan kişi strateji belgesi açıklıyor" dedi. AKP'nin İstanbul Adayı Binali Yıldırım'ın Diyarbakır'da 'Kürdistan' ifadesini kullanmasına ve Kürtçe konuşmasına da değinen Temelli, "Tayyip Erdoğan, Kürdistan diyenlere, 'Defolun gidin' diyordu. Her gün bize hakaret ediyordu. Allahın işine bakın. Geçenlerde Mevlüt Çavuşoğlu Kürdistan'daydı. Hem de demokrasi şehitleri için saygı duruşunda" şeklinde konuştu. Temelli, HDP'nin 23 Haziran İstanbul seçimlerine ilişkin tutumunun altını da bir kez daha çizdi: "Biz nerede bir kayyım varsa onu süpüreceğiz. Şimdi de İstanbul'da bir kayyım var, onu süpüreceğiz" dedi.
Temelli’nin konuşmasından satırbaşları şöyle:
“Suçlu arıyorsanız kayyımlara bakın”
"Geçen hafta belediyelerimizi ziyaret ettik. Kayyımları süpürdükten sonra ilk ziyaretimizdi. Bir ferahlık, bir temizlik gelmiş oralara. Halkımız mutlu. Biliyorsunuz kayyım zamanında belediye binalarının önünde bariyerler vardı. Karakola, garnizona çevrilmişlerdi. Bunlardan kurtulduk. Bunlar yine de bu garnizon aklıyla çalışmaya devam ediyorlar. Belediyelerimize X-Ray cihazı koymuş suçlu arıyorlar. Bizden suçlu çıkmaz, suçlu arıyorsanız giden kayyımlara bakın. Yaptıkları hırsızlıklar ortada. Tüm zorluklara rağmen çalışmalarını sürdürüyor arkadaşlarımız. Bize düşen onlara destek olmak. Hep birlikte bu mücadeleyi başaracağız.
“Kayyım klimayı çalmış”
Daha önce anlattım; Van kayyımı bizim halıyı bile götürmüştü. Daha getirmedi halıyı. Silopi'de daha ilginç bir durumla karşılaştık. Hava çok sıcaktı. Belediyede klima çalışmıyor. 'Klimayı açalım' dedim. 'Kayyım soğutma sistemini çalmış, açamayız' dediler.
“Güzel şeyler de oluyor ama HDP'yle oluyor”
İdil'e geçtik belediye binası yok. Yıkmışlar. Niye yıktılar, arsayı çalmak için. Bunlar hırsızlıkta sınır tanımıyorlar. Bu enkazı birlikte kaldıracağız. Tüm bunların hesabını da yargı önünde sormaya devam edeceğiz. Sur'a gittik. Biliyorsunuz kayyımlar sanat adına kültür adına ne varsa yasaklamıştı. Festivalleri de yasakladılar. Sur'da muhteşem bir konsere katıldık. Güzel şeyler de oluyor ama HDP'yle oluyor.
Leyla Güven'i de ziyaret ettik. Mücadele azmi çok yüksek. Onu ve diğer arkadaşlarımızı kucaklıyoruz.
“Hukuktan, demokrasiden uzaklaştılar”
Geçtiğimiz günlerde Yargı Reformu Strateji Belgesi açıklandı. Bu belge aslında bir yerde bir itiraf belgesiydi. Demokrasiden hukuk devletinden nasıl uzaklaşıldığının deşifresiydi. 17 yıldır ülkenin başında olan kişi strateji belgesi açıklıyor. Yargı konusunda ne kadar içler acısı bir durumda olduğumuzun göstergesi bu. Bu düzenlemelerin, önümüzdeki günlerde hazırlanacak eylem planında yer alması bekleniyor. Her zaman olduğu gibi beklentileri topluma sunup daha sonra zamana yayarak bu beklentileri karamsar bir tabloya çeviriyorlar. Yargı reformu belgesinde 'Cumhurbaşkanına hakaret' ile ilgili bir düzenleme yok. Erdoğan, her gün birilerine hakaret ediyor ama birileri onu eleştirince hemen 'hakaret' davası açıyor. Bu durumda bu paket 'tek adam paketi'dir.
“Toplumun yargı konusundaki beklentilerini karşılayalım”
Bizim yargı konusunda hazırlığımız var. Bizim hazırladığımız çalışmada toplumsal barışı inşa etmenin yolları mevcut. Gelin Meclis çatısı altında bütün partiler, toplumsal barışı inşa etmek üzere tartışalım. Bakın cezaevlerinde hasta tutuklular var, binlerce çocuk cezaevinde. Biz katkı vermeye hazırız samimiyseniz gelin TBMM çatısı altında görüşelim. Müzakere edelim. Toplumun yargı konusundaki beklentilerini karşılayalım. Bu ülkede sendikal haklar yasaklı, grev hakkı yasaklı. Bu ülkede vicdani ret hakkı yok. Toplumsal barış dediğiniz şey geniş kapsamlıdır. Herkesin kendini içinde bulacağı, nefes alacağı bir adımı atmak zorundayız.
Kadın katliamları almış başını gidiyor. Katilleri maalesef yargı koruyor. Yargıda egemen olan erkek zihniyetine karşı herhangi bir ifadeyi biz bu belgede göremedik.
“İşkence insanlık suçudur, bu iktidar 'işkenceci' sıfatına da sahip olmuştur”
Bakın yargı reformunu konuşurken sadece bu alan ihmal edilmiş değil. Bu zihniyeti görmek için Halfeti'ye bakın. Halfeti’de gözaltına alınanlar işkenceye maruz kaldı. 12 Eylül'deki gibi elektrik verildi bu insanlara. İşkence insanlık suçudur, bu iktidar 'işkenceci' sıfatına da sahip olmuştur. Bu suçu işleyenlerden hesap soracağız.
“Diyarbakır, Diyarbakır olalı böyle Kürtçe duymadı”
İstanbul seçimlerine gidiyoruz. Adaylar çalışmalar yapıyor. Binali Bey de Diyarbakır'a gitmiş. Niyeyse? 'Kürdistan' demiş. Kürtçe konuşmuş. Diyarbakır, Diyarbakır olalı böyle Kürtçe duymadı. Bir kişi anlamış ne dediğini; Mehdi Eker.
“Mevlüt Çavuşoğlu 'Bilinmeyen bir dilde' bir yemin törenini izledi”
Tayyip Erdoğan, 'Kürdistan' diyenlere, 'Defolun' diyordu. Her gün bize hakaret etti. Allahın işine bakın. Geçenlerde Mevlüt Çavuşoğlu Kürdistan'daydı. Hem de onu demokrasi şehitleri için saygı duruşunda gördük. 'Bilinmeyen bir dilde' bir yemin törenini izledi.
Birkaç kelime Kürtçe ile itibar kazanılmaz
Tam bunlar olurken, Bitlis ve Tatvan'da AKP'nin belediye başkanları tabelaları indirdi. Bunlar hileyle orada oturdukları için oradaki halkın diline hakaret ediyor. Dersim Belediye Meclisi'nin 'Dersim tabelası' kararı valilikçe engellendi. Bir kaç kelime Kürtçe konuştunuz diye, Kürt halkının nezdinde bir itibarınız olmayacak. Çünkü bu çıkar amaçlı, samimiyetsiz. Yapmanız gereken Kürtçe eğitimin önünü açmak. Kamusal alanda kullanımını yasal güvenceye almak. Mesele Binali Yıldırım'ın Kürtçe konuşması değil, Kürt halkının kendi dilinde eğitim görememesidir.
“İstanbul kayyımını süpüreceğiz”
İstanbul seçimlerine az bir süre kaldı. Hâlâ bizim tavrımızı soranlar var. Hep söyledik ama yine söyleyelim. Biz nerede bir kayyım varsa onu süpüreceğiz. Şimdi de İstanbul'da bir kayyım var. Onu süpüreceğiz. HDP demek ilkeli siyaset demek. Bizim amacımız AKP-MHP faşist blokunu geriletmek. 31 Mart'taki kararlılığımız devam ediyor. İstanbul seçimi de bu mücadelenin önemli bir parçasıdır. HDP olarak 23 Haziran'da da YSK marifetiyle çalınmış belediyeleri geri alma mücadelesine İstanbul'da devam edeceğiz. İstanbul seçmeniysek, nerede olursak olalım, 23 Haziran'da İstanbul'da olalım, irademize sahip çıkalım. Eğer geleceğimize sahip çıkmazsak ülkemizi talan etmeye devam edecekler.
“Hasankeyf'e hep birlikte sahip çıkalım”
Hasankeyf'e bakın, yok ediliyor. Hasankeyf'i hâlâ kurtarabiliriz. Hatalı enerji ve ulaşım politikaları nedeniyle ülke içinden çıkılmaz bir noktaya sürüklendi. Bu ülkenin bir müteahhit politikası var, böyle bir tarihsel ve kentsel yıkımı rahatlıkla yapabiliyorlar. Bir kez daha çağrı yapıyoruz, gelin durduralım, Hasankeyf'e hep birlikte sahip çıkalım.
“5 ayda 716 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi”
Son 3 yılda yoksulluk ve işsizlik dolayısıyla 100 insanımız intihar etmiş. Yine Binali Yıldırım seçim çalışması için Urfa'ya gitmiş. Orada iş isteyen bir yurttaşa 'Lafı zurna gibi uzatmayın' demiş. Lafı uzatacağız. 5 ayda 716 işçi iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. En son Kocaeli'de mülteci 5 kadın işçi can verdi. Bugün mültecileri o koşulda çalışmaya mahkum eden, bu iktidarın savaş politikalarıdır. 17 yıllık iktidarlarının yarattığı sonuçlardır bunlar. 3'üncü havalimanını yaparken, bu ülkenin kaynaklarının betona gömerken 'itibar harcaması' yapıyoruz diyorlardı, bugün ekonomik ve siyasal krize sürüklenmiş bir ülke var karşımızda. İtibarsız bir ülke yarattılar. Asgari ücret, yılın yarısı tamamlanmadan açlık sınırının altına düştü. Madem enflasyon düşüyorsa bu asgari ücret neden açlık sınırının altına düşüyor? 12 Haziran Dünya Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günüdür. Bugün çocuk işçiliği oranı ülkemizde yüzde 21. Başarı ve itibar hanelerine bunları da yazsınlar, her beş çocuktan biri çalışmak zorunda. 2018 yılında 67 çocuk işçisi çalışırken yaşamını yitirdi. Mülteci çocukların ölüm oranı çok daha fazla. Bir de AKP 2018'i "Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Günü" ilan etmiş.
“Bu sorunun çözümü için Öcalan'a kulak verin”
Mücadeleyle bu ülkede tecrit kırılmıştır. Adını net koyalım. Bu ülkede Kürt sorunu var. 4 yıldır adaletsizliğe adaletsizlik eklendi. Israrla dedik ki tecride son verin. Muhatap Sayın Öcalan'dır dedik. Ada'dan gelen mesajlar da bunu doğrulamıştır. Bu sorunun çözümü için Öcalan'a kulak verin. Ön yargılardan, dogmalardan kurtulun. Bu hepimizin meselesidir. Eğer bir demokratik müzakereden söz edeceksek hepimiz buna dahil olalım. Tüm partilere, sivil toplum örgütlerine bu çağrımız; Gelin fikrinizi söyleyin. Bu sorun hepimizin sorunu.
“Demokratik anayasayı da birlikte yapacağız”
Biz ortak vatanımızda demokratik cumhuriyeti var etmek istiyoruz. Bu iktidara rağmen, AKP-MHP faşist bloğuna rağmen bir demokratik çözümü var edebiliriz. Şimdi onurlu barışı inşa etme zamanı. O yüzden de herkesi, tüm haklarımızı, tüm emekçileri demokrasi ittifakında buluşmaya çağırıyorum. Geleceğimize sahip çıkmak için buluşacağız. Bu ülke 12 Eylül Anayasası'na mahkum değil. Demokratik anayasayı da birlikte yapacağız. TBMM'ye sesleniyorum; Çoğulcu, laik, demokratik bir anayasa için halkın önünü açın. Bu hepimizin sorumluluğu. Herkes bu değişim dönüşüm sürecine dahil olabilmeli. Yargının bağımsızlığı için hep birlikte çalışalım. İnsan hakları ve ifade özgürlüğünü savunalım. Demokrasi ittifakında buluşanlar bu ülkede mutlaka iktidar olacak. Bu halkın iktidarı olacak. Bu mücadeleden vazgeçmeyeceğiz. (HABER MERKEZİ)