Aradan tam 37 yıl geçti.
Çok şey değişti, ancak anlayış değişmedi.
Kutlama yapmak isteyenlere yine saldırı oldu.
Taksim ve Kızılay meydanında toplanarak, kutlama yapmak isteyen işçi sınıfı ve destekçileri polis barikatlarına takıldı.
CHP ve HDP Milletvekillerinin, DİSK yöneticilerinin önü kesildi, gaz sıkıldı.
Yürüyen, yürümeyen, evinde oturan herkese gaz sıkıldı.
İktidar dün ‘Demokratik’ haklarının tamamını kullandı!
Tüm Türkiye ‘Demokrasi’ nasıl olur diye görsel ders izledi!
Dün, 37 yıl sonra bir filmin tekrarını biraz daha farklı bir senaryo ile izledik.
Filmin adı: Nasıl diktatör olunur?
Filmin yönetmeni; İktidar
Filmin başrol oyuncuları; polisler
Filmin direnenleri; İşçi sınıfı ve halklar
Bu tablodan tek taraflı bir demokrasi çıkar mı?
Çıkmaz.
Çoğunluğun sesinin ve hareket alanının kısıtlandığı böyle bir tablodan diktatörlüğü kutsayan kendinden menkul bir ‘demokrasi’anlayışı çıkar ki, o da küçük ve mutlu bir azınlığın tatmin aracıdır.
Aslında çok fazla şaşırmamakta gerekiyor.
1977’lerde de 1 Mayıs’lara karşı olanlarla yüz yüzeyiz.
O gün ya öğrenci olarak yâda başka alanlarda görevler yaparken 1 Mayıs’a karşı olanlar bugün iktidarda ve o geleneği sürdürüyorlar.
O günkü müdahaleleri bireyseldi, taş, sopayla tepkilerini gösteriyorlardı.
Şimdi iktidar onlarda, devlet gücüyle tepkilerini ortaya koyuyorlar.
O nedenle 1977’den 2014’e gelirken, anlayışta çok fazla bir değişiklik olmadı. Dün bunu çok net gördük.
Biz, 2013 Haziran’ındaTaksim’de buna tanık olduk.
Dün bu tanıklığımız devam etti.